YÜZBAŞIM

10 0 0
                                    

İnsanın hayatı gerçekte ne zaman başlardı?

Doğduğunda mı?

Büyüdüğünde mi?

Yoksa...

Öldüğünde mi?

Doğru ya,ben ölmeyeceğim.Ben şehit olacağım,ben toprak olacağım, ayaklarınıza bastığınız,sığındığınız vatanınızın al kırmızı bayrağındaki ilmek olacağım.Hayatım ne zaman başlar bilmiyorum ama sanırım benimki birazdan bitecek.

"KONUŞ ARTIK OROSPU!"

Dedi elindeki kemerle sırtıma vurarak.Aynı yere yüzlerce kez vurmuştu,acı yüz katına katlanmıştı,ne kadar umrumdaydı?

Hiç.

"Konuşursam..."

Cümlemi ağzımdan akan kanı tükürmekle kestim ve cümleme devam ettim.

"Eğer konuşursam adi köpeğin tekiyim! Konuşacağıma burda şehit olurum!"

Anında yanıma çöktü,o pis elleriyle çenemi tuttu ve yüzümü kendine çevirdi.Diger elinde bana ait olan kasatura vardı,kasaturayı aldı ve duvara zincirli olan sol koluma bastırdı.Omzumun üzerine doğru kaldırdı ve yavaşça omzundan içeri soktu kasaturamı, yavaşça aşağıya doğru kesmeye başladı kolumu.Bakışlarım her ne kadar sertse,çığlıklarım o kadar derindi.

"Konuşmayacak mısın?Ah,siz Türkler... Hiçbir zaman akıllanmayacaksınız,hep kafanızın dikine gideceksiniz değil mi?
İşte bu yüzden kaybedi-"

Cümlesi boğazına sarılan bacaklarımla yarım kaldı.Onun yüzünde korku,benim yüzümde ise vücudumdaki yaralara rağmen sırıtmış bir ifade vardı.Gerizekalı insanların laflarını ağızlarına tıkmak gibi bir alışkanlığım vardı,peki bundan vazgeçer miyim?

Asla.

"B-bırahğ..."

Dedi nefesi bile zar zor alırken, bacaklarımdan kurtulmaya çalışıyordu, kim bilebilirdi ki kolumdan çok bacak çalıştığımı..
Yüzü iyice morarmıştı,son nefesini benim sesimi duyarak versin istedim.Kuruluktan kanayan boğazıma rağmen bağırdım;

"Birincisi,evet biz hep deliyiz,asla akıllanmayacağız!ikincisi,hep kafamızın dikine gideriz,delilik bunu gerektirir!
Üçüncüsü ve sonuncusu biz asla kaybetmeyiz, çünkü Türk olmak bunu gerektirir!"

Vücudumda kalan son güç tanesiyle bacaklarımı şiddetli şekilde döndürdüm.Aynı zamanda önümdeki köpeğinde boynu kırıldı.Vücudu yere yığıldı,mal kendi ecelini kendi yazmıştı.Beni gerçekten tanıyan bir kişi, benimle aynı odada tek başına durmazdı, özellikle de olduğumuz yerdeki bütün adamlarını gönderip,arkalarından kapıyı kilitlemezdi.Önümde bir ceset vardı,bir leş.Esir düşmüştüm,burdan nasıl kurtulacaktım?Tim arkadaşlarıma ne olmuştu? Benim esir düştüğümü biliyorlar mıydı?Yoksa şehit olduğumu mu sanıyorlardı?

Kolumu duvara sabitliyen zincirlere baktım,gücümünde bir sınırı vardı,zincirleri sökecek veya kıracak kadar güçlü değildim.Bakışlarım koluma kaydı dirseğime kadar yarılmıştı, bıçağı ilk soktuğu yer dışında kalan tek çizgi halindeki kısım çokta derin gözükmüyordu.Dogru ya ben burda acıdan değil,kan kaybindan ölecektim.Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu, karşı koyamıyordum.
Bir anda bir kapı kırılma sesi geldi,sesler boğuk boğuk gelmeye başladı kulağıma,bitti dedim içimden.Herşey bitti, hayatın,mesleğinde ki vaktin, gücün.Herşey bitti.Bagırışlar geliyordu kulağıma, hızlı,seri ve sert adımlar. Konuşmayacağımı anlamışlardır,beni öldüreceklerdir büyük ihtimalle.Olduğum yerde,sadece zincirlerin ayakta tuttuğu vücudum ile bekliyordum ecelimi.Odanın kapısı yüksek sesle kırıldı.Sonra varla yok arası bir ses ilişti kulağıma;

VEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin