Bucky, diğerleri arkasındayken kapının önündeki kitaplığa güçlü bir tekme savurduğunda, kitaplık da kırılan kapı ile birlikte geriye, yaratıkların üzerine devrildi. Birkaç tanesinin altında ezildiği doğruydu ancak o kadar fazlaydılar ki kapının kırılmasıyla içeriye akın etmeleri bir oldu.
Herkes silahlarını ateşlerken biten şarjörlerin sesi de duyuluyordu. Tam da azalmaya başladılar derken yaratıklardan biri bir kadının üzerine atıldı. "Anna!" Diye bağırdı onun yanındaki adam. Silahını bırakıp bıçağını çıkararak karısının üzerindeki yaratığı almaya çalışması en büyük hatası olmuştu. İçlerinden ikisi ayrıldığında, grubun kapının önüne hilal şeklinde dizilmesinin bir mantığı kalmamıştı. Artık yaratıklar, insanların arasına girip onları tek bırakmaya başlamıştı. Hope, Simon'ın bu salaklığına küfretti.
Peter, havaya bir ıslık çaldığında büyülü pelerin uçarak yanlarına geldi. Kapı kapalı olduğundan şimdiye kadar onlara yardım edememişti. Peter, pelerine doğru konuştu. "Bayan Van Dyne'ı ve yaralıları al. Wasp'i bulmanız lazım." Pelerin, hemen onun dediklerini yaptı ve kostümü bulmak üzere uçarak oradan çıktılar. Hope da bir yandan silahını dolduruyordu.
"Carter!" Diye seslendi Bucky, hançerini çıkartırken. Aslında bir hançer kadar kısa değildi ama bir kılıç kadar da uzun değildi. Hançerini bir yaratığın boğazına sapladığında Sharon da çoktan önündekileri öldürerek onun yanına ulaşmıştı. "Diğerlerini al." Dedi Bucky ona. "Mads'i de alın. Dışarı çıkmanız lazım. Odalara uğramayın ve dışarı çıkınca büyük bir araç arayın. Minibüs, mümkünse otobüs."
Sharon, yine Madeline'den bahsetmesine sinir olmuştu ancak yapması gerekeni yapıp diğerlerine onunla gelmesi için işaret etti. Sonra Bucky'ye döndü. "Sen ne yapacaksın?"
"Beni merak etmeyin." Dedi Bucky, metal koluyla vurduğu yaratığın gerçek anlamda kafası yamulmuştu. "Üsten bir şeyler almam lazım. Çıkışın oradaki eczanede buluşuruz." Sharon, onaylarcasına başını salladı. Sonra diğerlerini de alıp kapıdan çıktı.
***
Uyandığımda bir halk otobüsünün içindeydim ve etraftaki herkes bir koşuşturma halindeydi. Görüşüm hala biraz bulanıktı ancak birkaç saniye içerisinde kendime gelebildim."Ne oluyor ya?"
"Uyandın mı?" Dedi bir kadın, bana doğru eğilerek. Yan yana olan iki koltuğun üzerinde yattığımı o an farkettim. "Evet uyandım, neden uyudum ki?"
"Az kalsın ölüyordun gerizekalı. Neyse, iyiysen yardım edebilir misin?"
Kadının bana gerizekalı demesi hoşuma gitmemişti ama benden 20 yaş falan büyük olduğundan bir şey söylemeden kalktım. Yerimde doğruldum ve birkaç dakika hafızamı zorladim. Neler olduğunu büyük oranda hatırlamıştım. Ayağa kalktığımda, arkada yatan yaralıları fark ettim. Bazılarının ten rengi kıpkırmızı olmuştu ki bu hiç iyi değildi.
"Durun!" Diye seslendim teni kızıla dönen hastalardan biriyle ilgilenen kadına. "Onlar enfekte olmuş."
"Nereden biliyorsun?" Dedi kadın, uyandığım sırada başımda beliren kadındı. "Çünkü çok fazla gördüm." Dedim hastalardan birini kucaklarken. Görünürde açık yaram yoktu ama yine de üzerindeki kana dokunmamaya çalışıyordum. Koşarak otobüsten çıkarken bazıları beni durdurmaya çalıştı ama önemsemedim.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" Dedi Sharon peşimden koşarken. "Liderin emrine karşı gelmek sana mı düştü? Bucky, bugün burada kimsenin ölmesini istemediğini söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmeyi Dile
FanfictionKapak tasarım: @karenicty Madeline Stoll, olayların buraya geleceğini düşünmezdi. Virüs, enfekte ettiği kişiyi en geç bir saat içerisinde öldürüyor ya da ölmeyi dilemesine sebep oluyordu. Bazı enfekteler, kafayı yiyip kana susamış yaratıklara dönüşü...