❝bu gece senin kollarında öldüm❞
Sprout'un ofisinden ortak salona kadar Aster nefes almadan söylenmişti. Çünkü en sevdiği zamanlar cumartesi günleri sabahın taze güneşinde Hogsmeade'e gittiği zamanlardı. Bunu yapabilmek için cuma gecesi sabaha kadar tüm ödevlerinin bitirir, uykusuz olmak umurunda olmazdı. Ama şimdi Amaris sayesinde yapamıyordu. Tozlu kütüphaneye hapsolmuştu.
"Sana gitmeyelim demiştim! İnanamıyorum, tüm hafta bugün için beklemiştim Amaris! Tüm hafta!" Ağlamaklı sesiyle arkasındaki Amaris'e çemkirirken Amaris, tırnak etlerini kemiriyordu. Cumartesi günü için Gavin'e söz vermişti. Daha ilk tekliften çocuğu ekecekti. Hiç uygun bir davranış değildi ve bunu yapacak olmak onu rahatsız etmişti. Kendi isteğiyle yaptığı bir şey olmasa da Gavin'i üzecek, belki de hayal kırıklığına uğratacaktı.
Aster'in çemkirişleri sıradan olaylar zincirinden bir parça olduğu için ve her boş vakti olduğunda Hogsmeade'e gittiğinden bir gün gitmese çok da eksikliğini yaşamazdı. Amaris oflayarak kendini koltuğa bıraktı. Aster de ona söylenerek yanına oturdu. "Şuna bak! Beni dinlemiyorsun bile!" Koltuğun arkasından geçen Nathan, Aster'in omuzlarını sıktı. "Sakin ol hayatım, kendini fazla yıpratıyorsun." Amaris, Aster'e laf atıp yanlarına oturan Nathan'a gülüyordu.
Aster göz devirmiş ve kafasını Amaris'in tersi yönüne çevirmişti. Nathan, Amaris'e bakıp "Ne oldu?" anlamında kafasını salladı. "Cumartesi günü cezaya kaldık. Aster de gezemeyeceği için mutsuz." Nathan kıkırdayarak kafa salladı. "Her zamanki hali yani." Aster hızla ona dönüp koltuğun kırlentini fırlattığında Amaris ve Nathan'ın kahkahaları yükselmişti.
Aster koltuğun diğer kenarına kıvrılırken Amaris de diğer kenarına kıvrılmıştı. İkisi de garip bir sessizliğe bürünmüştü birden. Diğer koltukta onların bu halini izleyen Nathan, Amaris'e seslendi. "Senin neyin var? Ceza almanın seni bu kadar üzdüğünü sanmıyorum." Amaris kucağında sıkıca sarıldığı kırlenti kenara bırakırken sesli bir nefes verdi. "Cumartesi Gavin'le randevum vardı. İlk randevumuz olacaktı." Nathan anladığını belli edercesine kafa sallamıştı.
"Kötü olmuş. Ama sorun etmene gerek yok. Gavin anlayışla karşılayacaktır." Nathan, Gavin'i iyi tanırdı. Beraber quidditch antrenmanı yaparlar ve ders çalışırlardı. Gavin, Amaris'e olan ilgisinden ilk Nathan'a bahsetmişti.
"Yine de hoş bir hareket değil, Nat." Nathan kafa sallayarak onayladı. Sonra ayaklanıp kızlara döndü. "Mutfağa gideceğim, size de sıcak çikolata getiriyorum." Amaris kafa salladı, Aster hala sinirliydi. Aster'in görüş açısına girip elini salladı. "Hey! Balkabaklı turta istemek için son şansın." Aster'den ses gelmeyince çıkışa doğru ilerledi. Kapının ağzına geldiğinde "Balkabaklı turta istiyorum, Nat!" diye bağıran Aster'e kıkırdayıp salondan ayrıldı.
Aster, Amaris'e döndü. "Bence de sorun etmez. Elinde olan bir durum değil zaten." dedi. Amaris dudağının kenarıyla sırıtarak arkadaşına bakıyordu. Fikrinin işe yarayacağını biliyordu. Gavin'e çok da kafası takılmamıştı ama Aster'i yumuşatmak için mutsuzmuş gibi davranmak zorundaydı. "İlk günden çocuğu ektim resmen." dedi gülerek. Aster omuz silkti. "Aslında iyi oldu, sevmiyorum şu çocuğu." Amaris, Aster'in hislerine her zaman kulak verirdi. Ama Gavin için haklı bir sebebi olmayışı onu, Aster'in hisleri karşısında bir başına bırakıyordu. Şu an yalnızca Aster'in haklı çıkacağı anı bekliyordu. Bu anı beklerken de olabildiğince güzel anılar biriktirmeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in your arms | remus john lupin
FanfictionHepsi saçmalıktı, hepsi. Korkunç bir rüyaydı. Belki garip bir halüsinasyondu. Çölde susuz kalmış bedevi gibi serap görüyordu. Sözcükler o kadar uzuyordu ki fiziksel dünyada sonunun gelemeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Gözleri buğulanıyordu, doğruyu...