-16-

159 27 16
                                    

Zilin çalma sesi geldiğinde çoktan hazırlananlar çantalarını sırtlarına takarak sınıftan ayrıldılar. Jimin ve Yoongi bilerek hazırlanmamış, kalanların da çıkmasını beklerken yavaş yavaş kitaplarını çantaya yerleştiriyorlardı. Herkes çıktıktan sonra ne olur ne olmaz diye etrafı kontrol ettiler, ardından yalandan çanta hazırlamayı bırakıp tahtayı kapatmaya çalışan öğretmenlerinin yanına vardılar.

Jimin tam dolgun dudaklarını aralamış konuşacaktı ki içeri giren uzun silüet üzerine konuşma kararından vazgeçti. İçeri giren kişi doğruca Hoseok'un üzerine geldi. Dışarıdan oldukça sinirli duruyordu, yumruklarını sıkmış bir vaziyetteydi ve her an birisine saldırmaya hazırdı. "Jung Hoseok."

Buğday tenli, tahtayı kapatır kapatmaz duyduğu ses üzerine durdu. O tarafa bakmasına gerek kalmadan kim olduğunu anlamıştı. Yüzüne masum bir gülümseme kondururken ondan tarafa döndü. "Merhaba sevgilim."

Taehyung sinirli bir edayla öğrencilerini umursamadan, elini sertçe duvara vurarak sevgilisini duvarla arasında sıkıştırdı. Bunun muhtemelen karşısındakini korkutmasını umuyordu fakat o umursamadan gülümsüyordu. "Öğrenciler var sınıfta, bu pozisyon yanlış değil mi sence de?"

"Öğrencilerinle sikişirken bunu umursuyor muydun?" Bay Jung'ın yüzüne yerleşen sırıtış sinirlerini iyice bozmaya yetmişti. Elini bir kez daha sertçe duvara vurdu karşısındakini irkitmek adına. Amacına ulaşamayınca geri çekildi. "Sikeyim, beni nasıl aldattın?!"

Biyoloji öğretmenliği yapan kollarını kavuşturdu, yüzündeki alaycı ifadeyi alarak ciddiyete büründü. Tek aldatan kendisiymiş gibi davranıyordu ve bu sinirlerini bozmaya yetmişti.

Sinirden boyun damarları görünen adamın kravatından tuttu ve yüzünü yüzüne çekti, kulağına yaklaşarak bir şeyler fısıldadı. Taehyung'un yüzünde oluşan ifade olanları film seyreder gibi izleyen ikiliyi meraka düşürmüştü.

Sert bir şekilde kendisinden uzun olan adamı ittirdi, ardından Jimin'i kolundan tutarak sınıftan çıkardı. "Sana bir söz vermiştim, şimdiyse sözümü tutacağım." Öğrencisi ne olduğuna anlam veremez bir halde öğretmeninin peşinden gidiyordu. Pekâlâ, öğretmeniyle sevişmek istiyordu ama bu şekilde değil.

Hoseok, kolundan çekiştirdiği Jimin ile birlikte okuldan çıkarak kırmızı, büyük arabanın yanına vardığında yan koltuğun kapısını açtı ve Jimin'i oraya oturttu. Kapısını geri kapattıktan sonra arabanın önünden dolanarak şoför koltuğunun kapısını açtı, oturdu. Kapıyı kapattıktan sonra araba anahtarını direksiyonun yanındaki bölmeye yerleştirdi, anahtarı çevirirken aynı anda ayağıyla frene bastı. Araba çalışır çalışmaz ayağını frenden çekerek gaza yüklendi.

Eve vardıklarında arabayı durdurdu. Araba anahtarını bölmeden çekip arabadan indi, onunla birlikte Jimin de inmişti. Arabayı kilitledikten sonra üzerinden atamadığı siniriyle birlikte evin büyük, demir kapısının önüne vardı. Anahtarı cebinden çıkarıp deliğe yerleştirdi, çevirerek kapıyı açtı. İçeri girdikten sonra Jimin'in de girmesi için kapıyı açık bıraktı. Öğrencisi etrafa bakınarak içeri girdikten sonra anahtarı delikten çekti, kapıyı kapattı. Jimin daha ne olduğunu anlayamadan onu kapıyla arasına alarak dudaklarını birleştirdi.

İnce dudakları arasındaki dolgun dudakları sıkıştırırken ellerini beline yerleştirdi ve sertçe kendisine yasladı. Karşısındaki genç öpüşmeye uyum sağlamaya çalışırken kollarını öğretmeninin boynuna doladı.

Isırdığı dudaktan kan tadı aldığında başını geri çekti buğday tenli. Kendisini kaybetmiş bir haldeydi ve ne yaptığından bihaberdi. "Canını yaktıysam özür dilerim." Ellerini gencin belinden çekti, dudaklarını ıslattı. Kan tadı dudaklarına yayılmıştı.

"Sorun yok, gerçekten. Buna alışkınım." Jimin minik orta parmağını dolgun alt dudağına hafifçe bastırarak kanın şiddetini görmeye çalıştı. Parmağını geri çekerek gözlerini üzerinde gezdirdiğinde çok da önemli bir şey olmadığında karar kıldı.

Gençten aldığı cevap üzerine başını salladı Hoseok. Yine de öğrencisine yaşattığı en ufak acı bile kendi içini acıttığı için bunu ileri götürmek istemedi. Onun yerine öğrencisinin meraklı bakışları eşliğinde mutfağın olduğu yere ilerledi. Jimin merakına yenik düşerek ağır adımlarla mutfak kapısına ilerledi, ellerini kapı kenarına yerleştirerek gizlice içeri bakındı: Her şey beyazdı. Duvarlar, beyaz eşyalar, tezgah... Resmen meleğin birisi gelip kanatlarındaki beyaz boyaları buralara sürmüştü. Göz acıtacak derecede parlıyordu.

Jimin aklındaki sorularla birlikte içeri girerek kahve hazırlamaya başlayan öğretmeninin yanına geldi. Buraya onunla yapmak için gelmişti ama o bunun yerine kahve hazırlıyordu. Bu on dokuz yaşındaki bir genç için garip bir durumdu. Yine de bunu sormaya çekiniyordu, ne de olsa ne olursa olsun o, onun öğretmeniydi. Hoseok onun bu sorularını o sormadan duymuş gibi arkasını dönmeden yanıt verdi. "Muhtemelen şu an 'E hani sevişecektik?' diye düşünüyorsundur. Ama hayır, bugün olmaz. Yapamayacak kadar yorgun hissediyorum." Öğrencisi onu başıyla onaylayarak yerinde sallandı, etrafa boş boş bakındı. Bu sefer de "O zaman burada ne yapacağım?" diye düşünmekten kendisini alamıyordu. Haklıydı, artık burada olmasının bir anlamı yoktu.

Sonunda Hoseok umursamaz bakışlarını ona çevirdiğinde o da üzerinde hissettiği bakışlar ile birlikte ona döndü. "Kahvelerimizi içelim, sonrasında seni evine bırakacağım." Jimin'den cevap beklemeden yeniden işine koyulduğunda Jimin yanaklarını şişirerek derin bir nefes verdi.



~📏👨🏻‍🏫👨🏼‍🎓📏~



Bunlar harici toplam 666 kelime.

Ya yazar, hem smut yazacağım deyip yazmıyorsun, hem de çok saçma bir yerde bitiriyorsun. Olur mu öyle şey?

Oy sınırı: 20

Your Teacher | YoonminseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin