vier

259 41 26
                                    

aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama durmadan yürüyordu atsushi. hiçbir noktasını bilmediği, insanıyla aynı dili bile konuşmadığı bir ülkenin caddelerinde koşuyordu.

aynı yerde olmayı istemediği birisiyle göz göze gelmişti de.

ryunosuke'yi engellemeseydi şimdi ondan hakaret ve zorbalık dolu bir ton mesaj alacağından emindi.

'ucubeden başka bir şey değilsin, acınası bir haldesin, aptalsın, fazlalıksın, kimse seni sevmiyor'

onu suçlamıyordu. gerçekleri söylüyordu. sadece art arda yazdığı mesajlar atsushi'nin hassas kalbini fazlasıyla kırmıştı, o da engellemişti. dediği gibi, onu suçlamıyordu.

çünkü zaten çoğu zaman kafasının içinde gidip gelen seslerin cümlelerine benziyordu bunlar.

şimdi bu sesler kafasının içini yeniden kaplamıştı. onu gelip geçen zamandan koparmıştı. zihni ve yönettiği bedeni yerine bir kuş kadar narin, kırık ve yorgun kalbi bir bütün olarak parke taşları üzerinde koşuyor gibiydi.

bacaklarında güç kalmadığını anladığı vakit durdu, bir elini duvara, diğer elini göğsüne koyarak nefeslerini düzenlemeye çalıştı. onlardan yeterince uzaklaşmış olmalıydı.

hatta bayağı uzaklaşmıştı.

koşmaya başladığından beri ilk kez çevresine ayık gözlerle bir baktı. en son baktığından çok daha farklı bir yerdeydi, dar bir sokaktaydı.

geldiği yolu kaybetmişti.

inip kalkan göğsü ile olduğu yerde döndü, çevresindeki binalara baktı. nereye girmişti böyle?

panik yapmamaya çalıştı, şu an bunun hiç sırası değildi.

telefonunu çıkarıp saate baktı. verilen serbest zamanın süresinin dolmasına on dakika vardı.

on-on beş dakikadır koşuyordu zaten, bir yandan yolu bulup da bir yandan oraya nasıl varacaktı?

'sakin ol atsushi.' dedi kendi kendine. konumdan bakarak buluşma noktasını bulabilirdi. en kötüsü tur rehberini arar ve ona bulunduğu yeri tarif ederdi, tabii o da yanında durmayıp kaybolmasına öfke dolu bir tepki vermezse.

bir nefes alıp konum haritasını açtı. önce bulunduğu yere göz attı. ara sokakların arasına girmişti ama en yakın ana cadde çok uzakta değildi.

buluşma noktası ise biraz mesafeli görünüyordu ve oraya vaktinde varmak için fazla zamanı yoktu.

konum haritasına baka baka yürüyerek yolunu bulmaya çalıştı.

beş dakika geçti ama o, caddeye çıkamadı.

hala sokakların ortasındaydı. konumdan gözünü ayırmadan yürümesine rağmen her yer birbirine daha da karışıyor gibiydi.

geçen her saniye atsushi'nin daha yeni kurtulduğu panik duygusu içinde büyüyordu.

konuma göre doğru tarafa ilerlediğinden emindi. sürenin dolmasına üç dakika kala tur rehberinin gezi grubuna attığı mesajı gördü.

"üç dakika sonra herkes belirlediğimiz yerde olacak. otobüs burada. geç kalmayın."

beyaz saçlı çocuğun yüzünün kenarlarından terler hızla akmaya başladı. yine bir yere geç kalmıştı. yine üzüntüsünden başına bir iş açmıştı.

tur rehberini araması gerekiyordu, hayır, bunu yapamazdı. onu arayacak ve ondan bir ton azar işitecekti. bunları duymayı hiç istemiyordu. ayrıca aramaya da çok çekiniyordu.

bir yalnızlık marşı, shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin