❄️D.1 Yaklaşan zaman.❄️

245 32 1
                                    

Selam canlarım.
Yeni hikayem Dönüş-üm'e hoşgeldiniz.

Öncelikle hikaye 9 bölüm.

Umarım beğenerek okursunuz ve umarım yorumlarınızı ve oylarınızı benden esirgemezsiniz. Özellikle sizlere söylüyorum hayaletlerim.

Çok farklı bir hikaye oldu diye düşünüyorum. Hadi bakalım. Nasıl bir sonuç alacağımı kendin de merak ediyorum.🤗 Siz birinci bölümüne başlayın tek tek geliyor bölümler bugün bütün bölümler yayında olmuş olacak.

❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️❄️

Hızlı hızlı almaya çalıştığım nefesler eşliğinde korkuyla uyandım uykumdan. Uyuduğum oda soğuk olsada ben kanter içindeydim yine.

Son günlerde sık sık kabuslar görüyordum ve yine o ürkütücü kabusu görmüştüm. Hayatım boyunca belgesel bile izlemeyen biri olarak rüyalarımda kurt görmek oldukta korkutucu oluyordu. Karanlık bir ormanda peşinde bir kurt tarafından kovalanmak istediğim son şey bile olamazdı. Ya o sivri dişleri..

Yerimde doğrulup yatağıma oturdum. Derin bir kaç nefes alıp kendime gelmeye çalışırken elimin tersiyle alnımdaki ve boynumdaki terleri sildim. Yavaşca ayağa kalktım. Önce pandiflerimi giyip sonra da yorganımı düzelterek odadan çıktım. Banyoya girdim ilk olarak. Kısa bir duş alıp bornozumu giyerek uzun saçlarımı havluya sarıp çıktım.

Vücudum bornozumun içinde kururken başımdaki havluyu açarak bir yandan saçlarımı kurularken salonun penceresinin önüne gelerek perdeyi aralayıp dışarıya baktım. Ankara'da yine kar yağıyordu ve bu yıl Ocak ayı bir başka soğuktu Ankara'da.

Başımı gökyüzüne doğru kaldırıp yağan kar tanelerini izlerken, birbirlerine dokunmadan ne de güzel süzülüyorlar. Dedim mırıltıyla.

Ellerim hâlâ saçlarımda yönümü konsola çevirip üzerindeki çerçeveye baktım. Hayatımın en güzel günlerinden bir kare olan fotoğrafa.

Elif annem ve Emin babam...
Keşke şimdi yanımda olsaydınız. Dedim mırıltılı. Birlikte izlerdik yağan karı.

Elimdeki küçük havluyu konsola bırakıp aldığım çerçeveyi göğsüme yaslayarak bastırdım.

Sizi çok seviyorum ve çok özlüyorum. Ne olurdu biraz daha birlikte yaşayabilseydik. Resimdeki tatlı kadını ve adamı öperek konsola bıraktım çerçeveyi. Hızlıca odama geçip dolabımın önüne yürüyerek kapakları açtım. Üşümeye başlamadan bir an önce giyinmeliydim. Bornozumu çıkarıp yine hızlıca giyindim üzerimi. İşe geç kalmamalıydım. Zaten zar zor bulmuştum bu işi ve yeni bir iş aramak şuan hiç iç açıcı gelmiyordu bana.

Giyinme işim bitince tuvalet aynasının önündeki pufa oturdum. Saçlarımı kurutma makinesi ile kuruttuktan sonra güzelce tarayıp sol omuzumun üzerinden örerek önüme doğru bıraktım uzun saçlarımı. Hemen her zaman bu şekilde yapardım. Bunun nedeni kulağımın arkasında boynuma yakın yerdeki doğum lekesiydi. Değişik bir lekeydi. Kapatıcı ile kapatmaya çalışsamda gün içinde nasıl oluyorsa tekrar görünür hale geliyordu. İnsanların görmesi ve bana sorular sorması rahatsızlık vermeye başlayınca bu çözümü bulmuştum bende.

Saçımla da işim bittikten sonra yerimden kalkıp odamdan mutfağa geçtim. Dolaptan malzemeleri çıkarıp kendime küçük bir sandviç yaptım. Bir yandan yerken bir yandan tekrar odama geçtim. Cüzdanımı ve telefonumu alıp çantama attım. Odadan çıktığımda sandiviçim de bitmişti. Vestiyerin yanına gelip, önce beremi taktım sonra da kabanımı ve çizmelerimi giyip çantamı da alıp çıktım.

Hızlı şekilde indim merdivenleri. Cebimden telefonumu çıkarıp uygulamadan otobüs saatine baktım. Gelmesine 10 dakika vardı. Yetişebileceğim. Diyerek binadan dışarı koşar adım çıktım. Kızılay'a giden otobüs için aşağı caddedeki durağa inmeliydim. Kar yağmaya devam etse de en azından yerler buz değildi. Yine de her ihtimale karşı ellerimi ceplerime sokmadım. Uzmanlar kış aylarında elleriniz cebinizde yürümeyin diye uyarırlar her zaman. Bende yokuş aşağı olan bu yolda bu uyarıyı dikkate alıyordum işte.

DÖNÜŞ-ÜM ( TAMAMLANDI ✔️ )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin