Uğultular geliyordu kulağına hiç kesilmeksizin. Sürekli birileri konuşuyor, anlamadığı cümleler geveliyordu. Gözlerini açmaya çabaladı. Fakat kaybetti kendini.
Tekrar bilincine kavuştuğunda rahatsız edici bir his sarmıştı etrafını. Vıcık vıcık şeyler vücuduna temas ediyordu. Belleğinden bir kelime seçti bu his için: İğrenç.
Bu sefer azar azar ışıkla buluştu göz bebekleri. Karanlığın içinde parlayan bu ışık gözlerini kamaştırdı. Gözlerini kırpıştırarak alışmaya çalıştı. Tepesindeki sokak lambası doğrudan yüzüne vuruyordu.
Çevresine baktı. Büyük metal kutular, siyah büyük poşetler, bir koku… Çöplük denilen yerde olsa gerekti.
Neden burada olduğunu bilmiyordu. Belleğinde hiçbir şey yoktu daha öncesine dair. Sadece birkaç sıfat, iletişim kurmasına yetecek kadar kelime ve cümle vardı.
Ayağa kalktı. Buradan çıkmak istiyordu. Gidecek bir yeri yoktu aslında, sadece bu iğrenç his ve kokudan uzaklaşmak istiyordu.
"Miyav…"
İnce bir ses duydu. Dışarıdaki araçların gürültüsü arasında çok ufak kalıyordu ama duymuştu. Ne olduğunu anlamaya çalışarak etrafına baktı.
"Miyav…"
Sokağın diğer ucundaki köşeden geliyordu. Merak ederek ilerledi.
Bir kutunun içinde ufak tefek bir hayvan gördü. Çaresizce kutuya tırmanmaya çalışıyor fakat tekrar düşüyordu.
Tamam, ne olduğunu öğrenmişti. Dört bacaklı, kıllarla kaplı bir yüze sahip, sevimli bir hayvan. Bu hayvana ne dendiğini bilmiyordu fakat bu bilgiyi edinebileceği bir yer de yoktu.
Ayrılmak üzere arkasını döndü.
"Hey, o kediyi alacak mısın?"
Arkasından birinin konuşmasıyla tekrar döndü. Sokağın diğer tarafında başka bir hayvan vardı. Ufak olandan farklı olarak daha büyük, iki metre değilse de yakın, iki ayak üzerinde duran kılsız bir hayvan. Belleğinde bunlara 'insan' dendiğini buldu.
İlginç, diğeri hakkında bir bilgi yokken insan neden vardı?
"Ha?" Ağzından tek bir hece çıktı.
"'Ha' da ne? Kediyi alacak mısın diye soruyorum."
Bu insan neden bahsediyordu? Aklı karışmıştı. 'Kedi' neydi?
"İ ee…" Karşısındaki bu insan gibi konuşmaya çalıştığında ağzından yalnızca bu heceler döküldü.
Konuşmayı bilmiyordu.
Tekrar denedi, diğerinin ağız hareketlerini taklit etti fakat anlamsız seslerden başkası çıkmıyordu.
"Hey, dilini mi yuttun? Affedersin, mecazi değil, gerçekten dilsiz misin?"
Adam onun yanına yaklaştı, yaklaştıkça ifadesinin değiştiğini görebiliyordu.
"Ay, çok kirlisin! Karanlıkta fark edemedim. Bu hâle nasıl geldin?"
Bu cümleler karşısında kaşlarını çattı. Doğrusu kendisi de merak ediyordu.
"Özür dilerim! Konuşamadığını gördüğüm hâlde boş boş sorular soruyorum." Adam iki eliyle kendi yanaklarına vurdu.
"Heh." Adamın davranışını eğlenceli bulmuştu. Farkına bile varmadığı bir anda dudakları kıvrılmıştı.
"Şey, peki, ben gitmeliyim." Adam yanından geçip kutudaki ufak hayvanı aldığı gibi geri döndü. "Tekrar özür dilerim." dediği gibi karanlıkta gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8bit Heart || BXB
RomanceBirdenbire kendini yabancı bir yerde bulan bir androidin kendine bir yuva edinmesinin hikayesi. Bir albümü dinlerken aklımda bu hikaye beliriverdi. Hep birlikte androidimizin aşkla tanışmasına şahit olalım ♡