6- Sorular

1.6K 106 3
                                    

Medya: Eray

Üç haftada Eray'ın hayatı iyice boka sarmaya başlamıştı ve artık kendi bile bu bokun içinde boğulmaya gelmiş gibi hissediyordu. Tıpkı kendiliğinden hareket eden bir motorun üstünde yolu yönü bilmeden ilerliyordu ve durup ne oluyor amına koyayım demeye fırsat bulamadan kendini sorgu odasında bulmuştu. Utku'nun orada ne işi olduğu, o paketin ne olduğu ve Utku'nun ne tür bir iş yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Onu sorguya çeken memurlar bile onun hiçbir şey bilmediğini şaşkın bakışlarından anlayabiliyordu. Nitekim Utku tüm suçu üstlenip Eray'ın hiçbir şeyden haberi olmadığını, sadece sınıf arkadaşı olduğunu söylediğinde memurlar bunun doğruluğunu onayladıktan sonra Eray'ı salmışlardı.

Ama Utku'nun böyle bir şansı yoktu. Paketin içinden çıkan pasaportlar boş olduğu için bu konuda yapabilecekleri bir şey yoktu. Çünkü Utku tonlarca dayak yemesine rağmen işin arkasında kim olduğunu, kimin için çalıştığını söylememişti. En sonunda resmi belgede sahtecilik suçundan yargılanmak üzere nöbetçi mahkemeye gönderilip üç ay hapis cezası ve adli para cezası almıştı.

Eray bunu Oğuz'dan öğrendiğinde ne tepki vereceğini bilemeyerek sadece geçmiş olsun demişti. Çünkü ne hissetmesi gerektiği hakkında bir fikri yoktu. Daha bir hafta önce beraber proje hazırlarken kalem yiyen çocuk hakkında ne düşünebilirdi ki ya da ona yarışması için kendi motorunu veren çete lideri hakkında ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Ama bu bilinmezliğin onu derin bir boşluğa ittiğinin farkındaydı. Öyle ki karşısında ders anlatan hocaya bile boş gözlerle bakıyordu. Üstünden bir hafta geçmesine rağmen hâlâ olanların şokunu atlatamamıştı.

Oğuz ona Utku içeri girip çıkmaya alışık merak etme dediğinde kendini sorguladı. Gerçekten onu merak ediyor muydu? Cevap nedensizce evetti.

Utku çeteyi hapisten çıkana kadar Oğuz'a ve Mert'e emanet etmişti. O içerdeyken Eray onların yanına gidebileceğini biliyordu ama yapmak istemiyordu. Utku onu çetesinde istememişti. Kararına saygı duymaktan çok bu kararının kırıcı olmasından dolayı onların yanına gitmiyordu. Onun suçu olmadığını bildiği halde kendinden uzaklaştıran bir adam için hiçbir şey yapmak istemiyordu. Ama içini kemiren merak ve şüpheden de kendini alıkoyamıyordu. Utku ne tür bir iş yapıyordu ve neden polislere konuşmamıştı?

Ders çoktan bitmiş ve ona seslenen Nazlı'yı duyamayacak kadar boşluktaydı.

En sonunda Nazlı onun koluna dokunup "Eray ders bitti." dediğinde bile kaçıncı söyleyişi olduğunu bilmeden "Ha tamam" deyip birden sırasından kalktı.

Nazlı onun bu şaşkın halini komik bulurken kolundan tutup "Gel bi kafeteryaya gidelim, kahve içelim kendine gelirsin" diyerek merdivenlerden koluna girerek indirdi.

Kafeteryaya geldiklerinde Eray kalabalık sırayı görünce iyice bunalarak "Ben bahçeye çıkıyorum" deyip elini pantolonun cebindeki sigara paketine atıp kapıyı iterek açtı. Kendine sakin bir köşe bulup bir sigara yaktı. Buraya geldiğinde sigarayı bırakacağım sözünü üç hafta içinde bozup kaç paket içtiğinin farkında bile değildi. Utku'nun onun dengesini bozduğunu anlamıyor ama sezinliyordu. Yoksa onu her düşündüğünde elini sigara paketine atmasının başka bir açıklaması olamazdı.

Nazlı elinde iki kahve bardağıyla gelirken onun yanında başka bir çocukla konuştuğunu gördü, umursamayarak omuz silkip biten sigarasını çöp kutusuna söndürüp attı.

"Seni tanıyorum sanırım, üçüncü sınıftasın."

Nazlı'nın sesi yaklaştıkça yanındakide gülerek başını sallayıp "Evvet ismim Doğukan" dediği sırada Eray'ın yanına ulaşmışlardı.

DURDUR BENİ - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin