23- Akşamdan Kalma (S-A)

924 83 32
                                    

Serdar
Sabah gözlerimi açtığımda, yüzüme güneş vurmuyordu garip bir şekilde. Benim odam güneş görürdü normalde. Ama şu an bir garipti açıkçası.

Karşıya doğru baktığımda, duvarın dibinde kocaman yaprakları olan bir bitki vardı tam köşede. Karşımda da bir televizyon. Benim odamda bitki yoktu ki. Televizyon da yoktu. Neredeyim lan ben?

Hızla koltuktan kalktığımda, etrafıma bakındım. Siktiiiiiiir! Benim odam değildi burası. Ve muhtemelen şu an kendi evimde bile değildim. Tam içimden nerede olduğumu sorgularken, yüksek sesle konuşan biri girdi salona.

"Günaydın." diyen kişi Ali'ydi. Üstünde kırmızı mutfak önlüğü vardı. "Uyandırmaya gelmiştim ama çoktan uyanmışsın bile." dedi gülümseyerek ve perdeleri açtı.

"Günaydın." diyerek karşılık verdim. Yüzüme hafiften güneş vuruyordu ama benim evim kadar değil. Muhtemelen benim ev gökyüzüne daha yakın olduğu için güneş alıyordu.

"Hâlâ uyanamadın galiba?" dedi Ali. Dediğiyle ona baktım. Ben dün akşam ciddi ciddi burada kalmışım. İyi de nasıl lan? Ben duş almadan uyuyamam ki? Dün gece tam olarak neler oldu acaba? "Heey! Burada mısın?" diye gözümün önünde sallanan elle kendime geldim.

"Evet. Şey, ben biraz şaşkınım. Yani dün gece nasıl kaldım burada hiç bilmiyorum?" dedim. Ali yanıma gelip koltuğa oturdu.

"Dün akşam biraz fazla kaçırdın. Arabayı ben kullandım bu yüzden. Benim evime geldiğimizde, beni kahve içmeye davet etmeyecek misin dedin. Ben de davet ettim. Geldin. Sonra daha ben kahveyi yaparken sızmışsın. Ben de uyandıramadım seni. Burada bıraktım uyu diye." dedi ve ayaklandı. "Öyle yani. İstersen duşa girebilirsin. Saat daha erken. Benden giyinebilirsin." dediğinde güldüm.

"Niye güldün?" diye sordu saf bir merakla. Ondan giyinebileceğimi söylemesi komiğime gitmişti.

"Senin kıyafetlerinin bana olacağına inanıyor musun gerçekten?" dedim yüzüne bakarken. Önce beni süzdü. Ardından kendine baktı.

"Haklısın galiba." dedi o da gülümseyerek. Oturduğum koltuktan kalktım ve Ali'nin yanına yaklaştım.

"Ben eve gideyim. Üstümü başımı değiştirip geçerim şirkete." dediğimde, başını kaldırıp yüzüme baktı.

"Kahvaltı hazırlamıştım ama." dedi çok masum bir sesle. Sınanıyordum şu an kesin. Çok tatlıydı bu çocuk. Bana böyle masum bakmamalıydı...

"Ne hazırladın?" dedim yüzüne iyice yaklaşırken. Yutkunduğunu farkettim. Adem elması ağır ağır hareket etmişti.

"Şey..." dedi gözlerini kaçırarak. "O-" dediğinde sesi pürüzlü çıkınca boğazını temizledi hızla ve; "Omlet." dedi. Ona böyle yakından bakmak güzeldi aslında.

"Niye kızardın böyle?" diye sordum. Kırmızı yanaklarıyla çok şeker görünüyordu.

"Bilmem. Farkında değilim. Biraz sıcak... sanırım ondan. Ateş bastı." dedi hızlı hızlı konuşarak. Tatlı telaşı komik ve sevimliydi.

"Çok tatlısın." dedim ve saçlarını karıştırdım. İpek gibi yumuşacıktı. Yüzüme bakıp kalmıştı öylece. O kadar masum ve şaşkın bir ifade vardı ki yüzünde, bana böyle bakmaya devam ederse hiç iyi şeyler olmayacaktı.

Aklımdan geçen düşüncelerin verdiği telaşla kendimi geri çektim. Ben Ali'den neden bu etkilendim ki durduk yerde?

"Hadi kahvaltı edelim. Sonra gidersin." dedi ve mutfağa geçti. Yutkunarak baktım ardından. Benim bu meseleyi iyice bir düşünmem lazımdı.

Ali ve Serdar çifti nasıl sizce?

Bölüm hakkımda ne düşünüyorsunuz?

BİLİR O BENİ (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin