BÖLÜM 08

470 62 11
                                    

Arabanın içinde sessizce ilerliyorduk. Elim arada dudaklarıma gidiyor, Andy'nin bakışlarını yakaladığım anda tekrar dizlerime iniyordu.

Beni öpmüştü. Bu da oyununun bir parçası mıydı? Öpüşmek ciddi bir şeydi ama değil mi? Belki de Andy gerçekten benden hoşlanıyordu, yoksa neden bir insan başka bir insanı öperdi ki?

Andy'ye sormak istiyordum, ama duyacağım cevaptan ölesiye korkuyordum.

Tanrım neden bunu bana yapıyorsun?

Kalbim acıyor, beynim düşüncelerle dolup taşıyordu. Önceden Andy'nin yanında çok rahat davranırken şimdi çok gergin hissediyor, elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırıyordum.

Aah ne yapacağımı hiç bilmiyordum.

Bir şeyler demeliydim. Benden uzaklaşmasını, benden nefret etmesini istemiyordum. Sessizlik uzadıkça kalbim daha fazla sızlıyordu.

"Geldik" dedi Andy birden sessizliği bozarak.

"..."

Geldik?

Nereye gelmiştik ki?

Şaşkınlık içinde çevreme bakındım. Tabi ya Rudy'nin düne nazaran ışıkları yanan evine gelmiştik. Ah nasıl unutmuştum, Andy dün beni istediği için değil de mecbur kaldığı için evine götürmüştü.

Salak Lilium, ne çabuk unuttun her şeyin aslında bir oyun olduğunu...

"Şey o... O demin olan şey de... Yani... Tanrım ne demem gerektiğini bilmiyorum" diye konuşmaya çalışan Andy'yi ellerimle susturdum. Çünkü konuşursa hiç duymak istemediğim şeyler söyleyeceğine adım gibi emindim.

'Böyle daha mutluyum Andy, nolur sus' demek istedim. 'Hayal ettiğim gibi kalsın her şey. Hayal ettiğim gibi olsun... Birazcıkta olsa ben mutlu olmayı hak etmiyor muyum sence de?'

Ama diyemedim. Yine sustum, yine sustum, hep sustum...

Arabadan inip Rudy'nin evine doğru giderken acıklı bir gülümseme vermek dışında hiçbir şey yapamamıştım. O da bir süre arabasının içinden beni izledikten sonra benim içeri girmemi bile beklemeden gaza basıp hızla uzaklaşıvermişti.

Zile basmamla kapı hemen açılmıştı. Yanında paytak paytak yürüyen Jay ile Rudy belirmişlerdi karşımda.

"Kapının önünde mi bekliyordun yoksa beni?"

"Lilium sen de nereden çıktın?!"

Bu ne biçim bir karşılamaydı böyle? Bir dakika o ikisi ağlıyorlar mıydı?"

"Ne oldu? Neden ağlıyorsunuz? Yoksa kötü bir şey mi oldu?"

"Git! Karışma işime! Dayanamıyorum artık anlasana, dayanamıyorum!"

Noluyordu be?

"Neye dayanamıyorsun? Korkutma beni ne oldu?!" desem de beni dinlemeden transa geçmişcesine sözlerine devam etti.

"Ölüp geberse bile umurumda değil. Sokağa atacağım onu, kurtulacağım ondan. Nefes alamıyorum Lilium. Ölüyorum. Baş edemiyorum bu kadar şeyle. Nolur engel olma bana, nolur!"

Bir yandan ağlayan Jay'i dışarıya sürüklüyor, bir yandan kendi de ağlayıp ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.

Kurtulmak istediği kişi minik Jay olamazdı değil mi?

"Yah ne yapıyorsun?!" diye bağırarak Jay'i elinden kurtarmaya çalıştım. Sokaktakiler çevremize toplaşmış, evlerindeki insanlarsa pencerelerinden, perde aralarından gizli gizli bizi izlemeye başlamışlardı. Elim ayağım birbirine dolaşmış, ne yapacağımı şaşırmıştım.

Sihre İnanır Mısın?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin