Saat gecenin 1'iydi. Birkaç ses duymamla uyandım. Yetimhanedeydim. Tek kişilik bir odada kalıyordum. Gözlerimi aralamamla çığlığı basmam bir oldu.
Bir delikanlı yatağımın kenarında oturuyordu. Odamda birileri vardı! Oğlan eliyle ağzımı kapattı. "Sessiz olsana! Seni korumak için buradayım ben!" Bir kadın sesi ona eşlik etti. "Eric! Sessiz ol!" Bu kadın...
Annem?
Gözlerim daha da büyük açıldı. Bu kadın, uçak kazasında ölen bir kadın değil miydi? Çırpınmaya çalıştım. Oğlan elini ağzıma daha da sertçe bastırdı. "Sakın olsana be! Sana anlatacaklarımız var."
Bu sefer oğlana baktım. Bu oğlan da bir yerden tanıdık geliyordu. Sanki... Sanki bana benziyordu.
Tıpkı benim gibi kestane rengi saçları vardı. Gözlerini tam seçemiyordum. Masa lambamın ışığında onları anca görebiliyordum.
Oduncu gömleği ve kot pantolon giymişti ve uzun saçlarını arkasında toplamıştı. Sanki... Sanki benim erkek halim gibiydi! Yüz hatları, ellerinin yapısı, saçlarının rengi ve hatta saçlarının uzunluğu bile!
Çenem acıyordu. İstemsizce bir mırıltıyla küfrettim. Annem elini oğlanın omzuna koydu. "Bırak, Eric. Çenesini acıtıyorsun, hissetmiyor musun?"
Oğlan elini ağzımdan çekti. Bense kadının dediklerini anlamadan yatağımın başlığına yanaştım.
"S-sen de kimsin?" Sonra da anneme döndüm. "S-sen?!"
Ellerim titriyordu. Şok olmuştum. Oğlan yatağımın yanından kalktı, komidinime yanaştı, sürahiden bir bardak su doldurup bana uzattı.
"Al, iç. Merak etme, sana birşey yapmayacağız Erica. Sadece seninle önemli birşey hakkında konuşa-" Oğlanın sözünü kestim. "Sen benim adımı nereden biliyorsun!?"
Oğlan iç çekti. "Yanlız adını değil; yaşını, boyunu, kilonu, her şeyini biliyorum ben Erica. Çünkü ben, senim. Sen de bensin."
Annem odamın ışığını açtı. Gözlerimi kırpıştırdım. Oğlanı ve kadını daha rahat görebiliyordum artık.
Kadın annemdi! Onu son gördüğümden beri pek değişmemişti. Sadece saçları ağarmıştı. O gri gözlerini, onun zayıf ama güçlü oluşunu ve ona sarılmayı ne kadar da özlemiştim!
Gözlerimi oğlana çevirdim. Delikanlı bana hâlâ su uzatıyordu. En az benim kadar inatçıydı. "Suyu alacak mısın yoksa suyu kafandan aşağı mı dökeyim?"
Gerildiğimi hissettim. Bu kişilere güvenemezdim. Suyu reddettim. "Hayır, istemez." Delikanlı omuz silkti. "Peki, uykunu açalım o zaman."
Bardaktaki suyu kafamdan aşağı dökmesiyle yanımda duran plastik su şişesini yüzüne fırlattım. Annemi duydum. "Kısasa kısas Eric. Hiç sızlanma."
Şişe onun yanağına çarptı. Şişe onun yanağına çarpar çarpmaz ben de yanağımda aynı şekilde bir ağrı hissettim.
"Siz kimsiniz ve benim odamda ne yapıyorsunuz?!" Delikanlı güldü, tekrardan yatağımın yanına oturdu. "Ben Eric. Eric Cross. Senin Ruh İkizinim."
Ne diyordu bu çocuk? Onun mavi gözlerine baktım. Kahretsin, gözleri de benimkiyle aynıydı! Benim gibi lacivert gözleri, büyük gözbebekleri vardı.
Eğer gözlerimiz de aynıysa, benim de gözlerin böyle güzel miydi?! Benim gözlerim de sonsuz bir okyanusu andırıyor muydu? Ben de böyle etkiliyici miydim?
Gülümsedi. Gamzeleri bile benimle aynıydı. Samimi bir hava katıyordu gamzeleri. "Kendini tanıtmana gerek yok Erica. Nasıl olsa cinsiyet dışında senin her özelliğinin aynısı bende de var."
Sustum. Sadece sustum. Korkuyordum, odamda yıllar önce ölen bir kadın ve bana benzeyen bir delikanlı vardı. Üstelik kendisinin ben olduğumu ima ediyordu.
Ben kafayı mı yemiştim?! Şizofren falan mıydım?! Yoksa madde falan mı kullanmıştım da böyleydim, kafayı bulmuştum?! Belki de ocağı açık unutmuştum?!
Öyle tedirgindim ki beni bir sıcaklık bastı. Gerilmiştim. Oğlan bana yaklaştı. "Sen iyi misin Erica?"
Başım dönüyordu, tansiyonum mu düşmüştü ki? Etraf karardı, bense doğruca yan tarafıma, delikanlının üstüne yığıldım.
Gözlerimi aralamaya zorladım. Başım sanki duvardan duvara vurulmuş gibiydi. Midem biraz bulanıyordu. Delikanlıyla annemin konuşmalarını duyabiliyordum.
"Merak etme Eric. Tansiyonu düşmüş." "Oh, rahatladım be! Biliyorsun, ona birşey olursa ben de..." Annem sözünü kesti.
"Biliyorum Eric. Ama biraz da onu düşün. Sadece kendini düşünüyorsun. Bencil olmamalısın, biliyorsun ki birbirinizi koruyup kollamak zorundasınız. Hem, sırf onun için Kanada'dan San Francisco'ya geldik!"
Kanada mı!? Oradan buraya mı gelmişlerdi!? Gözlerimi araladım. Yatağımda uzanıyordum, Annem ve onun Eric dediği genç de yatağımın yanına oturmuşlardı. Annem iç çekti. "Ona birşey olursa kahrolurum Eric. Caroline onu bana emanet etti."
"Ne yani, annem değil misin?" Dememle ikisinin de kafası bana doğru döndü. Kadın şen şakrak bir şekilde konuştu. "Ah, Erica! Ayılmışsın! Daha iyi misin? Sana tuzlu birşeyler getirmemi ister misin canım?" Sinirli bir şekilde konuştum. "Soruma cevap ver!"
Eric gülerek cevapladı. "Sakin ol Prenses! Bu kadın, yani Candy. Senin annenin Ruh İkizi. Bir nevi manevi annen sayılır."
Bu Eric denen herifi dövmeyi öyle çok istedim ki... Prenses? Saçmalık! Neydim ben, kitap karakteri mi?!
Doğruldum, iç çektim. "Anlayamıyorum..." Eric bu sefer nazikçe açıkladı. "Bak, Ruh İkizleri birbirine tıpatıp benzer. Bu kadın, yani Candy de annene bu yüzden bu kadar çok benziyor. Annen, yani Caroline vefat edince; sana bakma sorumluluğu Candy'e geçti. Ama biz de artık 18 yaşımıza basmaya yaklaştığımız için... Eh, bunu nasıl açıklarım bilemiyorum."
Bu sefer araya Candy denen kadın girdi. "18'ine yaklaştığın için sen artık bana emanet değilsin Erica."
Endişeyle sordum. "Peki ben tek başıma ne yapacağım! Yani, ben Ruh İkizleri olmakla alakalı tek birşey biliyorum. O da Eric ile Ruh İkizi olmam!"
Eric güldü. "Burada devreye ben giriyorum Prenses! 18 yaşımıza bastığımızda birbirimize emanetiz."
Heyecanla "Peki, ben bayıldığımda, ayılmadan öne Kanada'dan buraya geldiğinizi duydum. Ne için? Yani sanaldan görüşsek olmaz mıydı?" diye sordum. Bunu da Eric cevapladı.
"Malesef ki de biz böyle birşey denerdik elbette ama Ruh İkizleri için büyük bir tehdit var Erica."
"Bu tehdit ne ki?" diye sordum. "Bir katil, sürekli Ruh İkizlerini öldürüyor Erica. Bunlardan birisi de annendi... O yüksek donanımlı uçak nasıl düştü sanıyordun?" Dedi Eric hüzünle.
Donakalmıştım. "P - peki bize ne olacak Eric?" Eric iç çekti. "Büyük ihtimalle bundan hoşlanmazsın ama hep yan yana kalmalıyız Erica. Ruh İkizleri genellikle gece öldürülüyordu. Bu yüzden bu da geceleri senin odanda kalmam gerektiğini açıklıyor."
Daha da şok olmuştum. Bir gecede annemin katili olduğunu öğrenmiş, bir Ruh İkizim olduğunu öğrenmiş ve birisiyle yan yana uyumam gerektiğini öğrenmiştim.
Daha başıma neler gelebilirdi ki!?
Yani... Daha fazla ne olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh İkizleri
ФэнтезиRuh İkizleri... 17. yaşımın sonlarına kadar bu kelimeyi duymamıştım bile... Ta ki yaşıtım bir delikanlıyı beni uyurken izlerken bulana kadar... Ben Erica... Erica Cooper... Bir Ruh İkizim var... Peşimizde de bir katil... Geçmişim, geleceğimi mahvedi...