Elimdeki karta bakarak abimin yanına oturdum. O da bana doğru eğilip karta baktı.
"O adam kimdi?" Sorduğu soruyla bakışlarım ona döndü.
"Safir Tuğra Toyga. Toygalar Holding'in patronuymuş."
"Neden birden gelip sana kartını verdi?"
"Bizimle uzun zamandır ortaklık kurmayı düşünüyormuş ama bir türlü konuşmaya fırsatı olmamış. Bugünün sizin için önemli bir gün olduğunu biliyorum, burada konuşmamız uygun olmaz. Kendinizi ne zaman hazır hissederseniz o zaman beni arayabilirsiniz dedi." Abim açıklamama karşı kafasını salladı.
"En azından anlayışlıymış. Ne zaman arayacaksın?"
"Buradan çıkınca." şaşırdı.
"Emin misin?"
"Eminim abi. Bu bizim için bir fırsat olabilir. Şirketi bu ortaklıkla büyütebiliriz. İlk önce neler diyeceğini bir dinleyelim, sonra uygunsa kabul ederiz." başını salladı. Abim bu tarz şeyleri bana bırakırdı. Benim daha mantıklı düşünüp ona göre kararlar aldığımı söylerdi. Ben de kendime bu konuda güveniyordum.
***
Tören sonunda bittiğinde ayaklarıma kara sular inmişti. Bir sürü insanla konuşmuştum ve yarısından fazlasını tanımıyordum bile. Çoğu ünlüydü ve baş sağlığı dilemek için gelmişlerdi. Geçen dört yıl neredelerdi onu merak ediyordum.
Yine bir magazin sürüsünün arasından Semih'le beraber geçtikten sonra ön koltuğa oturdum. Bu sefer arabayı abimin sürmesini istemiştim çünkü yapmam gereken bir telefon görüşmesi vardı.
Çantamdan telefonumu çıkardım. Abimin bakışları bir an bana dönse de hemen yola odaklandı. Kartı da çıkarıp numarayı tuşladım. Telefonu kulağıma doğru tuttum ve telefonun açılmasını bekledim. Birkaç saniye sonra telefon açıldı ve kulağımda o kalın, tok ses yankılandı.
"Alo."
"Alo, Safir Bey. Mehru ben."
"Mehru Hanım." dedi. Sesindeki şaşkın ifadeyi duyabiliyordum. "Çabuk toparlanmışsınız. Oldukça çabuk." Sırıttım.
"Güçlü bir bünyem vardır. Kolay kolay yıkılmam." dediğimde burnundan hafifçe güldü.
"Size de bu yakışırdı." Lafı daha fazla uzatmak istemediğim için konuya girdim.
"İş görüşmesi için aramıştım."
" Ha evet o konu. Mehru Hanım, şirketinizle ortaklık teklif ediyorum. Eğer ortak olursak eminim ki birlikte çok güzel işlere imza atacağız ve ünümüz sizin için de bizim için de tüm ülkeye, hatta belki dünyaya yayılacağını umuyorum. Tabii ki hemen karar vermek zorunda değilsiniz. İstediğiniz zaman beni tekrar arayıp kararınızı söyleyebilirsiniz." dediğinde derin bir nefes aldım. Mantıklı mıydı?
"Tamam Safir Bey. Ben kararımızı verdiğimizde size döneceğim. İyi günler."
"Size de iyi günler Mehru Hanım." dediğinde telefonu kapattım. Telefonu kucağıma koymuştum ki gelen bildirimle titredi. Telefon kilidini açıp bildirime baktım. Safir Bey'den gelmişti.
"Kim o?" sorusuyla birlikte abime döndüm.
"Safir Bey. Ortak olursak diye şirketiyle ilgili birkaç şey atmış. Ne kadar çabuk. Daha bir dakika önce konuştuk." dediğimde kafasını salladı. Yol boyunca konuşmadık. İkimiz de yorgunduk.
Eve geldiğimizde ikimiz de kendimizi odalarımıza kapattık. Dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Odama geçer geçmez üzerimdekileri çıkarıp rahat şeyler giydim. Yüzümdeki makyajı bile silemeyecek kadar yorgundum. Direk yatağıma uzandım ve Safir Bey'in teklifini düşünmeye başladım. Bana mantıklı geliyordu ama abimin de fikrini almadan hareket etmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincirin Son Halkası
Teen FictionMerhaba! Bu benim ilk kurgum. O yüzden aralarda acemice sahneler olabilir. Zamanla büyüyeceğiz İnşallah. Her Pazartesi saat 20.00'da yeni bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Okullar açıldıktan sonra bu değişebilir. Şimdiden herkese teşekkür ederim. Keyif...