Esrar kanına karışırken artık o çökmüş bedenin ağırlığı da üstünden yavaş yavaş azalıyordu. Düşünmeye çalıştı, zihni dağılıyordu ve doğru düzgün düşünebildiği söylenemezdi ama yine de düşündü. Annesinin ona ilk kez sarılışı gözünün önüne geldi. Şaşırmıştı çünkü annesi ona bir kez bile kendi isteğiyle gidip sarılmamıştı, yavrusunun kokusunu bir kez olsun içine çekmemiş, çocuğunu sevmeyi bir kez denememişti. Eğer tek gecelik ilişkilerden doğan biriyseniz, muhtemelen baba sevgisi nedir bilmezsiniz. Annenizse ömür boyu babanıza olan nefretini sizden çıkarır. Yaparken bana mı sordun diyemezsiniz. Sinirlenirler. Hatta sinirden öyle bir gözleri döner ki sizi öldüreceklerinden korkarsınız. Sonra da ölseniz bile arkanızdan üzülmeyekleri gerçeği gelir gözlerinizin önüne. Dayak yerken karşılık vermeyi bırakırsınız bir süre sonra. Kum torbası işlevi gördüğünüz için bu işi zevkle yaparlar. Düzene biner, hayatınız kararır.
Bir kez daha buranın onun gibiler için cehennem olduğunu hatırladı. Öfkeyle dolan bedenini bir şırıngaya daha uzanmak için kullandı. Alıp tereddüt etmeden tenine batırdı ve sıktı. Bulutların üstündeymiş gibi hissediyordu ve bu birkaç dakika sonra sonsuz bir karanlığa gömüleceğinin habercisiydi.
Minho onun ölmesini bekliyordu ve başarılı da olmuştu. Ölünce belki geri dönerdi, o ölünce her şey düzelebilirdi. Şuan yanında oturduğu, arkasındaki yatağına yaslandı ve gözlerinden gelen damla boynuna ulaşıncaya kadar bir süre öylece durdu. gözlerini kırpıp bekleyen damlaların da süzülmesine izin verdi. Son gözyaşlarıydı bunlar, son kalp atışlarıydı. Kalp atışlarının yavaşladığını hissediyordu artık. Güzel bir yaşam hayal etmişti. Zorluksuz bir yaşam. Tanrı ona layık görmemiş olacak ki rahat nefes aldığı gün olmamıştı. Gözlerini açık tutmaya zorlamayı bıraktı, sonsuz bir uykuya dalmadan önce Minho'nun yüzünü anımsadı ve bu uzun süremedi.
Jisung doğduğu güne gömüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Die while living | Minsung
Short StoryLee Minho, zorbalık gören Han Jisung'a acıdığı için onunla çıkmaya başlar.