cause it's my business |3|

647 53 15
                                    

helloo, yeni bölümle karşınızdayım bebeklerimm;) yıldıza basıp bolca yorum yapmayı unutmayın

iyi okumalar herkesee <3

her sabah gözlerimi açtığımda karşılaştığım manzara ile bu seferki epey farklıydı. aklımda dün geceye dair karmaşık anılar dönüp dururken midemin bulantısından direk yatakta oturur bir pozisyona döndüm. elimle karnıma bastırdım nedeni bilinmeksizin sızlıyordu. anlamsız bir şekilde dün gece epey ağladığım geldi aklıma nedeni gözlerimin ucuna gelince dolmasına tekrar engel olamadı.

hızlıca kalkıp lavaboya girdim. elime ve yüzüme soğuk su çarptım, iyi geliyordu. midemin bulantısı geri gelmişti. koşarak tuvaletin önünde eğildim, kusamayınca ağlama isteği geldi gerçekten içimden. böyle bir sabaha uyanmaz olsaydım. tuvaletin kapısını açtığımda içimden küfürler ediyordum ve birini ağzımdan döküverdim. "sikiyim! niye böyle oluyor." dedim kendime sorgu içerisinde. "ne oluyor?" sesiyle irkilip hızlıca arkama döndüm. karşımda geceden kalma gömleğini çıkarmış sporcu sütyeni ve yine geceden kalma şortu ile melissa vargas duruyordu.

benim evimde olduğu belli belirsiz aklımdaydı. ama midemin bulantısı ve o tüm sinirle ve hüzünle dolan geceden sonra belli belirsizdi işte. irkildiğim belli olmuştu ki "sakin ol benim," dedi sırıtarak. gözlerim onunkilere bakıyor, ara sıra vücudunun açık kısımlarına kaptırıyordu kendisini. "sesler duydum iyi misin?" sorusunu cevaplamak için yine epey bi beklemiştim. "ağladın mı sen?" dedi kaşlarını çatmış, soru üzerine soru yöneltmişken. bir adım daha attı bana doğru.

"yoo," dedim. sesim titremişti, kahretsin! tek bir kelime ya üç harfli zaten neyinde zorlandım bunu söylerken, gülümseyerek "ağlamışsın işte."

önce boğazımı temizleyerek bu sefer hataya düşmemek için önlem alıp ağzımı açtım. "yok, sen onu bırakta eee, üzerine bir şeyler veriyim ben sen ee geceden" bu sefer daha kötü sıçmıştım. saçma sapan kelimeler çıkıyordu ağzımdan gözlerimi vücudundan ayırmak zordu, konuşmak daha da zordu. yanından sıyrılmaya çalıştım. kolumdan tutarak durdurdu beni. kolumu yönelterek karşısına adımlamamı sağladı. "anlat, sonra da dün geceyi anlat." epey ciddi söylediği bu kelimeleri derinden etkilemişti ruhumu. beni dinlemek istemesi özel gelmişti bir anlık da olsa.

"anlatıcam söz, önce oturup kahvaltı yapalım." dedim yine sıyrılmaya çalışırken. ona dün gece neden ağladığımdan bahsetmeyecektim elbette, daha yeni tanışmıştık üstelik tanışamamıştık. yanlış anlaşılıp aramızın bozulmasını istemiyordum, nasıl sıyrılabilirim diyerek yalan düşüncelere daldım.

dolabımdan vargas'ın üzerine olabilecek bir tişört aldım ve kendisine teslim ettim. elimden aldığı gibi üzerine giymişti. "teşekkür ederimm," dedi gülümseyerek. "ne demek."diyerek neredeyse hiç bir zaman bakmadığım mermer yapılı zemini izliyordum. bakmıyordum yüzüne. ̶b̶a̶k̶m̶a̶y̶a̶ ̶b̶a̶ş̶l̶a̶y̶ı̶n̶c̶a̶ ̶i̶ç̶i̶m̶i̶ ̶e̶r̶i̶t̶i̶y̶o̶r̶d̶u̶ ̶y̶u̶m̶u̶ş̶a̶k̶ ̶h̶a̶t̶l̶a̶r̶ı̶ . bakmıyordum çünkü bana sorular sormasını istemiyordum. belki de hiç getirmemeliydim onu buraya.

mutfağa yöneldiğimizde vargas'a bir sandalye çektim oturması için. "otur istersen ben iki dakikada hazırlarım." çektiğim sandalyeye oturmak yerine hala sandalyenin üzerinde duran elimin üstüne elini yerleştirdi.yüzünü izlemek zorunda kaldım. ̶y̶ü̶z̶ü̶n̶ü̶ ̶s̶o̶n̶s̶u̶z̶a̶ ̶d̶e̶k̶ ̶i̶z̶l̶e̶m̶e̶k̶ ̶i̶s̶t̶i̶y̶o̶r̶d̶u̶m̶.  teni kusursuzdu ve lekesizdi, çenesi köşeli ve güçlüydü. gözleri kahvenin şimdiye kadar gördüğüm en iyi tonuydu.

güzeldi.

elimde bir sertlik hissedip oraya döndüm sandalyeyi kapatmıştı. bu oturmuyorum anlamındaydı. yüzündeki ifadeden az çok ne yapacağını tahmin edebilir haldeydim. "oturmuyorum. beraber hazırlıyoruz. ve sende bana bir açıklama borçlusun." çarpık gülümsemesi önceden planlanmış bir kötü niyetle doluydu sanki.

eli elimin üstünden kalkıp dolabı açmak için yapılan boşluğa girmişti. iki tane salatalık ve sayamadığım tanede domates alıp, tezgahtaki doğrama tahtasına koydu. gözlerini aralı aralı buraya dikiyordu, bana. yanına gitmemi beklediği kesindi. bir iki adım sonra yanına dikildim mesafemize dikkat ederek.

çıkardığı sebzeleri musluğun altına tutarak yıkıyordu. su sesi tüm sessizliğimize bir kılıf olmuştu sanki, uyandığımdan beri böyle şiddetli bir ses duymadığımdan biri çığlık atıyordu da su sesi bunu kapatıyordu gibi hissettmiştim. ağır ağır doğrama tahtasına yerleştirdikleri sebzelerden sonra bana döndü. "ne ile kesebilirim bunları?" diyerek sordu. tam arkasında duran bıçak fazla keskindi işine yarardı diye düşündüm. ̶d̶u̶d̶a̶k̶l̶a̶r̶ı̶n̶ı̶n̶ ̶b̶u̶ ̶b̶ı̶ç̶a̶k̶l̶a̶r̶d̶a̶n̶ ̶d̶a̶h̶a̶ ̶k̶e̶s̶k̶i̶n̶ ̶o̶l̶d̶u̶ğ̶u̶ ̶k̶e̶s̶i̶n̶.  "şuradaki bıçak olur gibi." dedim ve aramızdaki tüm adımları kapattığımdan habersiz bir şekilde yaklaşıp arkasındaki bıçağa uzandım. tezgaha yaslanmıştı ve ben sanki onu oraya hapsetmiştim.

aramızda sekiz santimden az vardı ve ben kıpırdayamıyordum çünkü bedenim sadece donup kalmasını biliyordu. her bir adalem buz küpüne dönüşmüştü. nefesimi tutuyordum ve gözlerim sıkışmıştı. gözleri dudaklarımdaydı ve ben bakışlarının yoğunluğunda hapsolup kalmıştım. nasıl geri çekileceğimi bilmiyordum.

nefes almamak için mücadele veriyordum. şuana kadar boğulmamam mucizeydi. "neden burdayım?" dedi ve gözlerini tekrar gözlerime kitledi. gözümün önünde benekler uçuşuyordu. elimdeki bıçağı dikkatlice alarak doğrama tahtasına geri döndü.

tezgaha sırtımı yaslayarak ağzımı hiç açmak istemememe rağmen açmıştım. "kimse kalmamıştı, ben üzgünüm. kötüleşmiştin buraya getirmek zorunda kaldım." dedim.

"üzgün olmana gerek yok teşekkür ederim her şey için."
"borcunu ödeyemeyecek olsamda bu yemeği yapmama izin ver ve dinlen." diyerek içimdeki tüm korku tufanlarını almıştı. buraya geldiğinden memnun kalmayacak diye kendimi yemiştim geceden beri.

sandalyeye oturup hazırlamasına izin verdim. gözlerim onu izliyor her bir hareketine gülümseyip duruyordu. sanki beni baştan çıkarmıştı bir günde tüm negatiflerim artıya dönüştürmüştü.

yemek boyunca türlü kaçma bahaneleri bularak sorularının üstünü kapatmayı başarmıştım. bu onu ne kadar sinir ediyor gibi gözüksede, doğrusuydu bu. benden uzaklaşmasına göz yumamazdım. bu kız bana bir günde iyi gelmişti onu bu kadar çabuk kaybedemezdim.

şuan takımdaki herkese karşı nötrdüm. zehra ve hande ile yakın göründüğüme bakılmasın onlarda farksızdı benim için. bu onlara kırıcı gelecekti belki de ama kendimi büyük bir hiç olarak hissediyordum takımda. kimsenin benim için iyi geldiği yoktu. büşra ile ayrılığımızdan sonra zehra ile olan iletişimimiz neredeyse kesilmişti. önemli konular konuşmaktan başka hiçbir şey konuşmuyordu benimle.

yemekten sonra bana tek bir iş bile bırakmamıştı, tüm masayı toplamıştı.salona geçmiştim tek başıma havanın sıcaklığına aldırış etmeden tüm bedenimi saran battaniyeye sıkıca sarılıyordum. vargas içeri dalıp ben ne olduğunu anlayamadan yanımdaki boşluğa oturdu. bana doğru eğildi. "ben gidiyorum, artık." dedi. ̶n̶e̶r̶e̶y̶e̶?̶ cevap vermedim. "her şey için teşekkür ederim bu arada, ve tabikide banada beklerim."

başımı sallayarak onayladım, "gece gelirsin ama anca öyle ödeşiriz." dedi tek gözünü imayla kırpıştırarak. vücudumu kasıp kavurmayı bir türlü bırakmayan titremelere sarmalanana kadar omuzlarımı battaniyeyle örttüm. bu ani hareketleri karşısında tamamen savunmasızdım. kendimi kontrol edememem beni dehşete düşürüyordu.

elini ansızın sırtıma koydu.

dokunuşu kat kat kumaşım üzerinden, etimi kavuruyordu. soluk alıp verişlerim hızlanmıştı. ona yaklaşmak için o kadar o kadar o kadar yanıp tutuşuyordum ve ondan uzak durmak için o kadar yanıp tutuşuyordum ki ̶o̶n̶d̶a̶n̶ ̶u̶z̶a̶k̶l̶a̶ş̶m̶a̶k̶ ̶i̶s̶t̶e̶m̶i̶y̶o̶r̶u̶m̶.̶
benden kaçmasını istemiyorum.
elini kavurup tutuşturduğu bedenimden çekti.

onu uğurlamak için kalkmama izin vermedi. dinlenmemi istedi. uzun zamandır kimseden bu kadar çok ilgi görmediğimden mahcup hissettim kendimi.

kapının kapanmasıyla yalnızlığım ve ben başbaşa kaldık.


nasıl gidiyormuşuzz 😜🌈

dangerous woman | ebgasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin