Yeonjunların bahçesinden arabayla geçerken Jisung hortum öbeğinin üstünden geçti ve Yeonjun un annesinin ektiği Nergisleri çiğnedi.Ardından Crown Vic'i geri vitese takti ve pencerenin dibine yanaştı. Tampon nihayet duvara çarpınca durdu, arabadan inip üstüne tırmandı ve pencerenin altındaki aralıktan bu defa elinde levyeyle geçmeye çalıştı.
Birçok denemeden, kendini itip çektikten sonra içeri girdiğinde bacakları ve elleri sıyrık içinde kalmıştı ve oda şimdi bıraktığından daha karanlıktı. Gün geceye dönerken gölgeler uzamıştı. Saat altıyı hatta belki yediyi geçmiş olmalıydı. Havada ağır bir ölüm kokusu asılıydı.
"Jisung," dedi Hyunjin onu görür görmez. "Hava karardığında içeri girecekler. Bize söylediler." Biraz önceye göre daha solgun ve daha panik görünüyordu.
"Bizi öldürecekler, Jisung." "Condamné à mort." dedi boğuk bir ses kapının diğer tarafından. Onların holde birbirleriyle fısıldaştıklarını, güneşin batmasını beklerken açlıkla kıpırdandıklarını duyabiliyordu.
Elleri titremeye başladı.
Kara bir karga gibi köşede küçülmüş, ürkütücü yakut gözleriyle onu izleyen Minho ya döndü. "Ne demek bu?"
"Odaya hâlâ güneş vuruyor," diye seslendi vampir çocuk yorganın ve ceketlerin altından dışarıdakilere. Jisung u duymazdan gelmişti. "Hadi gelsenize. Kavrulduğunuzu görmeyi çok isterim."
"Böyle söyleme," dedi Jisung panikleyerek. Vampirler içeri girerse ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
Kaçardı muhtemelen, Diğer ikisini kendi kaderine terk ederdi.
Hyunjin bağlarını çekiştirdi. "Bir sürü dilde onunla konuşup duruyorlar. Genellikle de Fransızca. Istra Dikeni'yle ilgili bir şeyler. Sanırım başı büyük belada."
"Doğru mu bu?" diye sordu Jisung. "Hayır, pek sayılmaz," dedi Minho.
Jisung ürperdi, özlemle pencereden dışarı, arabasına baktı. Intra Dikeni. Jisung bir keresinde televizyonda gece yarısı kuşağında yayınlanan, " Dünya Soğuk Olmadan Önceye Ait Vampir Sırları" diye bir belgesel izlemişti.
Ekranda siyah ceketli iki adam, vampirlerin bunca uzun zaman nasıl gizli kaldıkları hakkında yaptıkları araştırmaları anlatıyordu.
Anlaşıldığı kadarıyla eski dönemlerde birkaç kadim vampir çok büyük arazilere sahipti. Bu ürkütücü ve savaşçı beylerin hizmetinde de yine vampirler çalışıyordu. Vampirler kimsenin yokluğunu dert etmeyeceği insanları kurban seçiyor, beslendikten sonra da onları öldürüyordu. Eğer bir hata olur ve kurban başka birinin kanını içecek kadar uzun yaşarsa, yeni dönüşen vampiri ve onun kısa kaçak yaşamında kanını emdiği diğerlerini bulup avlamak Diken'in göreviydi. Vampirler için Diken olmak hem bir tür cezaydı hem de onur.
Programdaki siyah cekerli adamlar, Rhino'nun dünya turuna çıkmasıyla birlikte dört bir yana yayılan ve çoktan kontrolden çıkan salgını durdurmak için oradan oraya koşturan Dikenlerin kim bilir ne kadar çaresiz olduğundan bahsedip kıkırdamıştı.
Istra Dikeni işte bunun üzerine çıldırmıştı. Programda, Paris'in Père-Lachaise Mezarlığı'nın altındaki bir toplantının karlı videosu gösterildi.
Şık giyimli vampirler onun etrafinda iş konuşurken Diken yüzü ve vücudu kanlar içinde, bir kafeste kilitliydi ve kahkahalarla gülüyordu. Videoyu çekip internetten canlı yayınlayan kişiyi bulduklarında onu kafese doğru sürüklediler.
Diken daha çok güldü ve vahşi bir ulumayla adamın boğazına atıldı. Jisung videoda diğer vampirlerin solgun yüzlerindeki ifadeyi açıkça görmüştü. Onlar bile Diken'den korkmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black City / Minsung
FantasyBlack Cityler tüyler ürperticiydi. Jisung bunu herkesten iyi biliyordu. Görkemli bir kafes, tehlikeli bir hapishaneydi. Lanetliler ve onlarla eğlenmek isteyenler için kusursuz bir mezarlıktı... Jisung son derece sıradan bir partinin sabahında uyandı...