sunghoon koşar adımlarla kendini parkın içine attı. her zamanki gibi geç kalmıştı ve jake'in ona kızacağını az çok tahmin edebiliyordu. jake ona en son parktaki bankların birinde onu bekleyeceğini yazmıştı. bu nedenlede sunghoon hemen bankların oraya doğru yöneldi.
biraz daha ilerlediğinde jake'i fark edip adımlarını hızlandırdı. fakat jake kafasını yere gömmüş sessizce oturuyordu. sunghoon adımlarını olabildiğince yavaşlatarak jake'i süzmeye başladı. istemesede jake'in onu gerçekten sevmediğini falan düşünmüştü. bu düşüncelerinin saçmalık olduğunu düşünmeye çalıştı ama kalbi şimdiden çok hızlı atmaya başlamıştı bile. belkide kendini duyabileceği şeylere karşı daha hazır hissetmiyordu.
jake aniden kafasını kaldırıp karşısında dikilen sunghoon'a bakmaya başladı. yeni fark etmişti geldiğini. sunghoon ise karşısındaki bedeni bu kadar zayıf görmeyi beklememişti. gözleri kıpkırmızı görünüyordu jake'in. jake aniden ayağa kalkıp hızla sunghoon'a sarıldı.
sunghoon olanlara bir anlam yüklemeye çalışıyordu ama aynı zamanda da şok içinde olduğu için bu şu anlık çok zordu. jake ellerinini sunghoon'un beline sarıp kafasını omzuna gömdü. istemesede şiddetli bir şekilde ağlıyordu. sunghoon ilk başta böyle bir durumda ne yapması gerektiğini bilmesede o da yavaşça ellerini jake'in yumuşak kumral saçlarının içinden geçirdi ve birazda olsa rahatlaması için nazikçe saçlarını okşamaya başladı.
bir süre o şekilde kaldılar. jake birazda olsa sakinledikten sonra kendini sunghoon'un yumuşak kucağından çekip göz yaşlarını hızla elleriyle kamuflaj etti. sunghoon'un endişeli bakışları altında yavaşça banka oturdu. sunghoon'da aynısını yaptı.
"jake.. ne oldu?" sunghoon'un bariz kalbi acıyordu. jake'i böyle görmek çok canını yakmıştı. "sunghoon.." sunghoon işittiği adıyla birlikte hızla jake ile göz teması kurdu. onu bu denli üzen şeyi bilmek istiyordu.
"niki bana aşıkmış.." gözlerinden birkaç damla süzülmüştü jake'in. sunghoon ise duyduğu şeyle şok olmuştu. jake'e ne zaman niki hakkında bir şikayetini dile getirse, jake 'kardeşim hakkında düzgün konuş park sunghoon!' derdi şakacı bir tavırla. fakat cidden niki'yi kardeşi gibi gördüğünü biliyordu.
"en yakınım bana aşıkmış sunghoon.." jake daha fazla ağlamak istemediği için dolan gözlerini silip sunghoon'a döndü. "ben onun üzülmesini istemiyorum ama şimdi onu reddettim..." sunghoon neden jake'in bu kadar ağladığını çok açıkça anlamıştı. yinede daha önce böyle bir şey yaşamadığı için olabildiğince jake'i kırmaması gerektiğinide biliyordu.
"ya şu an ağlıyorsa sunghoon?.. ne yapacağım.. ben.. onun ağlamasına dayanamam.." jake'in tekrar tuttuğu göz yaşları ortaya çıkmıştı. sunghoon daha fazla dayanamayıp ellerini jake'in yanaklarına koydu ve yavaşça okşayarak göz yaşlarının süzülmesini engelledi. jake ilk başta yanakalarına gelen soğuk ellerle titresede çokta aldırış etmedi.
"jake eminimki niki'de seni bu kadar önemsiyordur. açıkcası kafamı yardığında seni cidden ne kadar önemsediğini az çok anlamıştım ama yinede ben kötü biri değilim jake!" dedi sunghoon şakacı bir dilde. jake'te ağlıyor olmasına rahmen kıkırdamıştı. sunghoon azıcıkta olsa güldüğünü gördüğü için sevinmişti.
"bana seni kardeşim olarak çok seviyorum ve hepte kardeşin kalmak istiyorum dedi. galiba o konuda şanslıyım sunghoon." jake, sunghoon ile cümlesi biter bitmez aniden göz teması kurup o mükemmel gülüşünü ona sundu. sunghoon karşısındaki ağlamaktan harap olmuş kişinin bir anda böyle gülmesini oldukça sevimli bulmuştu ve o da istemsizce gülmüştü.
"jake biliyor musun bende çok şanslıyım. senin gibi birinden hoşlandığım için." jake aniden işittiği şeyle oldukça şaşırmıştı ve belkide biraz utanmıştı. gözlerini sunghoon'dan kaçırmaya başlayınca sunghoon az çok çıkarımda bulunmuştu.
"hoşlanmakla sevmek aynı şey değil sunghoon." dedi jake mırıldanarak. hatta o kadar sessiz söylemişti ki kendi dediği şeyi o bile anlamamıştı. "bir şey mi dedin jake?" sunghoon karşısındaki bedenin tatlılığına kıkırdamaya başladı ve dediği şeyi tekrarlaması için bir süre zorladı jake'i. jake uzun süre hayır desede bir süreden sonra dayanamayıp söyleme kararı aldı.
"hoşlanmakla sevmek aynı şey değil dedim sunghoon! benden hoşlanıyorsun demek.. geçici diyorsun. seninle sevgili olayım bir iki güne ayrılırız zaten diyorsun. işimi gör yeter diyorsun yani park sunghoon!" sunghoon aniden çıkışan jake'in dedikleri karşısında oldukça şaşırmıştı. jake ise dediklerinin farkına varınca bir anda kıpkırmızı olmuştu.
"super shy jakeyyy!" sunghoon kahkaha atmaya başlayınca jake bu sefer sinirden kıpkırmızı olmuştu. "haha komik şey seni. şurada ciddi bir şey konuşuyoruz!" sunghoon kendini tutup ona kızdığını belli eden jake'in ellerini sıkıca kavradı ve göz temasını yeniden sağladı. jake'in bundan azda olsa utanacağını biliyordu ve bunu çok tatlı bulduğu içinde hoşuna gitmişti.
"jake seni çok ama çok hata çok çok çok çok ve çok seviyorum. sevgilim olur musun?" jake şimdiden kıpkırmızı olmuştu. az önceki sinirinden eser yoktu. kalbide çok hızlı çarpıyordu. bir anlığına öldüğünü falan düşünmüştü bile.
"cevabını bekliyorum jaeyunie." sunghoon kıkırdayarak jake'i izliyordu ama bu pekte uzun sürmedi çünkü jake bir anda tekrar ağlamaya başladı. sunghoon bir anlığına dediği şey yanlışmı diye bile düşündü.
"neden ağlıyorsun jake? yanlış bir şey mi dedim?"
"neden ağladığımı bilmiyorum sunghoon.. ama evet sevgilin olurum."
ᯓ
mutluluktan olmasın jake 🤔bu arada bir önceki bölümü yazarken şakasız gözlerim doldu. ben niki'me cidden kıyamıyorum galiba
hmm yani kıyabilirim de ?
her neyse bugün sadece bir bölüm paylaşıyorum çünkü hikayede biraz oynama yapacağım yetiştirebilirsem ikinci bölümüde atarım
ve fic 1k olmuş .d teşekkürler okuyup oy veren herkese <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wrong number' jakehoon
Fanfictionjake arkadaşı park'a yazacağına yanlışlıkla başka bir park'a yazar