ghost of you

595 76 61
                                    

İçerik Uyarıları:

Okumak üzere olduğunuz kurgu yeme bozukluğundan söz etmektedir. Bahsi geçen her şey kurgusaldır. Yazarın ve diğer gerçek insanların hikayede olanlarla bir alakası yoktur.

•••

Jisung, Minho'nun gidişinin birinci yıldönümüne uyandı. Hala yatağın Minho'ya ait tarafına yatamıyordu, sadece geceleri bir kolunu o tarafa uzatarak bir ihtimal Minho'nun hayaletini hissedebilme umuduyla uyuyakalıyordu. 

Bu sabah da kolu sol tarafa uzanmış halde, ter ve gözyaşı içerisinde açtı gözlerini. Herhalde yine rüyamda Minho'yu gördüm, diye düşündü. Çünkü rüyalarını hatırladığı zamanlarda uykusunda ağlama sebebi hep bu oluyordu. 

Yataktan kalkmaya uğraştı ama yapamıyordu, bu yüzden bir süre daha uzanıp yatağın sol tarafındaki çarşafı eliyle sıkıca kavrayarak tavanı izledi. Minho'yu düşlüyordu; belki yeterince hayal edersem, yeterince o güzel yüzünü gözümün önüne getirirsem bal gibi sesiyle bana her şeyin iyi olacağını söyler diye düşünerek bekledi. Aptallıktı tabii ki, en sonunda bütün vücudu ağrıyarak yerinden kalkıp banyoya gitti.

Soğuk bir duş aldıktan sonra dişlerini fırçalarken aynaya baktı, yüzü gün geçtikçe daha çok çöküyordu. Baktıkça midesi bulandı, diş fırçası hala ağzındayken içeriden bir örtü bulup aynayı örtmeye çalıştı. Elleri o kadar titriyordu ki beceremedi, beceremeyince sinirden ağlamaya başladı bir kez daha. Örtüyü yere atıp dişlerini fırçalamayı bitirdi, fırçasını hala Minho'nun fırçasının da durduğu eski bardağın içine koyup fırçalarla bakıştı bir süre. Dayanamıyordu artık. Kafasını çevirip banyodan çıktı. 

Neredeyse bütün arkadaşlarını geçen bir yılda kaybetmişti. Hepsi fazla abarttığını, Minho'yu bir türlü atlatamamasının takıntıdan ibaret olduğunu düşünüyorlardı. Zamanla hepsinden uzaklaşmış, gittikçe daha da kabuğuna çekilmişti Jisung. Kalan son arkadaşı da, Chan, elinden geldiğince ona destek olmaya ve Minho'yu unutturmaya çalışıyordu ama Jisung'u kabuğundan çıkarmak neredeyse imkansızdı. Chan ona ne kadar ulaşmaya çalışsa da Jisung unutmak ve hayatına devam etmek istemediği sürece çabası manasızdı. 

Jisung'un kimseye anlatamadığı şey içinde bir yerlerde durmadan acı çekiyor oluşuydu. Söküp atamıyordu, dindiremiyordu. Ne yaparsa yapsın, kafasını ne kadar dağıtırsa dağıtsın acı, damarlarındaki kana karışmış gibi bütün vücudunda dolanıyordu. 

Mutfağa gidip her sabah yaptığı gibi kahve yapmak için dolaptaki kahveyi çıkardı. Tezgahta hala Minho'nun hep kahve içtiği kupası duruyordu. Üzerinde kirazlı dudak nemlendiricisinin izi kalmıştı. Jisung o gittiğinden beri sadece bir kere, dudak izini yanlışlıkla silmemek için uğraşarak, içini yıkamıştı kupanın. Kalan kahve küf tutmasın diye. Kupaya ve dudak izine baktı bir süre, kupanın üstündeki toz tabakası uzaktan bile belli oluyordu. İz de gittikçe siliniyordu. Hatta belki silinmişti bile, belki de Jisung izin yerini çok iyi ezberlediği için hala çok net görebiliyordu. 

Kettle'ın suyun ısındığını belirten sesiyle kendine geldi Jisung, kahvesini her zamanki gibi yaptı. Sütsüz, şekersiz. Olabilecek en acı şekilde. Başka hiçbir türlü kahve onu uyandıramıyordu çünkü. Kahvesinden bir yudum alırken buzdolabını açıp yiyecek bir şeyler aradı, en sonunda Chan'ın iki gün önce getirdiği çikolatalı pastayı alıp televizyonun karşısındaki koltuğa yerleşti.

Aç değildi, uzun süredir iştahı yoktu ama aç kalırsa bünyesi dayanamadığı için başının döneceğini ve ağrıyacağını biliyordu ve şu an buna katlanmaya hiç niyeti yoktu. Pastadan bir çatal alıp istemeye istemeye ağzına götürürken televizyonu açtı, yine her gün olduğu gibi bütün zamanını kafasını meşgul etmeye çalışarak geçirecekti. İçindeki acıyı dindiremese de daha güçlü bir şeyle bastırmaya çalışıyordu. Genelde bunun için korku filmleri izler, korkunun acının yerine geçmesini sağlardı. Veya yorgunluktan bayılıp düşene kadar dans ederdi. 

ghost of you, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin