Batur POV
—————————————————————————
Çok uzun süredir Aras ile arkadaşım, bu sürede onunla çok yakınlaştık. Arası çok seviyorum ama arkadaşlığımızın bozulmasını hayatta kaldıramam. Duygularımı bir süredir ondan saklıyorum... Ama daha fazla dayanabilir miyim bilmiyorum.
Aras'ın bir süredir Nazlı'dan hoşlandığını biliyorum. Bana sürekli Nazlı'yı anlatıyor, ne kadar güzel olduğunu sayıklıyor. Bu sözlerini her duyduğumda kalbimin paramparça olduğunu hissediyorum...
Bu hafta yazlıktaki 3. haftamız olacak. Aras bugün Nazlı'ya çıkma teklifi edeceğinden bahsetmişti. Neyi nasıl yapacağını bin defa anlattı anlattı durdu. İçten içe bunun olmasını engellemek ya da Nazlı'nın onu reddetmesini istiyorum fakat... Aras'ın üzülmesine asla dayanamam.Aras POV
—————————————————————————
Bugün çok heyecanlıyım. Nazlı'dan çok hoşlanıyorum ve ona hislerimi açmak istiyorum. Ya beni kabul etmezse... Ne yaparım bilmiyorum, bu olasılığı düşünmemeye çalışıyorum. Hele onun başkasıyla olma fikri...Beni çileden çıkarıyor.
Akşamdan en güzel adidas tişörtümü hazırladım, sabah erken kalkıp ona bir çiçek buketi aldım. Birazdan onu evinden alıp sahile götüreceğim, hislerimi orada açacağım.Ayakkabılarımı giyerken, evine yürürken, zili çalarken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bu kadar duygu hissedebildiğimi ben bile bilmiyordum.Kapının açıldığını gördüm...
—————————————————————————
Nazlı kapıyı açtı ve Aras'ı, elinde çiçek tutarken kocaman gülümseyen hevesli çocuğu, gördü. Bir süre sessizce süzdü karşısındaki çocuğu. Aras bu garip sessizliğe dayanamayıp ağzını açtı:
Aras: M-merhaba... Müsait misin? Birlikte sahile yürüyebilir miyiz?
Nazlı: Müsaitim aşko gidelim.Arasın kalbi göğüsünden fırlayacakmışçasına atıyordu. Ufak ufak sohbet ederek sahile yürüyorlardı.
Sahile vardıklarında denize bakan bir banka yerleştiler. Aras Nazlıyla sohbet ederken bir yandan da kendini hazırlıyordu. Bir süre sonra Nazlı'nın telefonu çaldı, arayan arkadaşıydı. Onu parka çağırıyordu. Nazlı kalktı, Aras'a hızlıca gitmesi gerektiğini söyledi. Nazlı tam arkasını döndüğünde Aras elinden tuttu, birkaç saniye duraksadıktan sonra:Aras: Nazlı... Ben senden çok hoşlanıyorum!
Nazlı Aras'ın suratına öylece baktı, Aras Nazlı'nın boş ve yargılayıcı gözlerini üzerinde hissetti. Sessizce devam etti:
Aras: B-bir süredir senden hoşlanıyorum ve bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Umarım sen de bana karşı öyle hissediyorsundur.... Ama hissetmek zorunda değilsin tabii-!
Nazlı Aras'ın sözünü keserek:
Nazlı: Sen ne saçmalıyorsun? Gerçekten senin gibi bir eziğin tekinden mi hoşlanacakmışım? Sen diğer keko flörtlerimin yanından bile geçemezsin!
Aras afallamıştı. Gözleri kocaman açık Nazlı'ya bakıyordu, karşısındaki kızın bu kadar kaba ve duygusuz olabileceği aklının ucundan bile geçmezdi. Bir şey söylemek için ağzını açtı ama ağzından tek kelime çıkmadı. Elinde bir buket çiçekle kızın çekip gitmesini izledi.
Aniden bir sinir patlaması hissetti. Acıyordu. Her tarafı acıyordu. Sinirle etrafa bakındı, oyun oynayan bir avuç cocuktan başka hiçbir şey yoktu sahilde.
Yumruğunu sıktı, dişlerini gıcırdattı. Şu an sinirden başka bir şey hissetmiyordu. Kime mi sinirliydi? Kendisine. Ona yakınlık bile göstermeyen bir kızdan hoşlandığı için sinirliydi kendisine.
Elindeki buketi yere fırlattı, o bukete bakmaya bile dayanamıyordu. Eve yürümeye başladı, öfkeden düz bile yürüyemiyordu.Eve vardığında kapıyı açtı, ayakkabılarını çıkartıp üst kata fırladı. Banyoya girdi, aynada kendisine baktı.
Gözlerinin dolduğunu hissetti, fark etmeden kendini yerde oturmuş salya sümük ağlarken buldu. Cebinde telefonunun titreştiğini hissetti. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Yine de telefonunu çıkarttı, kızarmış gözleriyle ekrandaki yazıyı okumaya çalıştı.Batur ona mesaj atmıştı.