Sebastian kardeşiyle beraber bir bankta oturmuş uzaktaki nehrin uçuruma doğru aktığı ve bir şelaleye dönüştüğü manzarayı izliyordu. Uçurumun etrafındaki ormanda gözlerini gezdirdi. Elfler dışında burayı keşfedenin olmaması ne kadar ilginçti. Sebastian gözlerini uçurumdan çevirdi. Gözleri elflerin yaptığı şahane ve doğal gözüken yapı ile buluştu, buraya ana bina diyorlardı. Bütün ihtiyaçlarınızı bu binada bulabilirdiniz. Ana binanın arkasında da antrenman sahaları ve yücelerin aileleriyle kaldığı ağaç evler vardı. Mesela Mirella ve Darius, Bay Foster tarafından evlat edindiği için o ağaç evlerde yaşıyorlardı. Bay Foster Büyü Yücesinin torunuydu ve Meclisin bir üyesiydi.
Sebastian, Finn ve Noah da ana binanın içinde meclisten çıkmalarına izin verilmeyen diğer çocuklarla kalıyorlardı. Meclis yatılı bir okul gibiydi. Aynı Lyria'nın kaldığına benzer yatılı okullardandı. Burda ergenliğe girmiş fakat hala reşit olmayan çocuklar kalıyordu çünkü güçlerimiz sadece ergenliğe geçildiğinde ortaya çıkıyordu. İlk bir kaç ay çocuklar düzensiz güçleriyle baş etmeye çalışırlardı. Sonra bir teste tabiğ tutulur ve hangi soydan geliyorsa ona göre nerde kalıcağı, hangi derslere gireceği ayarlanırdı.
Başını biraz daha aşağı indirdi ve Finn ile Mirella'yı bir şeye gülüşürken gördü. Finn elini ana binanın duvarına dayamış ve Mirellanın önünü kesmişti. Mirella, Finn onu durdurmadan önce elinde ki kitaplarla ana binaya gitmek üzereydi.
Finn yine Sebastianı minik kardeşiyle bırakıp Mirella'nın yanına gitmişti. Noah onlardan sadece 2 yaş daha küçük olsa da onun için hala minikti. Sebastian yanında oturan kardeşi Noah'ya baktı. Sanki çok önemli bir şey görmüş gibi bir tarafa bakıyordu. Sebastian Noah'nın gözlerini takip etti. Cassian'ı ve Lyria'yı bir arabadan inerken gördü. Lyria arabanın arkasına doğru yürüdü. Lyria ile tanımadığı fakat zarif görünen ve bir büyücü gibi giyinmiş olan kız onlardan daha küçük gibi olan kızı taşıyarak ana binaya girdiler. Bunu Finn'in arkasından gören Mirella:
"Hey! Leah? Ne oldu? Beni de bekleyin!" diye bağırarak elinde ki kitaplarla ana binanın kapısından içeri girdi. Sebastian o anda bu yeni büyücü kızın adının Leah olduğunu anladı. Sebastian merakına yenik düştü, o kızın hikayesini çok merak etmişti. "Hadi Noah kalk gidelim. Belki yardımımız dokunur." dedi merakına yenik düşmüştü. "Merak ettin değil mi?" "Hadi gel!" diye alaydan kızdı kardeşine. Sebastian oturduğu banktan kalktı. Noah ile beraber hızlıca binanın kapısından içeri daldılar. O sırada arkalarından gelen Finn'in sesi duyuldu. "Hey! Hop! Nereye?" Sebastian hızlıca cevap verdi. "Cassianlara yardımımız dokunur mu diye arkalarından gidiyoruz." "Tamam bende geleyim."
Sebastian küçük kızı revire götürdüklerini düşünerek beyaz koridorlarda hızlıca ilerliyor bir sağa bir sola dalıyordu. Bir kaç dakika boyunca beyaz koridorlardan geçtiler. En sonunda kırmızı revir yazısını gördüklerinde içeri daldılar. Şaşkın gözler onların üstünde gezindi. Revir büyük olduğu için hemen kapının yanında olmaları içini rahatlattı. Tanımadığı küçük bir kız için endişelenen Sebastian? Herhalde buna herkez gülerdi doğrusu.
"Yardımımız dokunur diye geldik." dedi Finn. Elini Leahya doğru uzattı. "Ben Finnegan Hartley." diye hafifçe öne eğilerek kendini tanıttı Finn. Leah Finn'in elini sıktı ve baştan aşağı süzdü. "Ben de Leah, Leah Stonefield." dedi Leah. Sonrada Sebastiana döndü. Sebastian kendini tanıtmak istemedi, duvara doğru sırtnı yasladı ve ellerini kavuşturdu. Aslında bunu özelliklede birkaç dakika önce merak ettiği bir kıza yapması biraz şaşırtıcı ve kabaydı fakat bu Sebastian için alışıldığın dışında bir hareket değildi.
"Abim biraz içe kapanıktır. Onun kusuruna bakma." Noah elini Leahya uzattı ve elini sıktı. "Ben Noah Hartley, abimin adıda Sebastian." "Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Lila'nın ablasıyım. O şu anda baygın muhtemelen birazdan uyanır. Bir sorunu yok." "Sevindim!" dedi Noah. Odada birbirlerini tanımadıkları için kısa bir sessizlik oluştu. Sadece insanların revirdeki telaşlı sesleri vardı. Sebastian bu an bitene kadar gözlerini kapadı. Zaten birkaç dakika sonrada Lyria'nın sesi devasa revirde yankılandı.
"Hadi ana güverteye gidelim." diye bir fikir öne sürdü. "Bencede" dedi Cassian. "Ama birisinin Lila'nın yanında kalması gerekmez mi?" diye sordu Mirella. "İsterseniz ben kalırım. Zaten konuşacak çok şey olduğunu düşünmüyorum." dedi Noah. "O zaman seninle başka bir zaman konuşmak çok isterim." dedi Leah. Herkes Noahya güvenerek revirin kapısından çıkmaya başladı. Sebastian Noahya döndü. "Eğer kız uyanırsa hemen beni arıyorsun ve geliyorum. Yanından 1 saniye bile ayrılma. O bir saniyede herşey olabilir. Tamam mı?" "Tamam, tamam biliyorum. Hadi git ve kaynaş. Ya da istiparat topla. Hadi naş naş." dedi Noah ve Sebastianı revirin kapısından sırtından iterek çıkardı.
Sebastian merdivenlerden inen gruba katıldı. Yavaşça merdivenlerden inerken aynı zamanda da sohbet ediyorlardı. "Cassian bana niye hiç Leahdan bahsettmedin?" diye soruyordu Finn. "Bahsetmedim çünkü biz nerdeyse 1 aydır konuşamıyoruz." "Hmm neyse peki." "Peki ya siz nasıl tanıştınız?" diye sordu Leah Cassian'a. "Pekala. Ben liseye başladığımda kız kardeşim Seraphina ile buraya geldim. O sırada da bana en çok Sebastian ve Finn yardımcı oldu." dedi Cassian. Leah sorularına devam etti. "Peki sen hangi yücelerdensin?" "Zaten belli değil mi? Ben İblis yücesinden geliyorum." "Peki ya sen buraya nasıl geldin? Mirella ve Lyria ile nasıl tanıştın?" diye ani bir soru sordu Sebastian, artık dayanamayarak.
"Ben Mirellayla yaklaşık 2 yıl önce mecliste tanıştım. İlk buraya geldiğim zaman. O benim hem arkadaşım hemde mentorum oldu. Sonrada beni Lyria ile tanıştırdı. Beni teste soktular, Lyriayla beraber insanların arasında bir yatılı okula gönderdiler. Kardeşlerimi de melez olduğum için pek umursamadılar." diye anlattı Leah. O sırada en önde yürüyen Cassian adını "Ana Güverte" koydukları ortak salonun kapısını açtı. Burda etkinlikler falan yapılırdı. Küçük bir sahnesi önündede masalar ve armut koltuklar vardı.
Herkes teker teker koltuklara yerleşti. Sohbetleri gittikçe koyulaşırken Sebastian onları dinlemekten yoruldu ve kulaklığını zamandan soyutlaşmak için çıkardı. En sevdiği müziklerden oluşturduğu listeyi çalmaya başladı. Arkasına yaslandı, gözlerini kapadı ve dinlemeye başaladı. Kendini en sevdiği müziğin ritmine kaptırdı ve bacağını aşağı yukarı sallamaya başaladı. Bir kaç dakika boyunca bacağıyla ritim tutturdu. Ta ki soğuk bir el bacağını yere doğru hafifçe bastırana kadar. Sebastian gözlerini şok olmuş bir şekilde araladı. Birisinin ona dokunmasına alışık değildi ve biraz iğreniyordu. Yerinde doğruldu ve gözleri Leah'nınkilerle buluştu. Ona en soğuk bakışlarından birini füze gibi fırlattı. Leah yavaşça elini çekti. Diğerleri hala sohbet ediyorlardı.
"Umm. Ben öyle seyleri sevmem de. Dikkatim dağıldı." dedi hemen Leah. "Ben de insanların bana dokunmalarından hoşlanmam." dedi Sebastian. "Pardon! Çok özür dilerim" dedi hızlıca Leah. Sebastian tekrar arkasına yaslandı. Acaba çok mu tepki verdim. Ayıp mı oldu? diye düşünmeden edemedi. Ona özür niyetine bir incelik yapmak istedi. Aslında genellikle insanları düşünmezdi ama...
Kulaklığını kenara koydu ve sweetini çıkardı. Sadece üzerindeki siyah kolsuz tshirtü ile kaldı Sebastian. Bu tshirt biraz dardı ve karın kaslarını ortaya çıkarıyordu. Herkes konuşmayı bırakmış Sebastianı soru soran gözlerle izliyorlardı. Sweetini Leahya uzattı.
"Ellerin soğuktu." dedi. Leah dilini yutmuş gibi Sebastian'ın üzerini gözleriyle süzdü. Hiçbir şey diyemedi. Sadece hafifçe öne doğru eğilerek teşekkür etti. Leah Sebastianın sweetini giyerken Sebastian yerinde biraz daha doğruldu ve masada ki cam sulardan birini eline alıp kafasına dikti. Arkadaşları ona daha da şaşkın gözlerle bakmaya devam etti. Boş cam şişeyi masanın ortasına yerleştirdi. Saçlarını düzeltti. "Canınm sıkıldı. Hadi Doğruluk mu Cesaret mi oynayalım." dedi. .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Efendileri: Kaderin Fısıltıları
FantasyDizi Adı: Kaderin Efendileri 1. Kitap: Kaderin Fısıltıları 2. Kitap: ? Başlama Tarihi: 27 Ağu 2023 Bakalım bu grup çeteyi yakalaya bilecek mi?