heyyoo! yıldıza basıp yorum yapmayı unutmayınn iyi okumalarr 🌊
"gidelim,"
"gideceğiz, ama biraz geç gideceğiz." neden dışımdan diyemedim onun dudaklarının aralıklı olduğunu görünce konuşasım gelmedi, seyretmekle yetindim. benden önce davranıp konuştu. "çünkü gideceğimiz yer geceleri güzel."
nefesini dudaklarıma üfledi. nefesini dudaklarıma üfledi. ciğerlerim onun ferahlatıcı nefesi ile dolmuştu. ayaz sabah havasında nefesi serin ve tazeydi.
melissa vargas beni bir yere götürmek istiyordu. benimle vakit geçirmek istiyordu.
"nasıl gideceğiz?" diyerek sordum. sorarken nefes almayı unutmadığımdan emin olmak için dudaklarımın arasından uzunca bir hava aldım. "fark etmez.. istersen benim arabamla gidelim." dedi oldukça sarkastik bir tonda. kıkırdadım. "hayır, yani kızlar ne olacak? onu soruyodum." dedim. soluk alış verişlerimin düzeldiğini hissettiğimde konuşmuştum.
*
"ebrar hadi nevresimleri alalım biz senle," dedi eda abla. iki saattir romantik bir film izletmişlerdi bana, çok mutlu görünüyormuşum gibi şimdide iş yaptıracaklardı, üstelik hiç anlamadığım bir iş: çarşaf, yorgan serme. nefret ederdim küçüklüğümden beri. sesimi çıkarmadım ve eda ablaya nevresimleri gösterdim. kızların bir kısmı misafir odasına geçti bir kısmı da salonda uyuya kalmıştı.
ortalığı toparladıktan ve üzerime rahat bir şeyler geçirdikten sonra kendimi yatağa attım. sosyal medyada gezinirken gecenin ilerleyen vakitlerinde kapımın hafifçe aralandığını görünce başımı komutlandırdığım yataktan dikleştirerek geleni görmeye çalıştım.
melissa vargas, tam içeriye girmeden eliyle gel işareti yaptı. çabucak eşyalarımı alıp çıktım.
asansöre binene kadar ağzını bıçak açmadı. asansörde ise arabasının hangi otoparkta olduğunu söyledi ve gideceğimiz katın düğmesine bastım.
"söyleyecek misin nereye gittiğimizi?" dedim. uzun sürmüştü yol ve epey uzaklara gidiyordu. söyledim ama uzaklara gitmeye devam etti.
"görürsün,"
"şehirden çıkacağız neredeyse ama." dedim tekrar cevap alamayıp kendimi koltuğa bırakırken. "çıkmak istemez miydin?"
"bilmem,"
"neden beni bir yere götürmek istedin?" o da aynı şekilde "bilmem," cevabını verdi. gözlerimi tekrardan yola çevirdim. yüzüm gülüyordu. ilk defa yüzüm gülmüştü. gülmeyi unuttuğumu sanmıştım oysaki.
telefonuma gelen mesajla tüm sırıtışım silindi. yerini ciddiyetsiz, anlamsız bakışlar aldı. büşra'dan gelen mesajlara tıkladım.
video göndermesi şaşırtmadı, üstelik içinde bazı imalar barındıran videolar göndermesi viral olmuştu. izlemeden telefonu hızlıca kapattım. "daha çok mu var?"
"geldik," dediğinde anlamsız bir şekilde etrafa baktım. ne bir kafe ne bir restoran ne de bir oturulacak alan vardı. ağaçlardan oluşan koca bir ormanda "geldik" demesini biraz garipsesemde ağzımı açmamayı tercih ettim.
arabayı ortalıkta bir yere bırakıp anahtarlarını çıkardı. oturduğu koltuktan hafifçe üzerime eğilip konuştu. "arkada poşetler var onları da getirirsin." dedi ve hala yüzüme doğru nefesini doğrulturken sol eli de kapısını açmıştı.
arabanın arkasına doğru ilerledim. çantamı buraya koymuş olmalıydı. bir yere giderken çantasız gidemiyordum içine koyacak bir şeyim olmasa bile gidemiyordum. bagajı açtığımda şeffaf poşet içerisinde kendini belli eden biralar duruyordu.
ormanın ortasında kalın bir kütüğe oturmuştu. gözlerimiz buluştuğunda gülmsüyordu. poşeti ve çantayı bir kenara bırakarak yanına geçtim. "bura nere?"
hafiften güneş batmaya başlıyordu. manzarası olağanüstüydü. ama yinede beni neden buraya getirmiştiki? "iyi misin?"
soruma soruyla cevap verdi. ne anlamda söylediğini hiç belli etmeden söyledi. masum ayaklarına yatarak anlamsız bakışlar attım. "nasıl hissediyorsun?"
"iyi görünmüyorsun, ebrar."
görünmediğimi biliyordum. hiç iyi hissettmiyordum. "biliyorum." dedim. düşüncelerimi açmak istemiyor aslında bir o kadar da açmak istiyordum.
"bana anlatabilirsin, seni dinlerim."
"anlamıyorum," dedim. vargas iç çekti. tekrar konuştum. "bana neden iyi davranıyorsun?"
"çünkü seni önemsiyorum," dedi basitçe.
beni önemsiyor muydu? daha beni tanımıyordu. daha birbirimizi tanımıyorduk ve beni önemsiyor muydu?
vücudumdaki ciddiyetin dağılıp yerini yoğun bir uyuşukluk kaplamıştı. uyuşmuştum adeta. ne diyeceğimi bilemedim.
"neden peki?" diyerek sordum.
oldukça içten gülümseyerek bana hafifçe yaklaştığını hissettim, üzerimdeki baskınlıkla. gerçektende yaklaşmıştı. "seni tanımak istiyorum ebrar. bunu daha ne kadar belli etmem gerekiyor?" dedi cümlesini tamamlar tamamlamaz dudağındaki kıvrılma her şeyi açıklıyordu.
kısa ve çok düşünmeden yazdığım bir bölüm oldu inanın hiç vaktim olmuyo vakit buldukça yazar atarım bu bi iki hafta çok yoğundu yinede iyi okumalar.
yazar anlatımını mı seviyorsunuzz yoksa böyle iyi mi??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dangerous woman | ebgas
Romancee-"sanki ömrümde gördüğüm, duyduğum, okuduğum, düşündüğüm ne kadar güzel şey varsa hepsi bir yere toplanmış, sonra da bir insan çehresi olup karşıma gelmişti." melissa vargas & ebrar karakurt (gxg)