Ünzile insan dölü
On kardeş beşi ölü
Büyüdükçe un ufak
Ve gelir de görücü
İnci gibi dişi
Görücü bilir işi
Söğüdüm ağlar gider
Olur hatun kişi
Varmadan sekizine
Ergin oldu ünzile
Hem çocuk hemde kadın
On ikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile ..
Hep istediği gelinliği giymişti üstüne Ünzile. Henüz sekiz yaşındaydı, küçücük hiçbir şeyden haberi olmayan bir çocuktu o. Annesinin gözünün yaşına takılsa bile sevinçten diyerek geçmişti. Kaç köylü çocuğu giyerdi ki böyle güzel gelinliği? Babası bile kendisine bakıp 'ederi kadar' deyince sanki güzel bir söz işitmiş gibi sevinmişti. Saf temiz bir çocuktu Ünzile, çocukluğunu yaşayamamış çocuk .. Yoksulluk başa belâydı işte. En yağlı kim başlık parası verirse, yaşa bakmadan evlendiriliyorlardı. Köyün en zengini,ağası tarafından teklif edilen on küçük baş, beş büyük baş birde ağırlığınca altın kabul edilmişti. Ufacık çocuğa biçilmiş değerdi bu! Yaşına bakmadan dördüncü kez evlenmişti Reşat ağa. Bu sefer ki tek fark ise arada kırk yaş olmasıydı. Düğün dernekle alınmıştı annesinin evinden Ünzile. Üzerindeki gelinliği Reşat ağanın aldığını biliyordu. Annesinin hâlâ ağladığını görünce susturmak istedi. Bugün mutlu gün değil miydi? Gelinlik giymişti Ünzile! "Ağlama anam, bak çok güzel oldum. Şimdi gideyim ben Reşat ağa kızmadan fazla veriyim gelinliği. Hevesimi aldım anam daha istemem gelinlik falan!" Bilmiyordu ki Ünzile gelinliğin in kefeni olacağını. Bilse hiç durmaz kaçardı. Ata çıkarıldı önce sonrasında konağa getirildi. Annesini bekledi çıkarıldığı odada sessizce, içi sıkılmıştı bu durumdan. Niye burdaydı, bu kocaman oda da niye bekliyordu? Bilmiyordu. Açılan kapıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Gelen Reşat ağaydı, korkusu dağlar kadardı, küçücük bedeni titriyordu korkudan. Zorlukla ağzını açtığında döküldü bir kaç kelime dilinden. "Kızma Reşat ağa, vallahi hemen çıkarırım gelinliği. Buraya da neden geldim bilmiyorum, anam gelsin giderim hemen." "Nereye küçük kız, artık sen bana aitsin!" Dediğinde tek hamlede üstündeki gelinliği çıkarmış ve gördüğünden memnun olmuştu Reşat ağa.
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor
Acımasızdı hayat işte, sekiz yaşında kadın olmaya mahkûm edilmişti. Annesinin dediği gibi kadersizdi. Önünde iki seçenek vardı Ünzile'nin, ya erkek çocuk doğuracaktı, yada kız evlat doğurup diğerleri gibi ezilmeye mahkûm bırakılacaktı.
Korkar durur gitmez
Köyün en son çitine
İnanır o sınırda
Dünyanın bittiğinde
Ünzile insan dölü
Bilinmezlere gebe
Sırların mühletini
Yükleyipte beline
Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hemde kadın
On ikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Daha on dört yaşındayken iki çocuk annesi olmuştu Ünzile. Reşat ağa öldüğünde herşey artık yeniden başlayacaktı. Tek oğlan çocuğu olan hanım ağaydı artık Ünzile. Dünyaya hesap sorma sırası ondaydı artık.
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor
" Bundan böyle ağa da benim, paşa da! Herkes ayağını denk alsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ünzile (Askıda)
LosoweÜnzile insan dölü On kardeş beşi ölü Büyüdükçe un ufak Ve gelir de görücü İnci gibi dişi Görücü bilir işi Söğüdüm ağlar gider Olur hatun kişi Varmadan sekizine Ergin oldu ünzile Hem çocuk hemde kadın On ikisinde ana Bir gül gibi al ve narin Bir su g...