voleybol? -2-

403 28 24
                                    

İspanyolca konuşmalar, İngilizce konuşmalar. Türkçe olanlar zaten düz yazıyla.


"Aha sikicem şimdi seni ben Beril, kızım ne duruyorsun gelsene aşağıya!" evi inletecek kadar gür çıkan sesimle beni delirtmiş olan arkadaşıma bağırıyordum. Alt tarafı bir kaç viski içeceğimiz partiye hazırlanmak için abartısız on tane kıyafet değiştirmişti. Beklemekten olsa gerek sinir sistemim tamamen çökmüşken sabırla soludum. Bir yandan ablamın devamlı arayıp bizi darlaması beni gererken üst kattan bağıran arkadaşıma küfrettim.

"Olmamış Beril, bir daha değiştir sen üstünü ben beklerim ne olacak!" imalı sesimle hızla çantasını alıp aşağıya indi. Üzerine uzun uğraşlar sonucu pembe bir elbise geçirebilmişti.

"Ooo yakıyorsunuz bu gece leydim. Ya acaba ben de mi senin gibi beyaz giyinseydim bu gece?" masumca sorusuna göz devirdim ve kolundan sürükleyerek onu evden çıkardım. Üstümde ki beyaz elbisemi düzeltip evin kapısını kapatıp kilitledim, ne olur ne olmaz. Ablamın arabanın önünde oldukça sinirli olduğu belli olan yüz ifadesi ile durması yutkunmama yol açmıştı. Fakat o bize söylenip uğraşmaktansa arabaya binmeyi tercih etmişti. Derin göğüs dekoltesini gördüğümde yapacağım şeyi anlamış olmalı ki beni durdurdu.

"Köpek gibi ulama yine abartmadım kız kıza dışarıya çıkıyoruz şurada." sitemi ile hızla yanağını öpüp geri çekildim. Ailemin büyük göğüs genlerinin hepsini ablam almış olmalıydı ki ben destekli sütyen kullanmak zorunda kalıyordum.

Yıllardır her kafamız estiğine geldiğimiz barın önünde inmiştik. Fazla ünlü tarafından bilinmediğinden magazin buraya pek uğramazdı, bu da işimize geliyordu. Kapıda bize hoş geldiniz diyen korumaları geçip mekana giriş yaparken müzik sesi gittikçe yükseliyordu. Barda içki hazırlarken göz göze geldiğim arkadaşım önünde ki adama içkisini verip yanımıza gelmişti.

"Neredesiniz kızım siz? Gözlerim yollarda kaldı." bana sarıldıktan sonra gözleri ablama kaymıştı.

"Diyecek bir şeyim yok kızım madem sende bunlar vardı niye söylemiyorsun." ablam gülerek ona sarıldığında sırtına vurdu hafifçe.

"Çok konuşma da bize bir şeyler hazırla." o iş bende diyerek barın arkasına geri girdiğinde önümüzde ki taburelere oturmuştuk bizde. Diğer mekanlara nazaran daha az kişinin olduğu gerçeğiyle nefes almak isteyenler buraya geliyorlardı. Burasının varlığından haberdar olan ünlüler ise açığa çıkmaması için elinden geleni yapan kişilerdi. Ceyda içkileri önümüze ittiğinde ablamın sakin melodisi ile çalan telefonu önemli bir kişiden gelmişe benziyordu. Hızla masadan kalkıp uzaklaştığında dikkatimi çoktan ondan Ceyda'nın anlattığı ünlü dedikodularına çevirmiştim bile.

*

"Arel, artık seni dinlemek istemiyorum. Lütfen benim adıma seninle iletişime geçenlere sorununu açıkla. Söyleyeceğim tek şey zamanın senin aleyhine işliyor oluşu." barın giriş kısmında hararetli İspanyolca konuşan kadın dikkatini çekmişti Melissa'nın. Türkiye'de onu anlayamayan ve iletişim kuramadığı onca insanın arasında belki de geldiğinden beri gördüğü İspanyolca konuşan insan sayısı iki elin parmağını geçemezdi. Hoş o da bu ülkeye gelirken böyle bir beklenti içinde değildi aslında. Sadece bazen yarım yamalak konuştuğu İngilizcesiyle insanlarla anlaşmak onu çok zorluyordu. Tabi onu devamlı Türkçe konuşmaya zorlayan insanlar da bu zorluğa dahildi. 

"Evet, evet, evet tam da bundan bahsediyorum Arel. Artık seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. Şimdi siktir git." bağırarak telefonu kapattığında kaptan dahil hepsinin bakışları kadına çevrilmişti. Diğerleri fark etmemiş olacaklar ki kadına olan bakışları kısa sürmüş içeriye girmeye başlamışlardı. Fakat Melissa kadının bir şeye üzüldüğüne yemin edebilirdi, gözlerinin dolduğunu görebiliyordu. O an onu şaşırtan bir şey daha olmuştu kadın gözlerinde ki yaşları geri gönderip bütün ihtişamıyla içeriye geri girmişti. İşte Melissa'nın Türkiye'de en sevdiği şeylerden birisiydi bu güçlü Türk kadınları, gülümseyip kadının hemen arkasından mekana girdi. Arkadaşlarını gördüğünde Zehra çoktan nerede kaldığını sormuştu bile. Bir şey olmadığını söylercesine kafasını sallamış yanına oturmuştu.

{voleybol?} Yağmur & Ebrar Karakurt	| gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin