selam yine ben yine bir ebgas kurgusu! ölümüne kadar shipleyebilirim. beklenilmedik kurgulara alışın!
yıldıza basıp destek olmayı unutmayın iyi okumlar
ebrar karakurt
uzun bir tatil arasından sonra kızlarla tekrar antrenman için sahaya doğru gidiyorduk, heyecanımın sebebi ise melissa vargas ile ilk defa antrenman yapacağımızdı. kendisi çok tatlı birazda çılgın bir enerjiye sahipti. onunla antrenman yapmak için, daha yakından tanımak için can atıyordum denebilir. kendisiyle birkaç diyaloğumuz olmasına rağmen tam anlamıyla bu tanışma benim için yeterli değildi. bugünkü antrenmanda onunla konuşmaya çalışacak onu daha yakından tanıyıp kendisinden küçük de bir karşılık bekleyecektim.
salonda eda abla, zehra güneş ve hande baladın vardı henüz, havadan sudan sohbet edip diğerlerini bekliyorduk, melissa vargas salona giriş yaptığından itibaren gözlerim onunla aynı anda girenlere karanlık bir geçit oluşturmuştu, gözlerimi aralayıp süzdükten sonra buraya geldiğini ve gözlerimizin buluştuğunu fark edince zemine diktim.
"selamm," gelen ses ile beraber zemine dikmiş olduğum gözlerimi sese doğru çevirdim. bu sesin sahibi günlerdir aklımdan çıkmayan melissa vargas'ındı! gözlerimi aralayıp bana bakan melissa vargas'ı bir kere daha tereddüt etmeden süzdükten sonra ayağa kalkabildim sonunda, "selam." diye karşılık verdim, onu ilk defa bu kadar yakından görüşümdü.
sanki ömrümde gördüğüm, duyduğum, okuduğum, düşündüğüm ne kadar güzel şey varsa hepsi bir yere toplanmış sonra da bir insan çehresi olup karşıma gelmişti.
görünüşü gerçekten hoştu. bana tercihlerimi sorgulatıyordu. herkes vargas'la tokalaştıktan sonra sıra bana gelmişti. bedenim farklı ruhum farklı işliyordu. elini sakince sıkıp başka taraflara bakmaya çalıştım.
ısınma hareketleri için kendime bir yer seçip zemine oturdum. sonra etrafıma bakınarak ısındım o köşede.
antrenman bitmişti, eğlenceli ama beklediğim gibi değildi. melissa vargas'la konuşup daha yakından tanımaya cesaret edememiştim. onun yerine her zamanki gibi handan ve zeze ile sohbet etmiştik gün boyu, iyide bunu her gün yapıyorduk zaten biraz farklılık istemiştim, yakından tanımak mesela.
akşam vargas için parti gibi bir organizasyon yapılacağı söylenmişti. zeze gelip hemen bunu bana yetiştirdi.
"kesinlikle katılıyorsun, kaynaşırsınız hemm. noluuur!!" benden daha çok istiyordu sanırım tanışmamızı... "gelicem." dedim soğukkanlılığımı koruma çabam eve gidene kadardı. akşam ne giyeceğimi saate bakmamış olsam da iki saattir düşünüyor gibiydim.
bildirim sesiyle elimde kombinlemeye çalıştığım kıyafetleri bir kenara atıp bildirime baktım.
hande, zehra ve benim özel grubumuzdan mesajdı bu.
handan: kızçelerim ne zaman çıkıyoruzz
zeze: çıkalım birazdan ben hazırım eboş sen
yazma tuşuna tıklayıp hazır olmadığımı iki saattir ne giyeceğimi düşündüğüm rezilliğini bilmelerini istemedim. en son kararsız kaldığım bir kombini giyip daha fazla kafa yormamak adına salondaki koltuklardan birine atıp kendimi, kızlara yazmaya başladım.
siz: kızlar çıktınız mı
hande ve zehra mesajıma evet işareti anlamında emojiyi bıraktıklarında, ayaklanıp kapıya yöneldim. son kez aynada kendimi kontrol edip kapıyı arkamdan örterek oturduğum binanın benim katımdan iki kat aşağıda olan asansörünü çağırdım. hande ve zehra beraber geçeceklerdi, evleri oldukça yakındı. bende kendi arabamla gidiyordum. bundan şikayetçi değildim, gerçi böyle gecelerde içkinin dozunu biraz abartınca farklı oluyordu. bunu yapmamam gerektiğini biliyordum en azından.
atılan konuma göre bara gelmiştik. kızların dağılarak oturduklarını görünce kimlerin yanına gideceğimi bilemedim. ilkin, elif ve derya'nın masasına uğradım öncelikle. beni selamlayıp sarıldılar ardından hande ve zehra'nın nerede olduklarını sordular. benden en az 20 dakika önce çıktıklarından emindim, cevabını vermedim. "bilmiyorum ki," diyerek kestirip attım. bu aralar ikiside çok sık ortadan kayboluyordu garip...
o sırada gözlerimi salonda gezdirerek insanlara bakıyordum, melissa vargas'ın girişini görünce bakışlarımı tamamen ona odakla çevirdim. her detayına kadar süzdüm ne kadar uzağımda da olsa. siyah bir şort ve gömlekle harika görünüyordu.
buraya geliyordu, zaten gidecek pek fazla seçeneği yoktu. bizden sonra bizim grubumuza ait olan iki masa vardı sadece. burayı tercih etmesi hoşuma gitmişti.
elini yumruk yaparak masadaki herkese uzattı. yanımdaki boşluğa gelerek boşluğu kapattı ve masayı çevreledi. masadaki herkese elini uzattıktan sonra bana dönüp bi' on saniye baktığına adım gibi emindim kıyafetlerimi süzüp geri bakışlarını çekmişti. peki bu çok normaldi sanırım ben abarttım çünkü ben her insanın kıyafetini süzüyorum yani... bu normaldi, sanırım.
açılan şarkı ile herkes coşmuştu, buna vargas'da dahil. sürekli içiyordu, içip tekrar getirmelerini istiyordu. belki de sarhoş olmuştu bile.. cansu ve derya'nın da masadan ayrılmaları ile beraber yalnız kalmıştık. yanımda içmeyi bırakmış garip hareketler yapmaya başlamıştı örneğin, ellerini masaya kenetleyip başını yatırdı. bir dakika bu garip değil.. iyi değildi tabikide.
ne yapacağımı şaşırmıştım kızlara baktım hepsi de aval aval dans ediyorlardı. bi' elimi beline koyup kaldırmaya çalıştım. "bi' lavaboya götüreyim mi seni?" diyerek sesimi yükseltebildiğim kadar yükselttim. başını masadan kaldırıp yüzüme baktı. "ışıklara noldu?" diye söylenmeye başladı, daha da tedirgin olup biraz hava alması için dışarı çıkarmaya karar verdim.
kolunu omzuma atmıştım ayakta dahi duramıyordu kendisi ve ; "bırak beni!", "kimsin sen napıyorsun bana!" "nereye götürüyorsun beni pislik!" diyerek sormuştu tüm yol boyunca.
kaldırımın kenarına geldiğimizde etrafıma bakındım ama tek bir bank bile göremedim pes edip kollarımın arasındaki vargas'ı nazikçe oturttum. yüzüne eğilip konuşmaya çalıştım. "kahve falan getireyim sana bir yere ayrılma tamam mı?" bunları derken elim istemsizce saçlarına çıktı. zaten kimse bunu yaptığımı bilmeyecekti. kendisi de bilmeyecekti. rastalarından birine doladım parmağımı, zorla ayağa kalktım ve tekrar bara girdim.
döndüğümde kaldırıma uzanmış olan vargas'ı görüp yarım ağız sırıttım kendisi istemişti bunu geldiğinden beri içiyordu neredeyse tahmin etmeliydi böyle olacağını! yanına gidip yavaş hareketlerle kaldırdım ve kahvesinden yudum alması için zorladım. "istemez!" diyip kahveyi eliyle ittirince yarısı üzerime boşaldı. tamam sakin ol!
ittirdiği elini sertçe tutup kahveyi ağzına götürdüm ve içirdim, sinirle yapmıştım kendisine gelsin istiyordum. hoş gözükmüyordu ve endişe vericiydi.
ayağa kaldırıp tekrar kolunu omzuma dolayıp bu sefer içeriye doğru taşıdım. içerideki boş koltuklardan birine oturmasını sağladım. etrafıma döndüğümde neredeyse herkes ayrılıyordu mekandan ve kızlarında vargas'tan farksız belki bir doz altındaki sarhoşlukları gözüme çarptı, hadi ama! anlaşılan vargas'ı evine bırakmak zorundaydım. kendisi melis ile gelmişti ve melis ortalarda yoktu. onu bu halde burada da bırakamayacağıma göre? tekrar iyice düşündükten sonra bıraktığım koltuğa iyice yayılmış olan vargas'ın bacaklarını bir koluma, omuz hizasındaki sırtını bir koluma dolayıp kucağıma aldım. yutkundum hafifçe.
ağırlığı asla sorun değildi. sorun kollarını boynuma dolayıp yüzünü yüzüme yaklaştırmasıydı. bu yakınlık fazlaydı ve bir anda gelişen bir şeydi. bir süre yüzünü yakından inceledikten sonra gözlerimi kaçırıp geçeceğimiz kapıdan nasıl sığacağımızın analizini yapmaya başladım.
kapıdan çıktıktan sonra bara yakın olan otoparka girdim. bir dakika arabam nerde? tamamen aklımdan çıkmıştı ben arabayı en az bir kilometre öteye park ettiğimin farkında değildim. kucağımda vargas ile bu mesafeyi gidebileceğimi hiç sanmıyordum ama başlasam iyi olurdu mecburdum.
👁️👄👁️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dangerous woman | ebgas
Roman d'amoure-"sanki ömrümde gördüğüm, duyduğum, okuduğum, düşündüğüm ne kadar güzel şey varsa hepsi bir yere toplanmış, sonra da bir insan çehresi olup karşıma gelmişti." melissa vargas & ebrar karakurt (gxg)