SAKAR

64 3 0
                                    

--- Dur, yavaş! Elini ver.

--- Tamam, ben kendim inerim. Senin yardımına ihtiyacım yok!

Dedim Aras'ın hafif çatılmış kaşlarına bakarak. Ben de elimin ve ayak bileğimin ağrısı yüzünden sinirliydim. Aras'ın elini ittirdiğimde Aras'ın çatık kaşları normale dönmüştü. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde onun yüzüne bakarken o bana pis pis sırıtıyordu. Tam konuşmak için dudaklarımı aralamışken onun, kendine hayran bırakan sesi benim kulağımla buluştu.

--- Ya, sen ne zaman inat etmeyi bırakacaksın acaba? Hayır anlamıyorum yanı neyin inadı bu?

Dedi. Ama bunu söylerken gülmesi onun hala ciddiyetini korumadığı anlamına gelmiyordu. Onun bana böyle davranması ve o sözleri benim daha çok sinirlenmeme neden oluyordu. İnanmıyorum, bu kendini ne zannediyordu da bana inatçı diye biliyordu. İçimden, ona sıkı bir tokat atmak geçiyordu ama o bunları söylerken o kadar etkileyici bir ses tonu kullanıyordu ki bu düşüncelerim bir anda buhar olup uçmuştu. Bunun dersini almış olmalıydı. Aksi takdirde benim ona çoktan vurmuş olmam gerekiyordu. Ama ben bunu yapmak yerine ona cevap vererek karşılık verdim.

--- Kim? Ben mi inat ediyormuşum? Hıh, sen kendini ne sanıyorsun ya? Prens falan mı?

Diye sinirli ve bir yandan da alaycı bir şekilde cevap verirken kaşlarının tekrar çatıldığını gördüm ve söylediğim şeyin onu öfkelendirdiğini anladım. Yani amacıma ulaşmıştım ve bu sefer de galibiyet gülüşünü atma sırası bendeydi. Ben dudaklarımı zafer kazanmış edasıyla yukarı doğru hafifçe kıvırırken Aras'ın, ellerini beline koyduğunu gördüm. Ve bana bir adım daha attığında kalbimin istemsizce daha hızlı attığını hissettim. Bana, gözlerini devirerek;

--- Bak! Benimle ne alıp veremediğin var bilmiyorum ama ben sadece sana yardım etmeye çalışıyorum, tamam mı? Ben de sana çok bayılmıyorum. Çok fazla cevap veriyorsun ve bu beni gerçekten sıkıyor, anladım mı?

Dediğinde bir anda yüzümdeki gülümseme kaybolmuştu. Onun gözlerine bakarken yutkunmuştum çünkü eğer bir şey daha söylersem bunun hiç iyi olmayacağını düşündüm.

O sırada Arya motorun üzerinden kalkmaya çalışırken kesilen elini motorun aynasına çarptı ve dengesini kaybederek burkulmuş bileğinin üstüne düşerken Aras, onu kollarının altından, belinin ve göğsünün birleştiği yerden tuttu. Arya bağırarak;

--- Aahh! Kahretsin, elim!

Diye sızlanırken Aras, Arya'nın belini tuttuğu elini biraz daha gevşetti ve onu yavaşça kaldırarak;

--- Bırak da sana yardım edeyim, prenses. En azından evine kadar. Sonra söz birdaha karşılaşmayız.

Dedi Aras, beklentili gözlerle. Arya, "Hoş, nasıl karşılaşmayacaksak? Sonuçta aynı okuldayız." diye düşünürken gözleri hâlâ Aras'ın gözlerindeydi. Aras'ın deniz mavisi gözleri Arya' nın duman rengi gözlerini esir almıştı. Arya'nın gözleri kısa bir anlığına Aras'ın kıvrımlı dudaklarına kaydı ve tekrar gözleriyle buluştu. Arya yavaşça kabullenmiş bir şekilde başını önüne eğdi ve Aras'ın onu kucaklamasına izin verdi. Kapının önüne geldiklerinde Aras, Arya'yı nazik bir sekilde yere bıraktı. Aras merdivenlerden iki adım aşağıya indi ve durdu. Arkasını döndüğünde Arya'nın yüzünün kızarmış olduğunu gördü. Gülümsemesini belli etmemek için yüzünü aşağıya indirdikten kısa bir süre sonra tekrar kaldırarak sakin bir sesle;

--- İyi geceler, Prenses

Dedi Aras. Sonra tam Aras arkasını dönüp bir adım daha atmıştı ki o sıra da Arya ol duğu yerde parmaklarının üzerine çıkıp indikten sonra aniden;

--- Hey! Dur!

Dedi, sağ eliyle, sol elinin yüzük parmağıyla oynarken. Aras aniden durup arkasına dönerken Arya, alt dudağının sağ tarafını dişlerinin arasına almıştı. Aras;

--- Bak, yine ' Prenses ' konusuna gireceksen, hiç girm--

--- Hayır.

Dedi Arya, sözünü keserek. Sonra gözlerini Aras'dan kaçırarak sözüne devam etti;

--- Ben sadece.. sadece yaptıklarını için teşekkür etmek istedim, o kadar.

Dedikten sonra gözlerini yerden kaldırdı ve parmağıyla oynamaya devam ederek;

--- Ayrıca, özür dilerim

Diyince, Aras şaşırarak tek kaşını kaldırdı ve ne demek istediğini sorar gibi başını hafifçe yana eğdi. Arya ellerini, parmaklarıyla oynamayı bırakarak iki yana açtı ve;

--- Yani, yaptıklarım için.

Dedi ve Aras'ın yüzünde bir gülümseme belirdi. Ardından Arya'da gülümsedi ve ikisi kısa bir an bakıştıktan sonra Arya sözüne devam etti;

--- Ha, eğer o konuya gelecek olursak benim adım Ar--

Aras merdivenleri tekrar hızlı adımlarla çıkarak sağ eliyle Arya'nın yumuşak, pembemsi dudaklarını kapattı ve fısıldayarak;

--- Sus... Prenses!

Dedi. Aras elini Arya'nın dudaklarından çekerek oradan uzaklaştı. Arya şaşkın bir ifadeyle öne doğru iki adım atarak;

--- A--ama

Dedi ve sonra yaraladığı dudaklarını kapadı. Ve sonra Arya, Aras'ın uzaklaşmasını izlerken sendeleyerek arkasına dönüp yürümeye başladı. Daha sonra evin kapısını açmak için anahtarı cebinden çıkarttı.

Bu arada, ben kendimi tanıtacak olursam, ben Arya. Arya Acar. Babam "Acarkan" şirketinin sahibi. Ve ben de o şirketin tek varisiyim. Aslında tam olarak öyle sayılmaz. Çünkü şirketin ismi önceden "Acar Holding" di. Ama sonra babam ortaklık yaptığı biri ile birleşince "Acar-Kan Holding " oldu. Bu ortakların kim olduğunu bilmiyorum çünkü bu konularla pek fazla ilgilenmek istemiyorum. Küçükken başına bununla ilgili bir şey gelmişti ve bu yüzden kendimi artık gizli tutmaya çalışıyorum diyelim. Her neyse, duyduğuma göre ortağımızın da bir çocuğu varmış. Kız mı yosa erkek mi bunu bilmiyorum ama bildiğim tek şey ise yalnız olmadığım. O da benim gibi bu işlerden uzak duruyor sanırım. Çünkü onunla daha önce hiç karşılaşmadık. Ben daha çok " müzik, dans ve kitap" üçgeninin içerisinde kalıyorum. Çünkü onlar benim herşeyim. Böyle söyleyince çok sessiz, sakin, kendi halinde olduğumu sanacaksınız. Öyleyim de ama bu pek de öyle sandığınız kadar değil. Nasıl söylesem.... Biraz erkek gibiyim. Yani, mesela ben Barbie oyunlarından çok silahlı oyunları severim. Hatta bayılırım. Herkes aşk kitapları okurken ben daha çok cinayet, gerilim, gizem ve macera türü kitapları okurum. Ha parantez açmak gerekirse aşk okurum, ama gizemliyse ve sıradışı ise. En sevdiğim renk kesinlikle siyahtır. Ve kızlarla takılmaktan çok erkeklerle arkadaşlık etmeyi tercih ederim. Ve sanırım biraz da inatçıyım..... Ama şimdi bunların hepsini size anlatamam. Geri kalanını da sizin bulmanız gerek. Tabii beni çözebilmeniz için beni yaşamalısınız. Size bir dır vereyim mi? Bir hikâyenin sonunu anlayabilmeniz için o hikâyenin başlangıcını bilmelisiniz öyle değil mi? İşte benim hikayem de burada başlıyor.....

KarşıKonulmaz - #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin