"Mehru, yemek hazır güzelim!"
Abimin mutfaktan gelen sesiyle birlikte yaklaşık üç saattir kafamı kaldırmadan çalıştığım bilgisayardan başımı kaldırıp boydan boya olan salon camımızdan batmak üzere olan havaya baktım. İşte benim için gün şuandan itibaren başlamıştı.
"Ohoo, dalmışsın yine. Dünyaya dön Mehru." Salona giren abime göndü bakışlarım. Önlüğünü takmış, elleri belinde ve her yeri un içinde kalmış bir şekilde bana bakıyordu. Bu haline bakıp güldüm.
"Abi. Bence sen yemek yapma. Mutfağın halini görmeye korkuyorum şu an. Sen böyleysen mutfak..." deyip dudağımı ısırdım ve başımı iki yana salladım iyi şeyler düşünmediğimi belli edercesine.
"Allah Allah, bak sen şu cimcimeye. Benden daha güzel yemek yapanı bulursan bana da haber ver, bizzat gidip tebrik edeceğim."
"O zaman kimse Agir Miran tarafından tebrik edilme şerefine layık olamayacak. Çünkü maalesef ne kadar ararsam arayayım senden daha güzel yemek yapan birini bulamıyorum. Büyük ihtimalle de bulamam. " dedim göz devirerek. Maalesef dediğim kısmı duymazlıktan gelerek gururla gülümsedi.
"Kendinizi unutuyorsunuz Mehru Miran. Agir Miran tarafından tebrik edilmeye layık tek kişisiniz." dedi o da. Böyle birbirimize iltifat ederek gülümserken aramıza karnımın aç olduğunu belli edercesine guruldaması girdi ve birden ikimiz de kahkahalarla gülmeye başladık.
"Tamam kalk hadi. Hem senin karnını doyuralım hem de yemekler soğumasın." Başımı salladım ve ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girmemle ufak bir çığlığı basmam bir oldu. Abim yine bildiğini okumuş, her yeri dağıtmıştı. Tezgahın üzerinde tavalar, spatulalar, çatallar; yere dökülen unlar, yumurta kabukları... Tam bir felaketti.
"Abi buranın hali ne?"
" Ee, biraz dağıtmış olabilirim," dedi ve mutfağa baktı "birazdan birazcık fazla dağıtmış olabilirim."
Dedi ne yaptığını o an fark ederek.
"Ama bana yardım edersin değil mi kardeşim? Sonuçta biz kardeşiz. Ne yaparsak birlikte..." dediği sırada onu susturdum.
"Oldu canım. Sen ortalığı savaş alanına çevir, sonra gel bana kardeş dayanışması ayaklarını oyna. Yok öyle bir dünya Agir Bey. Nasıl dağıttıysan öyle de toplayacaksın." Dediğimde kabullenmiş gibi ofladı ve yanıma geldi. Bu kadar çabuk kabullenmesi beni şaşırtmıştı ama sorgulamadım.
"O zaman sadece bir şey isteyeceğim," yerdeki un paketini aldı ve bana uzattı "şu unu al da dolaba koy. Yazık nimet yerde durmasın, toz falan olur." dediğinde ona hak verip elindeki paketi aldım ve almamla birlikte altını yırtık olduğunu fark etmem ve ben daha bir şey yapamadan tüm unun ayaklarıma dökülmesi bir oldu. Bu çorapları daha yeni almıştım! Abim birden gülmeye başladı.
"Artık senin de mutfağı dağıtma konusunda bir katkın bulunduğuna göre bana yardım etmek zorundasın." dedi ve masaya doğru ilerledi.
"Kotkon oldoğono goro yordom otmok zorondoson." diyerek dediklerini kısık sesle tekrar ettim.
"Bir şey mi dedin abiciğim?" diyerek bana döndü canım abim. Tam o anda aklıma gelen bir fikirle yaramazca sırıttım.
"Yok abiciğim, bir şey demedim. Sen niye orada oturuyorsun ya? Ne güzel canım önünde otursana manzaraya karşı." deyip sandalyesini ve tabaklarını manzaranın önüne yerleştirdim "Hah şöyle ya! Otursun benim abim." Bu yaptıklarımı garipsese de bir şey demeyerek sandalyeye oturdu.
![](https://img.wattpad.com/cover/350455737-288-k611697.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincirin Son Halkası
Genç KurguMerhaba! Bu benim ilk kurgum. O yüzden aralarda acemice sahneler olabilir. Zamanla büyüyeceğiz İnşallah. Her Pazartesi saat 20.00'da yeni bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Okullar açıldıktan sonra bu değişebilir. Şimdiden herkese teşekkür ederim. Keyif...