Bölüm 3 | Kafe

89 22 7
                                    

Üstüne geçirdiği kürkle sokak ortasına dolaşan çocuk için hayattan beklenilen hiçbir şey yoktu. Savruk adımlarıyla yaklaştığı kafenin camlarından içeriyi kontrol ettiğinde, yaşlı bir adamdan başkasını görmemek onu bi nebze mutlu etmişti. İnsan görmek, işitmek istemiyordu.

Kapıyı ittirdiğinde kulaklarına dolan zil sesiyle tezgah arkasındaki adam ona çevirdi gözlerini. "Kahve" dedi sakince. Cebinden çıkardığı bozuklukları adamın önüne bıraktı.

Dükkandaki boş masalardan birine geçti, başını ellerinin arasına aldı. Yorgundu, beş kuruşu kalmamıştı. Arkadaş diyebileceği herkese borçluydu, daha fazlasına yüzü yoktu. Bir hafta önce kapı önüne konduğundan beri bir başına, sokakta oradan oraya savruluyordu. Üç gün önce aldığı borçla eski püskü bir pansiyonda gecesini geçirmiş, en azından duş almıştı. İki gündür ise sokaklardaydı. Haline güldü kendi kendine. Kahvesi yaşlı adam tarafından önüne bırakıldı.

Kahvesini yudumlarken üstündeki kürke baktı. "Onun.." dedi kendi kendine. Yabancının eşyasını giymek istemezdi normal zamanlarında. Şimdi ise yanındaki tek şeyi bu gibi hissediyordu. En azından üşümüyordu.

Hyunjin'i o geceden beri hiç görmemişti. Bir anda kaybolmuş ve bir daha ortaya çıkmamıştı. Sahi... buralı bile olmayabilirdi. Ama o her kimse çekip gitmişti. Terk edilmiş hissediyordu tanımadığı biri tarafından.

Kahvesinin sonuna yaklaştığında yaşlı adamın tezgahın arkasında olmadığını fark etti. Belki de o da gitmişti. Kafasını kürkün yumuşak kollarına yasladı. Beş dakika kestirmenin kimseye zararı olmazdı.

...

Mayışmış gözleriyle kafasını masadan kaldırdığında beş dakikalık uykusunun beş saate dönüştüğünü fark etmesi zor olmadı. Güneş dükkan camından yüzüne yansıyordu. Etrafına baktığında kimseyi göremedi. Sahi adam onun orada öylece uyumasına izin mi vermişti?

Ayağa kalkıp tezgaha yaklaştı. Sıcak bir kahve ve yanındaki kruvasanı gördü. Tabağın yanındaki nota ilişti gözleri. "Afiyet olsun."

Ya gerçekten iyilik meleğine rastlamıştı ya da rüyasındaydı. Tabağı ve kupayı alıp uyuduğu masaya doğru yöneldi. Açtı, başka bir şey düşünecek hali yoktu. Önündeki kahvaltısını tüm iştahıyla bitirdi.

"Uyanmışsın sonunda."

Arka taraftan gelen sesle irkildi. Oradaydı, Hyunjin oradaydı. Tezgahın arkasına doğru yürüdü. Elindeki -yeni fırından çıktığı belli olan- yiyecekleri dizmeye başladı.

"Sen..."

"Ben? Özledin mi beni?" Kafasını kaldırıp şaşkın çocuğa gülümsedi. Felix kaybolmuş hissediyordu.

"Senin burada ne işin var? Dükkan sahibi nerde?"

"Çok soru soruyorsun Felix.." Hala şaşkınca oturan çocuğun karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu. "Büyükbabam sabahları burada olmuyor."

"O senin büyükbaban mıydı?" Hyunjin sakince kafasını salladı. Felix ise karşısındaki yabancıyla yaşadıkları tesadüfleri kafasında tartmaya çalışıyordu. Aralarındaki garip sessizliği tekrar bozdu uzun boylu olan.

"Kürk yakışmış."

Felix üstündeki kürkü inceledi tekrardan ve bir anda üstünden çıkardı. Karşısındaki çocuğa uzattı. "Al istemiyorum."

"Sakin olur musun? Sadece yakıştığını söyledim. Lütfen onu giymeye devam et. Ayrıca seni gördüğüm ilk gün sizli bizli konuşan çocuğa ne oldu?"

Felix gözlerini devirdi. "Saygımı da her şeyimle beraber kaybettim. Oldu mu?"

Hyunjin onun asabi haline tekrar gülümsedi. Elini kaldırdı ve karşısındaki çocuğun dağınık saçlarını düzeltmeye başladı. Felix ise anlık temasla geri çekti kendini. "Çek elini."

Hyunjin istifini bozmadan ona bakmaya devam etti. "Güzel çocuksun, peşinden koşan çoktur." Felix onun umursamaz tavırlarına ne kadar sinirlense de sonunun gelmeyeceğini biliyordu. Konuşmaya karar verdi. "Yakışıklı derler normalde, güzel değil."

"Hayır sen güzelsin."

"Her neyse."

"Teşekkür etmeyi bilmiyorsun, değil mi?"

"İstemiyorum iltifatını."

Bir hışımla çıkardığı kürkü neden olduğunu bilmezce tekrar üstüne geçirdi. Ayakkabılarını bağladı, dükkandaki aynadan saçlarını düzeltti. Hyunjin ise sadece gülümseyen gözleriyle ona bakmaya devam ediyordu. Onu durdurmayacaktı. Nasıl olsa görüşeceklerini biliyordu. Felix kapıyı çarpıp gittiğinde onun yediklerini tezgah arkasına bıraktı.

"İltifat değildi" dedi kendi kendine. Doğruları söylüyordu.











Hyunjin bi anda çıkıp çıkıp duruyo valla ben de irkilmedim değil.
Minik yıldıza basmayı ve oy vermeyi unutmayın <3
Love you~

 Minik yıldıza basmayı ve oy vermeyi unutmayın <3Love you~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Owl | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin