"Bu elini buraya diğer elini de buraya koyacaksın." Jisung'un dediklerini aynen yapıyordum. "Böyle mi?"
"Hmhm öyle, şimdi az önce gösterdiğim gibi çalmaya çalış."
Kapının birden açılmasıyla ikimiz de irkilmiştik. "Minho hazırlan." Chan odaya birden dalmış bir bana bir Jisung'a bakıyordu. "Ne?" "Hazırlan dedim abin bekliyor."
"Beklerse beklesin ne yapayım, arkadaşımlayım şu an görmüyor musun?" "Görüyorum Minho, bu güzel eğlencenizi bozmak istemezdim ama abin çağıyor bir yere gidecekmişiz." derin bi nefes verdim. "Tamam."
Jisung'da gitmek için ayağa kalktı. "Gideyim ben de Hyunjin bekliyor zaten, görüşürüz aşkım, görüşürüz hyung." Jisung gittiğinde odada sadece ikimiz kalmıştık ve bu beni çok geriyordu.
"Niye beni aramadı da seni yolladı." açık olan kapıyı kapatmıştı. "Açmamışsın çünkü telefonu." "Haa ondan anladım." yavaş adımlarla bana gelmeye başladı. "Jisung'la aranızda bir şey mi var?" Gülmüştüm.
"Jisung en yakın arkadaşım ne alaka ki?" Tam önümde durdu, birbirimize çok yakındık. "Bu aralar çok fazla ondan bahsediyorsun çünkü, üstelik odaya geldiğimde çok samimiydiniz." Birkaç adım geriledim. "Yakın arkadaşız sadece, abim ve sen gibi düşün." biraz duraksadım ve devam ettim. "Niye merak ediyorsun ki bunu?" Elini saçlarıma atip karıştırdı. "Hiç sordum sadece." arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi. "Çabuk hazırlan bekliyorum kapıda." çıktı ve kapıyı kapattı.
Kapının kapanış sesiyle bir an odayı tamamen sessizlik kaplamıştı. Dolaptan kıyafet seçip hemen giyindim ve beni kapıda bekeyen Chan'ın yanına gittim. "Hazırım." Chan'ın beni baştan aşağı süzmesiyle kulaklarım hemen kızarmıştı.
"Çıkalım o zaman" Chan ile birlikte kapıdan çıktık ama bu sefer motoru değil arabası vardı. Arabasını çok nadir, hatta hic kullanmazdı bile. şaşırmıştım.
"Motorun nerde?" arabanın kapısını benim için açtığı zaman sordum. "Değişiklik yapmak istedim bu sefer"
İkimizde arabaya bindik ve uzun sure bir şey konuşmadık. sessizliği bozmak istediğim için abimi sorma kararı aldım. "Abim nerde bekliyormuş, nereye gidiyoruz?" sırıtmaya başladı. "Aslında abin çağırmadı sadece seni bir yere götürmek istiyordum ama o gün olandan sonra gelmeyeceğini bildiğim için yalan uydurdum."
"Yani abim çağırmadı mı?" dedim şaşkın bir şekilde.
Chan gülümsedi. "Hayır, Minho. Ama seninle yalnız olmak istedim. Jisung'dan uzak bir şekilde."
Jisung'la olan yakınlığımızın bir problem olduğunu düşünmüyordum ama Chan'ın neden böyle düşündüğü merak ediyordum. "Peki, neden?"
Chan, gözlerimi dikiz aynasından süzerek cevap verdi. "Jisung ile aranızda tuhaf bir enerji olduğunu hissettim. Belki de sadece benim kafamda öyle, ama pek hoşlanmadım bundan"
Bu sözler beni şaşırtmıştı. "Aramızda bir şey olmadığını söyledim. Ayrıca Jisung Hyunjin'den hoşlanıyor. Hatta su an flört ediyorlar."biraz duraksayıp devam ettim. "Yani anlayacağın Jisung ile aramizda hiçbir şey yok, daha kaç kez söylemem gerekiyo bilmiyorum ama arkadaşız sadece." Bir şey demedi tamamen yola odaklanmıştı.
Sonunda, nereye gittiğimizi sordum. "Peki, nereye götürüyorsun beni?" Chan tekrar gülümsedi. "Bir sürprizim var. Şimdi sadece yolculuğun keyfini çıkaralım." kafamı sallayıp yolu izlemeye başladım.
"Geldik." büyük bir mağazanın önünde durmuştuk, içerde bir sürü müzik aleti vardı. "Neden buraya geldik?" Arabayı kilitleyip mağazaya doğru ilerlemeye başladı. "Gitar çalmak istediğini söylemiştin. Bu yüzden sana gitar almaya geldik. Hadi gel içeri girelim." Daha şaşkınlığımı belli edemeden beni kolumdan tutup mağazaya sormuştu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
do i wanna know/minchan
Fanfiction" Geceler, sabah söyleyemeyeceklerini Söylemen için vardır Minho"