Her şeyi geride bırakmak...

36 3 1
                                    

Bıktım... Gerçekten yapmaktan hoşlanmadığım bir şeyin bana zorla yaptırılmaya çalışmasına artık tahammülüm kalmadı... Bu... İşkenceden beter... O gün konserim vardı(Babamın zorla düzenlediği bir konser). İki saat boyunca neredeyse hiç durmadan piyano ve keman çalacaktım... (Ben bir dominant omegayım ve yaban mersini gibi korkuyorum.)Ellerimi ertesi gün kımıldatamayacağıma o kadar emindim ki... Konser akşam 8'de başlayacaktı. Ve saat 7.30'du. Herkes benimle ilgileniyordu. Saçım, makyajım, kıyafetim... Her şeyim hazırdı. Dakikalar birbirini kovalıyordu adeta. Konsere son 10 dakika kala beni odamda çalışmam için yanlız bıraktılar. Üzerimde şık kıyafetlerle, saçım özenle şekillendirilmişti. Ama bir kez daha olmayacaktı, bir kez daha istemediğim bir şeyi başkasının baskısıyla yapmayacaktım. Dolabın arkasına sakladığım çantamı aldım. İçinde bir miktar para kulaklıklarım ve en gerekli eşyalarım vardı, bir de omega olduğum için kızgınlığa girme ihtimalime karşı ilaçlarımı da almıştım. Omega baskın olsam da yine de tedbirli olmam gerekiyordu. Üzerime montumu giydim. (Buralarda Aralık ayı çok soğuk geçer.)Kulaklıklarımı ve maskemi taktım. Çantmı sırtıma, kemanımı elime aldım. Kendi kendime: "Artık bunu yapmak zorunda değilim, ben artık kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum." dedim. Odamın kapısını açtım... Etrafta insanlar telaş içinde konser için son hazırlıklarını yapıyordu. Son 4 dakika kalmıştı. Yani acele etmeliydim...Bu son şansım olabilirdi... Ya şimdi, ya da asla! Bütün cesaretimi topladım ve acil çıkış kapısına doğru hızla koşmaya başladım. Kapıya vardım ve hızla açtım. Açtığım gibi de acil durum sirenleri çalmaya başladı. Hızla merdivenlerden indim. Dışarısıyla binanın arasındaki büyük kapıyı da zar zor açtım. Artık dışarıdaydım. Nefes nefese kalmıştım. Ama duramazdım. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Bilinmezliğe doğru... Ait olmadığım yerlere doğru. Hiç düşünmeden... Hızla koşarken istemsiz bir şekilde soğuktan titriyordum... Beni ısıtan tek şey damarlarımda akan kıpkırmızı kan ve yanağımdan belli belirsiz süzülmekte olan elmas gibi gecenin karanlığında parlayan gözyaşlarımdı... Neden ağlıyordum?.. Asla yapmayacağım bir şeyi yapmak zorunda kaldığım için mi, çaresizlikten mi veya o berbat hissettiren aşağılık suçluluk hissinden dolayı mı? Bunu kendime bile açıklayamıyordum... Yaklaşık olarak 5 dakika neredeyse hiç durmadan koştum... Montum ince olduğu için çok üşümüştüm. Bacaklarımın varlığını soğuktan adeta unutmuştum... Her yerim ağrıyordu... Nefes nefese kalmıştım... Ağzımdan karbondiyoksitle çıkan su buharı yüzüme maskeden çarparak geri dönüyordu. Spreyle özenle yapılmış saçlarım hala şeklini koruyordu. Biraz daha yürüyünce gözüme bir ara sokak çarptı. Normalde ara sokaklara girmekten nefret ederdim. Çünkü hiç güvenli olmadıklarını biliyordum. Ama peşimde kimsenin olmadığına emin olmak için bu tek çareydi.Telefonumu cebinden çıkardım ve babamın attığı onlarca mesajı ve cevapsız çağrılarını görmezden gelerek telefonumu kapattım ve derin bir nefes aldım. Ara sokağa daldım. Issız görünüyordu. Biraz daha ilerleyince bir çöp kutusu gördüm. Çöp kutusunun yanında 3 kişilik bir grup vardı. Çöpün içinde ateş yakmış, sigaralarını içiyorlardı. Yanlarına gitsem mi diye düşündüm. Şuan bundan başka çarem yoktu çünkü soğuktan yürüyemiyordum. Isınmazsam muhtemelen kangren olacaktım. Zaten kaybolmuştum. Yanlarına gidip selam verdim. Onlar da " Adın ne ahbap? Senin gibi serseriye benzemeyen insanlar bizim pek sık misafirimiz olmazlar, seni buraya hangi rüzgar attı?" dediler. Bende onlara " Adım Toya. Uzun hikaye, ama geri dönmek istemiyorum ve zaten kayboldum, beni buralarda patron gibi bir şey varsa onun yanına götürür müsünüz, bir işe ihtiyacım var. Her türlü iş olur. Keman ve piyano çalmayı da biliyorum. " dedim. Onlar da "Patronla görüşmek istediğine emin misin ahbap? Bizim patron azıcık... Anlarsın ya?.. " O sözünü bitirir bitirmez "Atarlı mı veya gamsız mı ya da hayır hayır insafsız mı? " Bir diğeri "Keşke ama hiçbiri değil... " 1 dakika kadar bir sessizlikten sonra hiç konuşmayan arkadaşları duyulması neredeyse imkansız derecede düşük bir ses tonuyla "Birazcık... Sapık... Buna rağmen hala onla görüşmeyi istiyor musun? Her şeyi göze almaya ve her koşula göğüs germeye hazır mısın?" Ben de içimden "En kötü ne olabilir ki?" dedim. Çünkü bu tek şansım olabilirdi. Ve hiç düşünmeden "Evet..." dedim. Bunu duyunca hepsi birden yutkundu. Sonra içlerinden en uzunu(ilk söze başlayan) "Takıl peşimize ahbap... " dedi. Ben de dedikleri gibi onları takip etmeye başladım. Biraz yürüdük. Ara sokak devasa bir meydana açılıyordu. Meydanın ortasında büyük ve uzun bir binanın alt kısmında devasa bir bar vardı. Bara doğru yürüdüler ve içeri girdik. İçerde inanılmaz bir gürültü vardı. Müzik ve insan sesleri birbirine karışıyordu. Barmenin bulunduğu standın yanında bir asansör ve merdivenler vardı. Biz asansöre binecektik sanırım.Asansörü çağırdılar ve gelince asansöre bindik. Kemanımı dikkatlice kavradım ve bende asansöre bindim. Bina tam 12 katlıydı. (Sonradan fark ettim ki burası aynı zamanda bir oteldi de.) 12.katın tuşuna bastılar ve yukarı çıktık. Asansör çok büyüktü. Ve etrafı camlarla kaplıydı. Manzara nefes kesiciydi. Yukarı varınca kapılar açıldı. Büyük ve uzun bir koridor boyunca yürüdük. Bir odaya vardık. Kapıyı çaldılar ve içeriden biri "Gir" diye bağırdı. Yanımdakiler içeri girdiler ve "Patron, biri sizinle özel olarak görüşmek istiyor." dedi kısık bir sesle. Sonra bana gözleriyle "Gir." işareti yaptılar ve bende yavaşça içeri girdim. Ben girdiğim gibi arkamdan kapıyı kapattılar. Oda karanlıktı ve büyük bir camdan odaya sızan loş ay ışığı odayı aydınlatan tek şeydi. Odadaki çocuğa baktım. Arkası dönükütü ve ay ışığı yüzüne vuruyordu. Yeşilimsi gözleri vardı ve turuncu saçları... Saçının bir tutamı sarıya boyanmıştı. İçime bir şüphe yayıldı. Acaba onalar... Mafya mıydı ya da... Bir çete belki... Ama olmaz, artık geri dönemezdim. Bu,evden kaçmak için elime geçen ilk ve son fırsattı... Ben böyle derin düşüncelere dalmışken patron dedikleri çocuk(galiba 21 yaşındaymış) bana döndü ve gülümseyerek "Çekinme, benden sana hiçbir zarar gelmez. Geç ve otur." dedi. Ürkek adımlarla oturdum. Ve sonra bana " Adın Toya sanırım, Benim adım Akito. Daha detaylı konuşmadan önce sana bir şey sormam gerek :Aç mısın? Açsan ne yemek istersin?" dedi. Bende ona "H-hayır, aç değilim. Teşekkürler." diyecektim ama midemden gelen bir gurutu sözümü kesti. Daha ilk dakikadan rezil olmuştum... Ne utanç vericiydi... Kızardım ve başımı öne eğdim. Sonra çenemde sıcacık bir el hissettim. Bu el Akito-san'ın eliydi. Kafamı yavaşça kaldırdı ve yanağımı adeta beni ürkütmekten korkuyormuş gibi şefkatle okşadı. Her bir okşayış... Kalbim uçuyordu... Bu duygu neydi? Yanaklarım yanıyordu... Nefes alış verişim hızlanmıştı... Ama neden? Yoo... Bu olamazdı, değil mi? S-sadece...olanlardan dolayı mahçup olduğum için bedenim böyle tepkiler veriyordu değil mi? Sebebi başka bir şey olamazdı... Sonra Akito-san yavaşça konuşmaya başladı: "Bir yerden kaçmış gibi bir halin var? Söylesene, yoksa sen asil görünüşünün altında yatan o asi kişiyi,gerçek seni mi arıyorsun? Kıyafetlerin resmi bir yerden geliyormuşsun gibi bir izlenim yaratıyor. Ama kulaklığın ve siyah masken hiç de asilere layık şeyler değiller, yanılıyor muyum?" dedi ve bana birden "Maskeni indirmemde bir sakınca var mı? Hem nefes almakta zorlanıyor olmasın." Bende hemencecik "T-tabi." deyiverdim. Bunu dedikten saniyeler sonra benim Aoyagi Toya olduğumu anlayacağı gerçeği kafama dank etti. Ben tam bir aptalım... Sonra eliyle yavaşça kulaklarımın arkasındaki maske iplerini çekti... Sonra maske yavaşça yere düştü... Birkaç dakika ikimiz de komuşmadık. Sadece bakıştık... Anlamsız ama bir o kadar da derin anlamları olan ürkek bakışlar... İkimiz de ne diyeceğimizi bilemiyorduk. Sessizliği Akito-san bozdu. "Aoyagi Toya... Söyle bakalım hangi rüzgar attı seni buralara? Burası senin gibi narin ve asil bir kişiliği olanlar için uygun bir yer değil... Hele senin için..." O sözünü bitirir bitirmez ona cevap olarak "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, öyle değil mi Akito-san? Bunu az önce siz de dile getirdiniz... Asil gibi görünen biri... Ya olduğu yere ait değilse... Aslında o hiç de düşünüldüğü gibi biri değilse... Belki de kim bilir öyle olmak zorunda olduğu için bunca zaman öyleymiş gibi görünmek için çabalamıştır. Sırf insanların onun ile ilgili olan hayallerini boşa çıkarmamak için... Sırf birileri incinmesin diye hep kendini feda etmişse ve hep incinen o olmuşsa..." Ben bunu söyler söylemez bana buruk bir gülümseme eşiğinde onaylar gibi bir hareket yaptı. Ve sonra "İnsanlar için asla kendini yıpratma, sen ne olmak istiyorsan osun, onların istediği ve olmanı bekledikleri kişi değil... Bu senin hayatın, senin yolun ve senin geleceğin... Geleceğin ancak ve ancak senin ve senin izin verdiğin kişilerin fikirleriyle şekillenebilir. Eğer sen kimsenin karışmasına izin vermezsen karışmaya hakları yoktur... Senin kararın burada, yani asilerin arasında kalmaksa seni kimse durduramaz ve böyle bir şeye hakları olmaz. O yüzden ben de saygı duyuyorum... Yeni hayatına hoş geldin, Toya... "dedi ve bana sıkıca sarıldı. Şok olmuştum, neden bana bu kadar sıcak davranıyordu? Ve omega olmam hakkında bana karşı hiçbir ön yargısı yoktu... Ellerimi yavaşça boynuna doladım ve sıkıca sarıldım. Kokusu o kadar rahatlatıcıydı ki... Yo hayır... Olamaz! Yoksa ben Heat cycle'a mı giriyordum!?Bu başıma gelebilecek en kötü şeydi. Bunu sanırım Akito-san da fark etmiş olsa gerek "Heat Cycle dönemin yakın sanırım, kokun öyle söylüyor... Ama merak etme, sana senin rızan olmadan asla el sürmem.Bizim çocukları senin için ilaç almaya gönderdim ama gelmeleri biraz zaman alır, dişini biraz sıkabilir misin?"dedi. Bende hızlıca " Benim yanımda ilacım var Akito-san!"diyecektim ki başım birdenbire döndü ve Akito-san'ın kokusunun da etkisiyle dengemi kaybettim. Tam yere düşünecekken Akito-san beni belimden hızla kavradı ve düşmekten kurtardı. "Toya iyi misin?!" diye korkuyla sordu ve beni kucağına aldı. Bende ona kısık bir sesle ve yavaşça "A-akito-san, nghh... İyiyim" diyebildim çünkü kendimden geçmiştim. Birkaç dakika içinde ise tamamen bilincimi yitirdim...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 08, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Seninle Yeni Bir Başlangıç🤍🖤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin