Jisung, hazırlanıp o kaykay parkına gitmişti. Kaykaycı gençlerin kendileri için hazırladıkları oturma yerlerinden birine oturmuştu. Minho bi' 15 dakika sonra yanına geldi.
"Jisung, sen misin?"
Jisung arkasına döndü ve ayağa kalktı.
"Evet, selam."
Jisung gülümsedi ve Minho karşılık verdi.
"Sana da selam."
karanlıkta yüzleri gözükmüyordu. "Buradan biraz uzakta bir yol var, genelde orada sürüyorum. Gitmek ister misin?" Minho karşısındakinin kabul etmesini umarak sordu sorusunu. Jisung kafa salladı "Tabii, olur."
"Beni takip et o zaman."
Jisung hızla giden Minho'nun arkasından patenle yetişmeye çalıştı, beraber Minho'nun genellikle ailesinden kaçmak için geldiği yola geldiler. Jisung yolu inceledi. Paten süren biri için dik olan bir yokuştu ve uzun bir yoldu. Minho buradan korkusuzca iniyor muydu?
Yolun ortasında Jisung yolu Minho ise Jisung'u inceliyordu. Altında siyah rahat görünen bir pantolon, üstünde beyaz kazak ve kazağın üstünde siyah yarım bir hırka. Kulağındaki beyaz küpe ve siyah saçlarıyla cidden çok güzel bir görüntüsü vardı onun.
"Sence de biraz dik değil mi burası?"
Minho Jisung ile gözleri birleşince bir an duraksadı, yola baktı ve kenardaki kaldırıma gidip oturdu. Jisung ona kaşlarını kaldırıp sorduğu sorunun cevabını beklerken bir yandan kaldırıma giden kişiyi izliyordu.
"Korku hayatımda pek yok, sen istemiyorsan başka bir yere gidebiliriz."
Otururken karşısındakine bakıyordu Minho.
"Hayır, sorun değil."
"Sen bilirsin."
Cebinden bir sigara çıkardı ve çakmakla yaktı.
"İçiyor musun?"
Jisung sigara dumanından rahatsız oluyordu bu yüzden Minho'nun yanına oturmadı.
"Hayır içmiyorum."
"Anladım."
Yolun diğer tarafındaki kaldırıma oturdu, tam Minho'nun karşısına. Bir elini kendine çektiği bacağının dizine koydu, yüzünü avucuna yasladı ve karşısındakinin sigarasını içip dumanını üflemesini izledi öylece. Gözünün önündeki manzara çok huzur veriyordu şuan ona.
"Sen neden başladın patene?"
Aklındaki sorulardan birini sordu sohbet açmak için. Minho düşündü biraz. Cevabını biliyordu ama söylemek istememişti pek.
Neyse, dedi. Ne olacak ki? Sonuçta ilk defa gördüğüm biri ve bir daha görüşmeyebiliriz.
"Ailem biraz sıkıntılıydı o zamanlar, benim bir yeteneğim varmış gibi göstermek için almışlardı. İnsanlara bu sayede işe yarayan bir oğulları olduğunun kanıtını göstereceklerdi patenle. Babam aylarca beni döve döve öğretti bunu. Ben de belli bir süre sonra onlardan kaçmak adına gece yarısı çıkıp geliyordum buralara."
"Oh, anladım. Senin için zor olmuş olmalı."
Jisung tabii ki anlamıyordu onu, annesi ve babasını hiç görememişti ki. Minho sigarasının dumanını son kez üfledi, uzaklara dalmıştı.
"Biraz, ama alışıyor insan zamanla."
Sigarasını yere atıp patenin tekerleriyle ezdi kalan çöpü. Aniden ayağa kalktı ve Jisung'un karşısına geldi, elini uzattı.
"Bir tur atmaya ne dersin? İnletelim bütün şehri."
Jisung onun dediğine kıkırdamıştı. "Tabii ki."
Birbirlerine gülümsedikten sonra yola atladılar.
-
Bir saat paten sürdükten sonra markete gidip bir şeyler yediler, soju içtiler. Sahile gidip biraz orada dolaştıktan sonra orada oturup konuştular. Minho Jisung'u hoş bulmuştu, her ne kadar ona aşık olamasa da.
Jisung ise etkilenmişti Minho'dan, bu çocuk gerçek miydi onu bile anlamıyordu. Çok güzeldi ama aynı zamanda çokta durgundu.
Minho'nun ne yaşadığını merak etmişti, babasının dövdüğünü de söyledi hem. Minho ona anlatır mıydı ki? Daha bugün tanışmışlardı. Jisung ona nedensizce güvenmişti, ona güvenmemek için bir sebep yoktu. Onu bırakıp gidecek veya zarar verecek değildi ya.
Jisung Minho'ya baktı, izledi biraz. Üstündeki siyah kısa kollu tişörtü siyah pantolonuna geçirmiş, bileğine ve boynuna ise küçük zincirler takmıştı. Boynundaki zincirin ucunda küçük bir yıldız vardı. Ay ışığının yüzüne vurmasıyla oluşan görüntü Jisung'un gözlerini büyülüyordu adeta, Minho gerçekten yıllardır buradaysa eğer Jisung'un onu o parkta elbet fark etmesi gerekirdi.
Minho kafasını Jisung'a çevirdiğinde onunla göz göze gelmişti. Birbirlerine bakıyorlardı yalnızca, denizin dalgasının gürültüsüyle.
Minho sevmek istedi Jisung'u ama her bunu düşündüğünde aklına anıları gelip duruyordu. Biliyordu eğer Jisung'u severse onu bırakmak zorundaydı. Bu yüzden nefret etti hayatından bir kez daha. Bu kadar özgür bir hayatı varken daha birini bile sevemiyordu.
"Bir sorun mu var? Endişeli görünüyorsun."
Karşısındaki kişinin arkasındaki ışıklara daldığını fark etti Minho, bakışlarını tekrar onun yüzüne çıkarınca birden irkildi Jisung.
"Dalmışım pardon."
Minho bir gülümseme sundu Jisung'a. Jisung ise şuan Ay ışığının gülüşüyle birleşip şaheser yarattığı kişiye bakıyordu, bu anın fotoğrafını çekmek istemişti. Hiç unutmamak, hep hatırlamak istemişti Minho'yu.
Sonrası hızlı geçmişti, Minho saate bakıp 4 olduğunu gördü ve Şehiri dolaşarak Jisung'u evine bıraktı. Bazenleri, Jisung düşeceğini hissettiğinde veya yol tehlikeli olduğunda, yolda el ele tutuşmuşlardı, Jisung en çok bu gece eğlenmişti hayatında. Minho ise en az Jisung kadar eğlense de eğlendiği kadar da acı çekiyordu. Eve giderken ne yapması gerektiğini düşünüp durdu ama aşkın önüne ne geçerdi ki? Birbiriniz için yaratıldığınızı daha ilk gece göz göze geldiğinizde anladıysanız özellikle.
Flechazo - İlk görüşte aşk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade • Minsung
FanfictionMinho: Seni kendime aşık ettirdikten sonra hiçbir şey söylemeden çekip gittim yine de beni sever misin?