Her şeyin başladığı o an.
Okul kantininde tek başıma bir masada oturmuş çikolatalı süt içiyordum. Bu okula iki ay önce gelmiştim.
Daha önce ki okulumda çoğu kişi tarafından hakaret görüyordum. Ailem bunu hoş karşılamadığı için hem oradan taşınmıştık hem de okulumu değiştirmiştik.
Burada konuştuğum bir kız vardı. Adı Merve. Aslında sıra arkadaşım. Derste bazen sohbet ediyoruz ama samimi değiliz.
Mesela şu anda yan masada kaşar arkadaşlarıyla oturuyor. Neden kaşar dediğimi siz sormadan ben söyleyeyim.
Bu okulda beş kişilik erkekler grubu var. Aaa ne tesadüf aynı sınıftayız. Her neyse.
Bu beş çocuk okulun en popüler erkekleri. Ee bu kızlarda hiç yerinde duru mu? Hemen yalak gibi yapışırlar tabi.
Hiç böyle durumları sevmem. Bu zamana kadar hiç erkek arkadaşım olmadı.
Bundan sonra da olmaması iyi olurdu. Çok sıkıcı bir durum. Hem bu devrin sevgisi çok sahte.
Kim seviyor diye değil kim veriyor diye bakıyorlar. Yani seviyorsan gerçek sev kardeşim.
Delikanlı ol biraz. Bir kızı elde etme amacın ne? Of çok saçma seviyorsan ömürlük sev bırakma!
Bunları düşünürken zil çaldı.
Sandelyemi ittirdim ve ayağa kalkarak
sınıfa çıktım.
Kapıdan girerken birine çarptım. Bakın bakalım kime çarpmışım? Sürünün başı olan Efe'ye.
"Önüne bak be!" diye bağırdım.
"Sen bana çarptın ben önüme bakıyordum zaten." dedi benim aksime bağırmayarak.
"Madem önüne bakıyordun niye çarptın?" dedim.
Onun konuşmasına izin vermeden omzuna çarparak kendi sırama oturdum. Ne kadar egolu insanlar bunlar.
Ben sinirle kendi kendime söylenirken yanıma sınıfın hatta okulun en Sürtük kızı Leya oturdu.
"Ne vardı?" dedim tersçe.
"Bana bak kızım. Efe'nin etrafında dolaşma. Onunla da düzgün konuş." dedi.
Cevap vermem izin vermeden uzaklaştı. "Efe'den ozok dor." diyerek taklidini yaptım. Pis varoş.
Bende Efe'ye çok meraklıydım zaten. Bana ne be Efe'den. Efe daha düz yolda yürümeyi bilmiyor.
"Naz!" diye bağıran hoca ile yerimden sıçradım. Hızla ayağa kalktım.
"Efendim hocam." dedim.
"Kızım bir saattir sana sesleniyorum niye cevap vermiyorsun?" İçimden söverken duymamışım ya.
"Duymamışım hocam."
"Gerizekalının hali 300 km öteden belli oluyor." dedi Leya ve sınıfça kahkaha attılar.
Ona doğru döndüm ve sırıttım. "O yüzden çok dikkat çekiyorsun tatlım."
Bütün sınıf "ooo" diye bağırınca keyifle ve zaferle yerime oturdum.
Leya bana ateş püskürten gözleriyle bana bakıyordu. Onu umursamadan başımı sıraya koydum.
Bir süre sonra sınıf kapısı çaldı ve içeriye nöbetçi öğrenci girdi. Herkes ona merakla bakmaya başladı.
"Hocam bir duyuru var. Pazartesi günü ormanda kamp etkinliği var. Üç hafta orada kalınacak. Gitmek isteyenler ismini yazdıracak." dedi.
Hiç düşünmeden ilk ekimi ben kaldırdım. Nöbetçinin yanına gittim ve adımı yazdım.
Bizim sınıftan kimse el kaldırmayınca nöbetçi sınıftan çıkmaya yeltendi.
"Bekle!" diye bağırdı Barış denen çocuk. Bu da onların gruptandı.
Gidip ismini yazdırdı ve oturdu. Nöbetçi sınıftan çıktığı an zil çaldı. Bir tek ben ve onlar kalmıştı.
"Oğlum niye ismini yazdırdın? Bize göre değil böyle şeyler. Hem tek başına kalacaksın." dedi Arda
"Tek gitmiyorum ki." dedi Barış.
"Nasıl?" diye sordu Deniz.
"Sizi de yazdım."
"Ne?!" dedi hepsi aynı anda. Bu hallerine sessizce güldüm.
"Barış?" dedi Efe.
"Efendim abi."
"Kaç!" diye bağırdı. Barış sınıftan koşarak çıkınca onlarda peşinden çıktılar.
Kendimi tutamadım ve kahkaha atmaya başladım. Gözlerimden yaş gelmeye başlamıştı artık.
O anda Efe sınıfa girdi. Ay rezil olmuştum. Bir anda kahkaham kesilmişti. Bana doğru yaklaştı ve ellerini sıraya koydu.
Yüzüme yaklaştı. Erkeksi kokusunu alabiliyordum. Bana baktı ve daha sonra konuştu.
"Çok gülme güzellik ağlatırlar."
Oy vermeyi unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL KİM?
FantasyN : Siz yaptınız!! SİZ KATİLSİNİZ! E : KES SESİNİ! KATİL DEGİLİZ BİZ!