1

577 36 0
                                    





"Keşke en başında mühendislik veya yazımlıcılık yazsaydım. En azından cebime beş kuruş para girerdi. Yemin ederim kaçacağım bu ülkeden." Telefonu kapatıp koltuğa atarken Leyla'nın söylenişini dinledim. En başında da biliyordu bu işte zorlanacağın, beyaz yakalı veya masa başı çalışabileceğin bir iş değildi ki bu.

Buna rağmen seçmişti doktorluğu. İçten içe seviyordu bu mesleği de ağzı başka konuşuyordu. Boşuna dememişler gülü seven dikenine katlanır diye. "Amerika'da olsak böyle mi olurdu, Sedef ya? Paraya para demezdik kızım." Sızlana sızlana toplu saçlarını açarken ellerini şakaklarına bastırdı. Böyle giderse sızlanmaktan kendi başını ağrıttığı gibi benim de başımı ağrıtacağını bildiğimden konuyu değiştirdim.

"Duş almak ister misin?" sorumla kaşları havaya kalktı. Üzerinde hala hastane kıyafetleri vardı. Nöbetten çıktığı gibi damlamıştı buraya. Evler zaten üstlü altlı olduğundan kendi evine, yani bir kat yukarıya çıkmak yerine benim evime geliyordu. "Kokuyor muyum? Rezil oldum, Sedef! Kimse de söylemedi kokuyorsun diye! İnsanlar tiksinmiştir benden! Of ya, of!"

"Yine kafanda senaryo yazdın, Leyla. Nerden çıkardın koktuğunu ya? Rahatlarsın diye dedim. Hem sana bir şeyler ayarlarım. İçin dışın bir olmuştur şimdi senin tost yemekten." Yüzünde oluşan gülümsemeyle omuzları rahatlıktan çöktü. Yayıldığım koltuğa yaklaşıp hızlıca yanaklarımdan birkaç kez öptü.

"Bir tanesin kızım sen! Kurban olurum ya!" Benim yaratılışıma nasıl kurban olacağı hakkında söylene söylene banyoya giderken arkasından güldüm. Ufak çaplı bir gerinip ayağa kalkarken elimde televizyon kumandasını alıp açtım. Ses yokken ev garipti. Elimde olsa 7/24 açık bırakırdım televizyonu ama o zaman da maaşımın yarısını doğalgaz ve elektriğe yatırmak zorunda kalırdım. Gerek yoktu o yüzden.

Mutfağa gidip dünden kalan yemekleri ısıtırken yanına hızlıca bir salata yaptım. Leyla severdi çoban salatasını, en çokta ekmeği suyuna banmayı severdi. Eminim ısıtacağım yemeklerden çok çoban salatasının suyuna banmayı ve çoban salatasının kendisiyle ilgilenecekti. Oburdu biraz ama gün içi koşuşturması yüzünden olduğu kiloda kalıyordu.

Normalde kendim mutfakta atıştırırdım ama onun için masaya iki servis açıp yemekleri koymaya başladım. Kesin inanılmaz açtır. Gelen seslerle kafamı hole çevirdim. Tam kurutmadığı saçlarını kıskaçlı tokayla arkadan sabitlemiş benim pijamalarımdan birini giymişti. "Allah seni bana cennetten melek diye gönderdi di mi? Doğruyu söyle bana."

Aynen aynen der gibisinden kafamı sallayıp güldüğümde masaya oturmadan önce koltuğa uzanıp kumandayı almıştı. Daha masaya gelirken bile kanalları gezmeye başladı. Birden başlayıp gezerken ise masaya oturmuştu.

"Leyla bırakta yemeğini ye. Sonra açarsın bir şeyler." Gözleri hala televizyondayken gülümsedi. "Yiyeceğim yemeklerini valla bak bi dur bir şeyler açıyım. Konsantrasyonum bozuluyor sonra yemek yiyemiyorum." Ay bu kız gerçekten bir garipti. Bir insanın yemek yerken nasıl konsantrasyonu bozulabilirdi ya? Yemek yiyorsun sonuçta.

"Leyla." İsmini uzatarak söylediğimde bakışları bana döndü bir saniyeliğine. Laf etmeye devam ettiğimde ise hızlıca kumandayı bırakıp tahmin ettiğim gibi ilk önce çoban salatasına ekmek bandı. Ağzından beğendiğini belli eden sesler çıkarken ona gülmeye başladım. Haraketleri bazen çok komiğime gidiyordu.

Yanımda kedi hastanede aslan kesiliyordu, Prenses. Orada bu kadar ciddiyken burada nasıl böyle şirin ve mızmız olabiliyordu acaba? Bipolar falan olabilir miydi?

Net öyle. Başka açıklaması yok bu haraketlerin.

Gözlerim onun baktığı gibi televizyona kaydığında göz devirdim. "Son günlerde senin de bi spor tutkun başladı. Voleybol, tenis, futbol.. sporcu manita falan mı yaptın?" Bu sefer o yüksek bir kahkaha patlattı. Peçeteyle elini silerken bana baktı. "Nerde bendeki o şans? Deme öyle ama." Gözlerini televizyona çevirirken ağzına yemeklerden biraz daha tıktı.

"Bizim kızları görmen lazım voleybolda.. Vargas falan. İzlerken orgazm oluyor insan. Turkish Airlines bildiğin- Ah be!" Eliyle gözlerini siper ettiğinde kafamı merakla televizyona çevirdim. Bu tepkiyi vermesine neden olan şeyi görmek istemiştim. Leyla canı acır gibi ses çıkarıp iç çekti.

"O nasıl vurmak, amına koyayım?! Kırıldı kesin adamın kemikleri!" Yerde kıvranan Fenerbahçe oyuncusunu görmemle yüzümü buruşturdum. Hem bacağını hem baldırını tutmaya çalışırken aynı zamanda yerinde kıvranıp duruyordu. Ağzı açık bağırıyor ve yerinde duramıyordu. Sağlık ekiplerinin gelişi ve olayı kameralara göstermek istemeyen futbolcuların adamın önünde siper oluşunu izledim.  Biri hariç bütün çubuklu formalılar adamın önünde siper olmuş kameraları engellemeye çalışıyordu.

"Sağlık ekipleri kontrol ediyor. Mert hakanın bu sezon ilk sakatlanması değil elbet ama bu farklı gibi duruyor. Umarım iyidir Mert Hakan. Sağlık ekipleri sedye getiriyor, oyuncu değişikliği söz konusu gibi."

Spikerin sesinin ardından Leyla'nın buruşturduğu yüzüne döndüm. "Adamın bacağı döndü bildiğin Sedef. Net lif mif kalmadı." Bana söylemesiyle birlikte yüzümü buruşturdum. "Of, tamam Leyla. Anlatma." Leyla kumandayı alırken son kez televizyona baktığımda Mert Hakan'ı sedyeyle taşıyorlardı.  Bie eliyle yüzünü kapatmış diğer eliyle turuncu sedyeyi sıkıca tutuyordu.

Gördüklerimden sonra gerçekten iştahım kaçmıştı.


&


Kulağımın yakında çalan bir müzik vardı. Bunun rüyamda çalan bir şarkı olmadığını gerçek hayatta çaldığını anlamam sesin kulağımda yoğunlaşmasıyla oluştu. Gözlerimi yavaşça arayıp gözlerimle etrafa bakındım.

Perdeler arasından yakında sızacak olan güneşin ışıltısı şimdiden odayı aydınlatmaya başlamıştı. Mavinin tonlarında olan odama bir bakış attıktan sonra yana doğru uzanıp telefonumu komidinden aldım.

05:49

Gözlerim anı gelen parlaklıktan kısılsa da sonunda beni arayan kişinin kim olduğunu anlayabilmek için gözlerimi daha da ovuşturdum. Arayan kişinin kim olduğunu sonunda idrak ettiğimdem beynim sanki yerine gelmişti. Hızlıca telefonu açtım.

"Hocam?" Sesimin boğukluğunu duyduğum anda gözlerim sımsıkı kapandı. Utanç verici.

"Sedef kızım, bu saatte rahatsız ediyorum seni, kusuruma bakma lütfen ama önemli olmasa aramazdım biliyorsun." Yutkunup yatağımın kenarındaki suya uzandım.

"Bir şey mi oldu, hocam?"

"İşe ara verdin, biliyorum. Aldım haberlerini İnşallah senin için hayırlısı olur ama bir iş var. Senden başkasını da bu işte düşünemem. Değerli hastalarımdan birinin fizyoterapiye ihtiyacı var ve bu gerçekten önemli. Son bir iş yapabilir misin?"

𝟖. 𝘮𝘦𝘳𝘵 𝘩𝘢𝘬𝘢𝘯.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin