Oy vermeyi unutmayın<3
------------------------------------------
Birilerine sevgi göstermek gerçekten zor mudur? Sevmek, sevilmek, birilerini bu duygulardan, bu hislerden yoksun bırakmak doğru mudur sizce?
Beynini kötülüklerin ele geçirdiği insanlar mesela. Neden böyle olduklarını hiç düşündünüz mü ya da hiç düşündük mü?Peki sevgi görmeyen birisi neden başkalarına sevgi göstermez, göstermeyi bilmediği için mi, yaşadığının intikamını başkalarından çıkarmak istediği için mi yoksa kıskançlık duygusu ruhunu sarıp sarmaladığı için mi? Ben bunu hiçbir zaman öğrenemedim, bu saatten sonra da öğrenebilir miyim bilmiyorum... Bildiğim tek şey var; o da insanlara bu hisleri yaşatmak istemediğim, kimseyi bu duygulardan yoksun bırakmak istemediğim, herkes sevilmeyi hak eder, ben bu konuda söz veriyorum. Ben bu duygulardan hep yoksun bırakıldım ama kimseyi, hem de hiç kimseyi bu duygulardan mahrum bırakmayacağıma söz veriyorum..
------------------------------------------
Hava çok güzel, birazdan yağmur yağacakmış gibi insanı serinleten bir rüzgar var. İnsanı ne çok üşütüyor ne de bunaltıyor. Geldim evime, biraz dinlenmek iyi olabilir diye geçirdim içimden. Çok değil maximum 10 dakika dinlenmişimdir. Üzerime bol ve çok kalın olmayan uzun kollu siyah, arkasında kırmızıyla 'StrayKids' yazan bir sweat; altıma da siyah bir kargo pantolonumu giydim. Saçlarım hafif dağınık bir şekilde, koluma siyah kol bandanamı bağlayıp çıktım evden.
~🍁~
Hemen hemen 15 dakikadır yürüyorum ve dışının bir yandan şık bir yandan da sade gözüktüğü dubleks bir villayla karşılaştım, Felix'in tarif ettiği yere çok benziyordu.
Doğru yere vardığımı umuyordum. Çekinerek kapı zilini çaldığımda, beni kapıda karşılayanın Jeongin olduğunu görünce doğru yere geldiğime emin oldum."Hoş geldin hyung, bizde seni bekliyorduk"
"Hoş buldum Jeongin, herkes burada mi?"
Ayakkabılarımı çıkarırken sormuştum bu soruyu.
"Burda hyung bir tek sen yoktun, sende geldin, ekibimiz tamamlandı"
Cümlesinin ardına da göz kırpınca tebessüm belirdi yüzümde ve içeriye adımımı attım. Salona doğru ilerlerken evin iç görüntüsünün de dışı gibi sade ve şık olduğunu fark ettim. Güzel bir evi vardı, bu evi görmek bile ne kadar zengin olduklarını kanıtlar nitelikteydi. Bu düşüncelerimi bir kenara bırakıp salona girdim, girmemle hepsinin bakışları bana çevrilince ufak da olsa gerildiğimi hissettim. Bunu anlamış olacak ki Felix oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.
"Hoş geldin Jisungg, seni aramızda görmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu biliyor musun?"
Bu çocuğun, bu samimiyetini cidden seviyorum, etrafındaki herkese enerji, neşe saçıyor. Mutsuz olsanız bile size enerji veriyor, mutsuzluğun huzursuzluğun ne olduğunu unutuyorsunuz.
"Hoş buldum Lix, sizleri de, beni aranıza dahil ettiğinizi görmek de çok güzel, tekrardan teşekkür ederim hepinize"
Hepsinin yüzündeki gülümsemeyi görmeniz lazım, o kadar güzel gülüyorlar ki, onları görünce sizin de gülesiniz geliyor. Otomatikman oluyor her şey. Onlara karşılık tebessüm ederek yanlarına oturdum. Tabii oturur oturmaz gözüm Minho'yla buluştu. Kısa süreliğine göz göze geldik ama o benim gibi bana tebessüm ederek bakmıyordu, biraz nefret dolu biraz düşmanına bakar gibi, tebessümümü bozmadım. Ben onun gibi asık suratlı birisi değilim çünkü. Beni sevsin sevmesin ben ona sevgimi gösterecektim, çünkü ben bütün insanlığa bir söz verdim. Bütün herkese sevgi adındaki duyguyu yaşatacağıma dair bir söz verdim ve bu sözümden dönmemekte kararlıyım,
Çünkü ben Han Jisung'um!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dokunma Bana / ~MinSung~
Fanfiction'Dokunmayı keser misin!?' 'Abartma sadece elim çarptı' 'Elinin çarpmış hali buysa çarpmamış halini merak ediyorum doğrusu' ve ardına bir göz devirme.. Temas bağımlısı lise öğrencisi Han Jisung transfer olduğu yeni okulunda, temastan nefret eden sı...