"Şemsiye aldınız mı hanımefendi? Yağmur şiddetini oldukça arttırdı." dedi taksi şoförü. "Hayır. Beni burada indirin lütfen." şoför aynadan bana baktı. "35TL yeterli." parayı uzattım ve arabadan indim. Sisli havadan birşey görünmüyordu. Caddedeki tek araba da benden uzaklaştı. İşte şimdi tek başımaydım ve üşüyordum. Ceketimi çıkarıp başımı yağmurdan korumaya çalıştım. Orada, şemsiyesini kurmaya çalışan bir seyyar satıcı gördüm. Gözlüklerinden su damlıyor adam da yer yer siliyordu.
"Afedersiniz." diyince adam hızla bana döndü. "Evet?" dedi ve sonunda şemsiyeyi yerine oturttu. "Ben sadece burada kumral saçlı bir adam gördünüz mü diye soracaktım. Sanırım üzerinde lacivert bir ceketi vardı." adam gözlüğünü çıkarıp son kez yeniden sildi. "Yok kızım. Ben burada iş mi yapayım, yoksa adam mı gözetleyeyim? Kaç saattir şu lanet şemsiyeyle ilgileniyorum. Daha bir şekerleme bile satamadım. Bir tane almaya ne dersin?"
"Yok, ben teşekkür ederim. Şekerlemeden fazla hoşlanmam. Neyse bana yardımcı olduğunuz için teşekkürler."
"Hadi ama hangi insan ilk müşteri olmak istemez."
"Teşekkür ederim ama almayacağım diyorum. Yanıma para almadım."
"Taksiye verirken paran oluyor ama..." satıcının yanından hızla uzaklaşmaya başladım. "Lanet olası kadın. Bir işe yara be!" diye bağırdı arkamdan. Köşeyi dönünce bir grup sarhoşun bana doğru geldiğini gördüm. Tekrar seyyarın olduğu sokağın diğer ucuna doğru ilerlemeye başladım. O sırada biri beni yakaladı ve kendine çevirdi.
"Derin? Senin burada ne işin var?" aynı zamanda hem ağlayıp hem de gülüyordum. "Arda'yı arıyordum. Ben sadece, onun burada olduğundan emindim."
"Ama değilmiş. O burada takılmaz."
"Takılmıyordu zaten. Bir şey oldu ona eminim." gözlerimden yaşlar sel gibi akıyordu. "Seni evine götüreyim. Sırılsıklam olmuşsun." arabanın anahtarını çıkarıp beni arkamdan yavaşça iktirdi. "Olmaz Berke. Birdaha o insanların yüzünü görmek istemiyorum."
"O zaman götürebileceğim bir yer söyle."
"Arda! Lanet olsun şu an otelde olmalıydık."
"Neden?"
"Çünkü yarın sabah kaçıcaktık! Oldu mu? Oldu mu?" diye bağırdım. "O zaman benim evime geliyorsun." dedi. "Hayır dediysem hayır! Hayır, hayır, hayır."
"Nereye götürebilirim söyle o zaman."
"Onun aklına şu an nereye gidiyor bilmek istiyorum."
"Yürü o zaman polise gidiyoruz."
"Tamam seninle geliyorum." dedim arabasına doğru son bir depar attıktan sonra. Silgeçleri ve havalandırmayı çalıştırdı. Arabasının içi oda spreyi kokuyordu. Koltuklar deriydi. "Üzerim ıslak." dedim. "Evde sana birşeyler veririm." deyip arabayı çalıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sis ve Duman (YAŞ serisinin ilk kitabı)
RomanceGece hiç olmadığı kadar sessizdi. Gökyüzü bulutsuz, karanlıktı. Yağmur damlaları atmaya başlarken caddede tek bir kıpırtı bile yoktu. Arkasına baktı ve dördüncü sokak lambasının söndüğünü gördü. Kayaların arkasındaki her neyse aradığı o olabilirdi...