Kou'nun karşısında Mitsuba'lar' duruyordu. Sousuke ve Mitsuba. Kendisine bakıyorlardı. Ona yaklaşmaya başladılar.
"Minamoto-kun."
"Minamoto-kuuun!"
"Hangimizin gerçek olduğunu biliyorsun."
"Değil mi Minamoto-kun??"
Biri kendinden emin bir ifadeyle bakarken diğeri biraz endişeliydi. Cevap bekliyorlardı. Fakat Kou ne yapacağını bilemiyordu. İkisi de Mitsuba'ydı sonuçta. Onlar Kou'ya daha çok baktıkça Kou daha da terliyordu. Gözleri hızlı hızlı hareket edip ikisine birden teker teker bakıyor sürekli bu hareketi tekrar ediyordu. Sousuke bir cevap alamayınca iç çekti. Öbürü hala biraz umutlu gibiydi ki bu boşunaydı.
"Cevap veremiyorsun demek... O zaman şöyle soralım."
İkisi de Kou'nun gözünün içine bakarken Kou'nun dibine dibine girdiler ve aynı anda konuşmaya başladılar.
"Hangimizi daha çok seviyorsun?"
Onun dibine girmeleriyle ve bu sorunun şokuyla birlikte Kou yere düştü. Mitsubalar hala onun gözünün içine bakmaya devam ediyorlardı. Bu açıdan korkutucu gözüktüklerini düşündü Kou. Normalde acayip sevimli gözükmesini sağlayan pembe gözler bu sefer acayip korkutucu gözükmelerini sağlıyordu. Kou titriyordu. Ağlayacak gibiydi. Bu sorular ona fazlaydı. Kafasında ağrı girdi. Ağrı gibi değildi çok. Karar vermeye zorluyordu kendisini ama beyni karar veremiyordu. Ne kadar istese de cevap veremiyordu.
Bu sırada iki Mitsuba ona ellerini uzatmıştı. Birini tutmasını bekliyorlardı. Kou'nun gözleri bulanıklaştı. Her yer siyaha boyandı.
Kou ağır gözlerini yavaşça araladı. Soğuktu. Kalkacak gücü yokken baş ucunda abisi olduğunu gördü. Kafasındaki bezi yeniliyordu. Abisi onun uyandığını görünce gülümsedi.
"Günaydın! Sabah vaktinde kalkmayınca sana bakmaya geldim. Kabus görüyordun sanırım ve yüzün kıpkırmızı olmuştu. Ateşin çıkmış. Bugün okula gitme ben de sana bakarım."
"Sen okula gidebilirsin. Bana bakmana gerek yok."
"Olmaz öyle hem bak sana çorba yaptım."
Teru'nun mutfağa girdiğini gören herkes yemeklerinin berbat olduğunu bilirdi. Yemeklerinin tadına bakmanıza gerek yoktu bunun için hatta bazen görmenize bile gerek yoktu. Uzaktan gelen kokusu yeterdi bu kararı vermeniz için. Bu koku mutfaktaki yanık kokusu, zehirli bir gaz veya yemeğin kokusu olabilir. Bu yüzden yemekleri hep Kou hallederdi.
"Umm... Aç değilim şu an... Hem biraz daha dinlenirsem daha iyi olurum."
"Tamam o zaman çorbayı başka zaman içersin."
Onu hiç içmemeyi umdu Kou. Abisi çorbayla birlikte mutfağa gitti. Ardından 'kabus'u hatırladı. Sousuke'yi rüyasında görmemek için Mitsuba'yla konuşmuştu. Fakat şimdi ikisi birden rüyasına girmişti. Bunun şimdiye kadar gördüğü en korkutucu kabus olduğundan emindi. Rüyasında dedikleri aklına geldi. 'Hangimiz gerçeğiz?' Bu çok saçma bir soruydu. Sousuke zaten eskiden insan olan normal bir kişiydi. Fakat Mitsuba da gerçekti. Bu sorunun hiçbir manası yoktu diye düşündü. Hastalandığı için garip rüyalar görmesi normaldi.
Ama peki 'Hangimizi daha çok seviyorsun?' sorusu? Bundan kaçamazdı. Basitçe Sousuke derse kendine yalan söylemiş olurdu. Mitsuba'yla Sousuke'yle olduğundan daha çok zaman geçirmişlerdi. Onu her zaman arkadaş olarak görmeye kendini zorlasa da ona aşık olduğunu da inkâr etmiyordu. İkisi de eşit seviyordu sanırım. Ama bunu kabullenirse o zaman Mitsuba ile işleri ilerletmediği için içi daha çok kararıyor, kalbine daha çok ağrı giriyordu. İkisi arasında seçime asla zorlanmayacağı barizdi. (Sousuke aralarında yok sonuçta) Bu rüyayı bilinçaltı neden ona göstermişti.
Nedenini sanırım biliyordu. Mitsuba ile Sousuke çok benziyordu. Aralarındaki farkı kaybetmekten korktu. Bu yüzden seçime zorlandı. Buna karar veremezdi ama. Yine de aynı kişilerdi. Tek farklı olan anılar... Anılar neden bu kadar önem farz eder ki zaten? Ah... gerçi... diye geçirdi içinden. Anılar bir kişiliği baştan kurabilirdi. Bir kişiyi baştan yaratabilirdi. Eğer annesi hayatta olsaydı kendisi de bambaşka biri olabilirdi. Anılar çok önem farz ediyordu. Anıların yokluğu da aynı şekilde...
"Olamaz..." dedi kısık bir sesle. Mitsuba'yı anlıyordu sanırım. Mitsuba normalde tek arkadaşlığını riske atmazdı. Sonuçta arkadaşlıklarını hep önemserdi. Ona aşkını itiraf edip bunu riske atmıştı ama. Bunun tek bir açıklaması olabilir diye geçirdi içinden Kou. O Sousuke'nin yaşayamadığı anıları yaşamak istedi. Kişiyi anılar değiştirse de içinde hâlâ kendi sanırım... Aynalar yoluyla Sousuke'nin bütün anılarına erişti. Kendine üzülmüş olmalıydı ki kim olsa üzülürdü. Sevgili oldukları gün... daha ilk vakitlerinde... Sousuke kayboldu sonsuza kadar. Yeni anılar oluşturacak zamanları daha olmamıştı Tsukasa geldiğinde. Sousuke'nin hep isteğiydi kendine yakın birinin olması. Arkadaştan ötesi hissetmek biriyle onun için çok değerli olmalıydı. Aynısı Mitsuba için de geçerli olmalı. Sousuke ve kendi hedefi doğrultusunda hareket etti.
"Ben ise onu reddederek hayallerini yaşamasına engel oldum. Onu benim de sevmeme rağmen hem de..."
Kendine inanamadı Kou. Bencil bir karar almıştı ama bunun Mitsuba'nın iyiliği için olduğunu düşünürken onu yaşatmak yerine yerin dibine soktuğunu fark etmişti. İkisinin de mutlu bir şekilde sonsuza kadar birlikte olma şansı varken Mitsuba şimdi acı içindeydi. Gelecekte de öyle olacaktı. Bunu değiştirmeliydi. Kendi elleriyle yaptığını düzeltmeliydi.
Ama diye geçirdi... ya yine giderse... Tekrar terkedilmeye katlanabilir mi bilemiyordu. Hep bu yüzden Mitsuba ile yakınlaşmayı reddetmişti zaten. Aynı düşünce geri onu ele geçiriyordu ki içeri kız kardeşi girdi.
"Ağabey çabuk iyileş, büyük abim yoksa beni zehirleyecek! Ölürsem senin yemeklerin kadar lezzetli bir şeyden olsun."
Kou, düşüncelerim kurbanı olmaktan kurtuldu. Kardeşine içinden milyarlarca kez teşekkür etti. Ardından ona bir gülümseme verdi.
"Tamam, söz veriyorum çabucak iyileşip senin en sevdiğin yemeklerden yapacağım!"
Kardeşi de kocaman gülümsedi.
"Teşekkürler abi!"
Tiara odadan ayrıldı. Kou aslında kendini daha iyi hissediyordu. Tavana baktı. Yüzündeki gülümseme hâlâ duruyordu. Mitsuba'yı kabul edicekti. Ne olursa olsun. Artık hiçbir düşünce ve hiçbir olumsuzluk onu bundan alıkoyamazdı. Ne kendi bencil düşünceleri ne de anksiyete. Sousuke dileği gerçekleşince aralarından ayrılmamış mıydı? O mutsuz değildi. Hatta son derece büyük bir gülümsemesi vardı. İnsana huzur veren bir gülümseme. Bunu unutmuştu. O günü unutmuştu. Daha çok o günün o dakikalarını... İçini dökmek istediği zaman ağzından bir kelime çıkamamış, yazmak istediği zaman asla yazamamıştı o dakikaları. Zamanla unutmuştu, beyninin baskısıyla birlikte. Şimdi ise gittiği zamanki son sözlerini hatırladı Sousuke'nin, şimdiye kadarki unuttuğu sözlerini. O bulanık anıyı yavaşça netleştirmeye başladı. En sonunda bir fotoğraf karesi elde edebildi.
"Teşekkür ederim, Kou. Dileğimi gerçekleştirdiğin için."
Evet teşekkür etmişti. Dileğini gerçekleştirdiği için Kou'ya... teşekkür etmişti. Mitsuba'yı kurtarmanın bir yolu varsa hislerinin bir olduğunu göstermekti. Sonucu ne olursa olsun o anıları yapmalıydı. El ele tutuşmalılardı. Randevulara çıkmalılar, öpüşüp koklaşmalılardı. Bunları yaparsalar her türlü Mitsuba mutlu olucaktı. Şimdi ve Gelecekte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şimdi Ve Gelecekte Birlikte Olalım | Mitsukou
Fanfiction"Mitsuba... Senden önceki Mitsuba'ya aşıktım. Fakat onunla sevgili olduğumuz gün sonsuza kadar ayrıldık... Sonra sen geldin. Beni tekrar kendine aşık ettin. Kaçıncı Mitsuba olman umrumda değil. Ruhunun tamamı, yarısı hatta çeyreği olsa da seni sevme...