Hava kararmak üzereydi. Birbirini doğru düzgün tanımayan iki genç birbirlerinin yanında huzurlu hissederek sahilde oturuyorlardı. Rüzgar hafifçe esiyor sadece denizin ve kuşların sesi kulaklarına doluyordu. Küçük olan Minho'ya döndü. Yüzünü incelemeye başladı. Yorgun gözüküyor diye düşündü. Acaba neler yaşamıştı? kafasında bunları düşünürken Minho'da ona dönmüştü. Hiç konuşmadan birbirlerini seyretmeye başladılar bu sefer. Bu bakışmayı bölen Jisung'un telefonunun sesi oldu.
"Özür dilerim bunu cevaplamam lazım." diyerek telefonu açtı çocuk.
Minho önüne döndü. Jisung telefondaki kişiyle kısa kısa konuşarak sonunda kapatmıştı telefonu.
"Abimdi" dedi Minho'ya dönerek.
"Eve bir şeyler lazımmış."
Kafasını sallamakla yetindi Minho. Jisung biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı.
"Anlatmak ister misin?"
"Neyi?"
"Yaşadığın şeyleri"
Minho sessizliğini korumaya devam etti. Anlatmayacağını anlayınca Jisung daha fazla kurcalamadı.
Jisung'un ağzından
Hava iyice kararıyor sessizce oturuyorduk. Üşüdüğümü hissetmeye başladım. Hava soğumuştu ama ortamı bozmak istemiyordum. İyice kendime sokularak ısınmaya çalıştım. Omzumda hissettiğim kollarla Minho'ya döndüm.
"Üşüdüğünü biliyorum Jisung. Yanımda ceket olmadığı için kollarımla yetineceğiz. İstersen eve de gidebiliriz."
Hızlıca kafamı iki yana salladım. Şuan hiç eve gitmek istemiyordum. İyice Minho'ya yaklaştım. Uzunca süre o şekilde oturduk. En sonunda ayağa kalkmış elini bana uzatıyordu. Elini tutarak ayağa kalktım. Yavaş adımlarla yürüyorduk. Aramızda sessizlik olmasına rağmen çok huzurlu hissediyordum. Beni evime kadar bırakmıştı Minho. Anlık bir cesaretle yanağından öpüp arkama bakmadan içeri girdim. Odama çıkıp kendimi yatağa atınca bugünü ve Minho'yu düşündüm ve bu büyük ihtimalle bütün gece sürecekti.
selam genclik
ne demis atalarimiz az olsun öz olsun
hadi kactim ben
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kristen★ minsung
Fanfiction"arkamda bıraktığım bir ailem yok." "olsun artık ben varım."