Önümdeki kum torbasına darbelerimi sıralarken elime sardığım bandajların hafiften pembeleşmeye başladığını fark etmem beni durdurmadı. Çünkü şu an bu beni rahatlatabilen tek şeydi. Bedenimin her yanının sızlaması katlanılması daha zor olan ruhsal sızlamalarımı bir nebze bastırıyordu. Bu yüzden kan kaybından ölecek olsam dahi durmazdım.
Yine sabahtan beri spor salonunda olduğum bir gündeydim bugün. Havanın kararmak üzere olduğunu fark ettiğimdeyse en az yarım saattir yumrukladığım kum torbasını hala bırakmadığımı gören antrenörlerden biri yanıma gelmeye karar vermişti. Baktığımda bu kişinin Emre abi olduğunu anladım. Kendisi burada tanıdığım tek antrenördü.
"Yağız bugün baya çalıştın koçum. Biraz dinlensen mi artık?" Büyük elleri kolumun üst kısmını kavradığında söylediği şey bu olmuştu. Ben de yumruklarımı kum torbasından uzaklaştırıp nefes nefese bir halde bedenimi ona doğru çevirdim, diyeceklerini bekledim.
"Bir sorun varsa konuşalım. Birazdan mesaim bitiyor. Sana bira ısmarlayabilirim ne dersin?"
Emre abinin güzel teklifi yüzümde hüzünlü bir gülümseme oluşturmak dışında işe yaramamıştı. Çünkü ona sorunumu anlatabilmem için Kuzey'den bahsetmem gerekirdi. Bir erkeğe aşık olduğumu bu ülkedeki kimseye anlatamazdım nasılsa... O yüzden bir sorun olmadığını söyleyip onu birkaç cümlemle biraz daha rahatlatmaya çalışmış, pek başarılı olamasam da yanımdan ayrılmasını sağlamıştım. Ne de olsa dediğim gibi, başka seçeneğim yoktu ve tamamen çaresizdim. Bununla kendi kendime başa çıkmak zorundaydım.
O kadar zor hale gelmişti ki artık yaşamak, tıpkı zindana atılmış değersiz bir köle gibiydim. Gökyüzüne baktığında iyi hisseden o insanlar gibi değildim artık. Kendimi asamayacağım gereksiz bir tavana bakıyordum sanki her kafamı havaya doğru kaldırdığımda. Bu işe yaramaz gökyüzünün bana sağladığı nefesi ciğerlerime her doldurduğumda işkenceye uğramama neden olması da onun hakkında iyi düşünememin sebeplerinden biri olabilirdi. Kısacası tıpkı annem gibi, yaşamak istemiyordum ben artık. Düşüncelerimin doğurduğu duygusal olarak ortaya çıkan içsel savaşlarımın nedeni de buydu. Her yanından nefret ettiğim annemin aynısıydım ve bunu inkar etmekten vazgeçmiştim.
Kuzey gitmişti.
Evlerinden eşyalarının çıkarılışını izlediğim günün ertesi gününü yaşıyordum bugün. Yaşıyorum denilebilirse... Yine de hala nefes almaya devam ediyordum çünkü aslında hala o son anımızdaydım. Kokusu üzerime sinmişti gitmeden önce, belki o yüzden nefes alabiliyordum. Bu koku tükendiği gün ne yapacağım, işte onu bilmiyordum.
O son anda, Kuzey'in babası da orada olduğu için sadece sarılacaktık evlerinin önünde eşyaları kamyona tamamen yerleştikten sonra fakat o benim yanaklarımı kemikli ellerinin arasına alıp dudaklarıma çok derin hisler hissettiren uzun bir öpücük bırakmayı tercih etmişti. O anı düşününce yaralı parmaklarım istemsizce dudaklarımı bulmuş kendi dudaklarımı varla yok arası bir dokunuşla okşamıştım. Kendi dudaklarımı değil onun öpücüğünü okşuyordum aslında o an. Bana ondan kalan son şeyi...
Babası şok içerisinde hareketsiz kalarak birkaç dakika bizi izlemişti. Sevim ise eşinin kulağına kötü herhangi bir tepki vermemesi için bir sürü şey söylemeye başlamıştı. İşe de yaradı. Kaan amca bana büyük bir şaşkınlık yaşatarak hiçbir tepki vermedi. Çok anlayışlıydılar. Oğullarını insan olarak sevebilmiş olan nadir ebeveynlerdendi ikisi de. Çünkü benim bu yaşıma kadar bildiğim anne babalık onların evcil hayvanı olmaktan farksızdı. Otur komutuna uyup oturursam, pati verirsem ödül maması görevi gören sevgilerini hissedebiliyordum. Bana verilen bazı dayatmalara uymam koşulunda beni sevebilirlerdi sadece. Erkek olduğum için bir kadına aşık olmalıydım, yüksek notlar almalıydım, her şeyden yorulduğumda ara veremezdim, devam etmeliydim, onların tüm güçsüzlüklerini ben güçlü olarak düzeltmeliydim...Onların mükemmeli tanımlayan kalıplarına uyduğumda ise kısa süreli cennetin kapıları açılır o ışıltılı dünyanın küçük bir kesitini görüp büyülenmene neden olurlardı. Anne ve babanın kölesi olduğunu da sana zaten hakkın olan o cennet diye tanımladığım sevgilerini verdikleri andan sonra mutluluktan dolayı hiçbir zaman anlayamazsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe (Gay)
RomanceHerkesin bir NEPENTHE'ye ihtiyacı vardır. Uyarı: Kitapta aktif birey pasif birey (top bottom/ seme uke) gibi kavramlar yoktur ve ana karakterler tüm cinsiyet özelliklerini taşır, feminenlik söz konusu değildir.