1 - perşembe gecesi

35 8 7
                                    

bir sonbahar gecesigünlerden perşemde02:58

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bir sonbahar gecesi
günlerden perşemde
02:58

Serin havanın yarattığı etkiyle üşüyerek camı kapattı genç adam. Yeni sönen sigaranın dumanı arabanın içinde dönmeye devam ederken derin bir nefes alarak klimayı açtı. Yaz biteli yalnızca bir ay olduğu düşünüldüğünde hissedilen soğuk hava, bu kışın ağır geçeceğinin bir işareti gibiydi.

Bu düşünceyle içi daha da titreyerek düz yola bakmaya devam etti. Gözünü boş caddede dolaştırarak direksiyonu sola kırdığında fark ettiği hareketlilik ile kaşları çatıldı. Gözleri radyodaki saat ve kaldırımdaki beden arasında birkaç kez gelip gittiğinde penceresini aralayarak tek elini dışarıya çıkardı.

"Bu havada, bu saatte..." kendi kendine söylenerek ilerlediğinde fark etmeden sürüşü de yavaşlamıştı. Bakışları bedenin altına doğru inerek kapüşonlusunun altında dizlerine kadar gelen bir şort olduğunu gördüğünde başını onaylamazca sallayarak odağını ondan çekti ve camını kapattı.

Biraz sonra bomboş sokakta sadece onun için yanan trafik lambasına oflayarak tepkisini gösterdiğinde, elleriyle ritim tutuyordu direksiyonun üzerinde.

"Cidden," durum sinirini bozmuşçasına söylendiğinde az önceki beden arabanın yanından geçti. İlerlerken rüzgarın çarptığı kapüşonu sallanıp, saçlarını serbest bırakıyordu ufaktan.

Cıkladı genç adam. Bu böyle olmayacaktı, kapadığı camı tekrar açtı.

"Hey! Bakar mısın?"

Seslendiği beden durmadan ilerlemeye devam ettiğinde sıkıntılı sesle iç çekerek gözleriyle takibine devam etti. Az sonra geçişine izin verildiğinde hafiften yanına yanaşarak konuşmaya devam etti.

"Sana diyorum, hey! Beni duymuyor musun?"

Yürüyerek ilerleyen beden hiç ona dönmeden elini uzatarak orta parmak çekip ilerlemeye devam ettiğinde burnundan soluyarak güldü ve dilini ağzında döndürerek kafasını oynattı.

"Velet! Sana diyorum." genç çocuk bu sefer iki kolunu uzatarak hareket çekerken yürümeye devam etmişti.

"Cidden, şu ergenler..." onu takip etmeye devam etti. Gaza basmadan yanından gitmeye devam ettiğinde biraz sonra istediği tepkiyi alarak genci konuşturabilmişti.

"Dostum neyin peşindesin bilmiyorum ama siktir git." güldü Chan. "Sana yardımcı olmak isteyen birine karşı ne kadar da kibarsın."

"Neyin derdindesin anlamıyorum ama erkeklerle ilgilenmiyorum. Şimdi siktirip gidebilir misin, lütfen? Teşekkürler."

Kafasını çevirip sahtece gülerek resmen kendisiyle dalga geçen ifade sinirlerini gerdi anında, "Tanrı aşkına, sence derdi itlik yapmak olduğunu düşündüğün birine böyle atarlı yaklaşman ne kadar mantıklı?" derin nefes alarak dinlendi, sakin kalmaya çalışıp kuruyan dudaklarını ıslatarak devam etti. "Hava serin ve saat geç, gideceğin yere bırakabilirim."

"Organlarımı ve kalçamı seviyorum. İstemez, teşekkürler." diyerek hızla ilerlemeye devam ettiğinde gülmesine engel olamadı Chan. Cümlenin sonunda soğuktan titreyen dişleri birbirine çarpmadan duramamıştı gencin, ancak hâlâ inat etme derdindeydi.

"Sen bilirsin. Son kez soruyorum içi sıcak, klimalı bir arabam ve iyi bir niyetim var. Bu iki haftanı hasta şekilde geçirmek istiyorsan devam et."

Araçtaki görmesede, kaldırımdaki gencin dudakları kıvrıldı. Zerre umrunda olamayan şeylerdi bunlar.

Ta ki döneceği sokaktan gelen renk yansımalarına kadar.

Bir an duraksayıp sonrasında çok da düşünmeden arabaya döndü ve oraya doğru adımladı. Chan da bunu fark ettiği gibi arabayı durdurmuştu.

"Madem kabul edecektin bu triplere ne gerek vardı ki?" araba sahibinin söylenmesiyle dikkatini ona verdi. "Niyetin iyilik yapmak değil miydi? Bindim işte, yap ve bırak bunu yazsınlar."

"Peki," arabayı çalıştırırken derin nefes aldı tekrar "ne tarafa gidiyorsun?"

"Eunpyeonggu."

"İyi ya, bende o tarafa gidiyorum. İsmim Chan, bu arada. Biliyorum merakından ölüyorsun da."

"Güzelmiş." aldığı tepkiye gözlerini devirdi Chan. Başka bir karşılık almadığında gözlerini ona çevirdi sakince. Giydiği siyah kapüşonlu ve siyah maskesi sayesinde yüzü hakkında hiçbir fikri olmasada gördüğü bacaklardan cılız bir çocuk olduğunu söyleyebilirdi.

"Senin bir adın yok mu?"

"Bunun bir önemi var mı?"

Hazır cevapla sinirle nefeslendiğinde gözünü sadece yola kilitledi. Varacakları yere kadar da gördüğü tek hareket az ötedeki polis arabası olmuştu.

Savior | ChanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin