"Neden bu kadar tatlısın Dean? Anlatsana biraz, neden? Why yani why? Ah, yabancı bir ünlü olmak vardı. Ne kıskanıcam onları be. Tamam, belki biraz. Onlar seni tanıyor yahu! Irısbılar. Aman, bizim de Ediz'imiz var. Ediğğzz, kaçır beni yaquşuqlum! Ediz Çağıran, Ediz Çağırmayan. Böhöhöhö. Recep ivedik power, Asdfghj-"
"Annee! Ablam yine Ediz'e yavşıyor sanırım." diye lafımı keserek bağırdı benim gerizekalı kardeşim. Hiç bana çekmemiş, hayvan.
"A-aa ben senin viktorya sikrıt şeysilerine ağzının suyu akarak baktığını söylüyom mu, dingil?" diye bağırdım tabiki bende. Bana ölümcül olduğunu sandığı ama bana işlemeyen bakışlarıyla bakmaya başladığında daha büyük sırıttım. O beni ispiklerken iyiydi ama.
"Ay! Yeter valla, bende insanım canım! 8 saattir ömrümü yediniz, bıktım! Elimden bir kaza çıkmadan inin şu arabadan!" diye çığırdıktan sonra alnımızdan öptü anam. Seviyor mu dövüyor mu belli değil, çılgın garı.
Arabadan inip evi kesmeye başladık. Daha doğrusu ben başladım. Mete "En büyük oda benim" diye hönkürdü. Benim köşeli jetonum düşünce evde hunharca koşmaya başladım. Yani en azından çabaladım. Ama çizgi filmlerdeki gibi olduğum yerde koştuğumu anlayınca durdum. Kim tutuyor len beni. Hee, annemmiş, sıkıntı yoh. Evet, çizgi film izliyorum. Ne var yani saane moruq?
Sağıma baktığımda Mete'nin de benden farksız olmadığını görünce sırıttım. Yine. Evet yine -,-
"Çocuklar odalarınız belli zaten. Burası eski evimiz, hatırlamadınız mı? Ahh, neyse. Eşyalarınız (mobilyalar) da henüz gelmedi bu yüzden eski odalarınızla idare ediceksiniz." derken sırıtsa da birden sinirli bir şekilde "Delirtmeyin beni! Çok sıcak zaten!" diye çığırdı. Her ne kadar "Menapozdan o menapozdan demek istesem de yemedi. Sakince odalarımıza çıktık. Ahh! Zaten İzmir'e gelneyi istememiştim. Bütün çevrem, akrabalarımız ve en önemlisi babamın mezarı oradaydı! Ama maalesef annemin işi yüzünden buraya gelmek zorunda kalmıştık. Fazla huysuzluk yapmak da istemiyordum. Annem de bizim için uğraşıyor sonuçta. Ki huysuzluk kotamı babamdan sonra girdiğim depresyon sırasında doldurdum sanıyorum. Bu arada ben Merve. Merve İlker. 17 yaşındayım. Şimdi hakkımı yiyemem güzel kızım he. Sarışınlara da özenmiyorum -,- Evet esmerim. Siyah saçlarımın aksine masmavi gözlerim var.
Kardeşim, Mete. 15 yaşında. Taze ergen sjsjsj. Bunu ne ağlatırdım küçükken evlatlıksın diye asdfghj. Ya allah aşkına, öyle olsa bunu mu alırdık? Sorarım size. Böyle dediğime bakmayın, çok severim aslında ama bunu bilmesine gerek yok bence. Şımarır sonra bu.
Bir de annem. Geleceğim, idolüm, çılgın gadınım.
Bir salak (Mete), bir dengesiz (ben) ve bir de çılgın gadın (annem) ile çok normaliz bence.
~
PEMBE renkli odamda, PEMBE renkli yatağımın üzerinde oturarak, PEMBE renkli duvarlara bakıyorum şuan. Bu ne be! Her taraf pembe, pembe, pembe! Annem "Eski eşyalarınız" dediğinde aklıma bu gelmemişti! Hangi akla hizmet 5 yaşındaki çocuğa oda tasarlattınız mother? Her yer pembe olsun isterim tabii. İstemişim tabii. 5 yaşındayım 5. Şimdi ben pembe zehirlenmesinden ölüyorum mother! Pembeler içinde boğuluyom mother! Aşk olsun sana mother!
_________
BÖLÜM SONUU!
Evet mercanistlerim, ilk bölüm geldii :) Telefondan yazdım, yazım yanlışları olabilir, özür dilerim patateslerim. Vote vermeyi unutmayın. Yorumlarınızı yazarsanız sevinirim. Fikirlerinize ihtiyacım var. Sizi seviyoruz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KÜÇÜK MERCAN HİKAYESİ
Humor---> Çılgın ve şapşalın sevimli hikayesi <--- "Eğer 17 yaşındaysanız ve bir çılgına aşıksanız, hayat gerçekten güzel." "Eğer 17 yaşındaysanız ve bir şapşala aşıksanız, hayat gerçekten güzel." "Ben şapşal değilim!" "Evet şapşalsın. Benim şapşalım."