"Akşam saatlerinde ölümümü bekliyordum"

96 11 186
                                    

(1 hafta sonra)

Namjoon'un bana verdiği süre dolmuştu. Ayaklarımda güç kalmadığı için sadece yerde oturuyordum. Sesim çığlık atmak yüzünden kısılmış, 1 hafta boyunca yemek yememiştim. Sadece vitamin hapları ile ayakta duruyordum.

Sırtımdaki yanık ve kemer izleriyle, akşam saatlerinde ölümümü
bekliyordum...

Namjoon elindeki silahı kafama tutmuştu. Başka çarem kalmamıştı. Başım önde, gözlerim kapalıydı. Kapı açılma sesiyle o tarafa doğru dönmüştüm.

Minho ve arkasında iki tane polis vardı! Evet Minho gelmişti!

Polisler Namjoon, Jimin ve Yoongiyi almıştı. Minho ise duvarda asılı olan anahtarı alıp demirleri çözdü. Ardından kollarını boynuma dolandiginda aglamıştı.

-Minnie..
-İyi misin? Ah saçma bir soruydu. Değilsin.

Kısa süre sonra bacağımın ve belimin altında kollarını hissetmiştim. Arabasının arka koltuğuna uzanmıştım.

-O pislik naptı sana
-Minnie beni evime götürür müsün
-Hayır
-Hastaneye mi gidiyoruz?
-Hayır, Chan-ah evime gidiyoruz
-Yardım etmene gerek yok, Min
-Kapa çeneni Chan

Arabanın koltuğu bile bana cennet gibi geliyordu. Soğuk,sert zeminden kat ve kat daha iyiydi.

Uykuya daldığım sırada araba durmuştu, Minho'nun evine gelmiştik, yani sanırım, evini ilk defa görüyorum çünkü.

Tekrar kollarının arasındaydım. Evden içeri girdiğimizde kapıda 3 tane kedi vardı. Kedi cenneti gibi bir ev.

Banyodaydık. Kıyafetlerimi çıkarmamış, sadece üstüme su tutuyordu.

-Üstümde kan yokki?
-Kendine gelmen için, kapının arkasında havlu var, karşı oda benim odam zaten giyinirsin.

Hayallerim teker teker gerçek oluyordu. Üstümde Minho'nun kıyafetleri olucaktı bı hayal etsenize.

Odaya girdiğimde her yer kedi eşyası ile doluydu. Bunları satsa bir ev daha alırdı kesin.

Giyinip yatağın ucuna oturmuştum. Elinde bir tepsi ile odaya girmişti.

-Uzansana yatağa
-Min ben gidim en iyisi
-Bugün burda yatıyorsun Chan-ah

Ney! Vallamı! Seve seve!

(minho)

Yatakta oturmuş, sırtını duvara yaslayarak yorganı üstüne kadar çekmişti.Elimdeki tepsiyi önüne verip, yaptığım tostu yemesini istemiştim.

-Canın acıyormu?
-Fazla değil Minnie, sızlıyor sadece.

1 hafta boyunca ne kadar zayıflamıştı anlatamam. Hasta olduğum zaman doktorun verdiği iğnelerden birini hazırlıyordum.

-İgne vurmayı biliyor musun?
-Benim annem doktordu. Biliyorum bir şeyler.

Kolunu eldiven ile bağlayarak, zaten belirgin olan damarlarını daha çok belirgin yapmıştım. Tostu yemekle meşgul olduğu için iğneyi vurduğumu fark etmemişti

-Üç tane kedi ne ya. Ben bir tane köpeğe zor bakıyorum
-Mama ve su istiyorlar, yılışık değiller öyle.

Tepsiyi mutfağa götürmek için kalktığında kolundan tutarak geri oturtmuştum.

-Ayağa kalkarsan düşersin salak
-Salak değilim ben!
-Şapşal?
-Sanırım öyleyim Minnie~
-Chan-ah, deme şöyle kalbim yerinden çıkıcak

Her Minnie~ dediği zaman kalbim öyle bir çarpıyordu ki, anlatamam.
Kafasını yana eyip gülümsedi. Beni öldürmek istiyor sanırım.

-Dersem nolur? Minnie~

Platonik Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin