9🌙

262 41 108
                                    






••

(10 gün sonra)

O gün Jungkook, tek kelime etmeden Jimin'in yanında durmuş, ona destek olmuştu. Daha sonra ise saatin geç olmasıyla evine dönmüştü. Aradan geçen on günde ise bir daha yan yana gelmemişlerdi. Jungkook sürekli işleri olduğunu söylüyor, görüşmeyi erteliyordu.

Jimin birkaç defa evine, çalıştığı kafeye ve okuluna gitse de onu görememişti. Yalnız kalmak istediğini anlıyordu. Burs konusunu kafasına taktığını düşünüyordu Jimin. Haklıydı zaten, çünkü Jungkook burs konusunu kafasına takmıştı. Jimin ile aylardır beraberlerdi ve senelerdir bursunu karşılayan kişi olduğunu bilmiyordu.

Jimin'in neden böyle birşey yaptığı, yada neden söylemediğini fazlasıyla kafasına takmıştı ve o yüzden, düşünmek için uzak duruyordu. Jimin yine mesaj atmış, aldığı kısa yanıtla iç çekip gözlerini kapatmıştı.

Yapacak birşeyi olmadığı için masasındaki çizimleri toplayıp kenara bırakmıştı. Kapı çaldığında sekreteri içeri girmiş, "rahatsız ettiğim için özür dilerim efendim, sizi görmek isteyen biri var" diye diyerek konuşmuştu.

"Kim?"

"Bay Jeon'un babası olduğunu söyledi efendim."

"Bekletme, içeri al hemen."

Oturduğu yerden hızla ayaklanıp kapıya yaklaşmış ve içeri giren adamı karşılamıştı. Bay Jeon içeri girdiğinde sıcak bir tebessümle bakmıştı Jimin'e. "Hoş geldiniz efendim" diye karşılayarak oturması için buyur etti.

Bej renginde olan ikili koltuğa oturan yaşlı adam Jimin'in gözlerine bakmış ve karşısına oturmasını istemişti. "Hoş buldum oğlum, karşıma otur erkek erkeğe konuşalım" demişti bay Jeon. Kısaca ne içeceğini sorup sekreterine haber vermiş, beklemeden oturmuştu Jimin.

Birkaç dakika normal konular hakkında konuşmuşlardı, daha sonra ise içinde iki fincan kahve iki bardak su olan tepsiyle içeri giren genç kadın kahveleri servis etmiş ve beklemeden çıkmıştı odadan. Kahvesinden bir yudum alan bay Jeon, fincanı yerine bırakmış ve derin bir nefes alarak konuşmaya başlamıştı.

"Son günlerde Jungkook ile görüşmüyorsunuz sanırım?"

"Evet... aramızda ufak bir yanlış anlaşılma oldu-"

"Biliyorum. Aranızdaki sorun her ne ise onu da halledeceğizi biliyorum ama, seninle konuşmak istedim sadece."

Başıyla onaylamış, tebessüm etmişti. Umuyordu ki, Jungkook ile araları hemen düzelsin. Bakışları karşısındaki adamı bulunca dikkatle dinlemeye başlamıştı. "Jungkook sıkıntılı bir çocukluk geçirdi" demişti bay Jeon. Jimin'in kaşları merakla çatılırken buruk bir tebessümle devam etti.

"Arkadaşları gibi istediğini alamaz, istediği gibi gezemezdi. Durumumuzu biliyorsun zaten, şuan eskisinden daha iyi. Jungkook birşeyler istediğinde alamazdık, zaten o da fark edince artık birşeyleri istememeye başladı. Hiç şikayet etmedi, hiç sorun çıkarmadı, her zaman elinde olanla yetinmeyi bildi."

Gözlerini kapatıp derin bir nefes alırken dolu gözleri ile dinliyordu onu, Jimin. "Sen yanlış birşey yapmadın oğlum, Jungkook kendini senin yanında yetersiz görüyor sadece. Burs meselesinden haberim var, bilerek böyle birşey yapıp Jungkook'u kırmazsın?" sorar gibi çıkmıştı sesi, inandığı şeyin gerçek olmasını istiyordu.

"Haberim yoktu gerçekten. Ben onay veririm sadece, kimin burs aldığını bilmiyorum. Jungkook'un o öğrenciler arasında olduğunu bilseydim ona söylerdim."

Gülümsedi sadece. Kısa sürede oğlu gibi gördüğü gencin samimiyet kokan cümleleri ile içi rahatladı. "Jungkook ile konuş bu durumu oğlum, ikiniz de üzülüyorsunuz. Onunla da konuştum."

Bu konu hakkında Jungkook ile de konuşmuştu bay Jeon. Bir süre düşünüp Jimin'i dinlemesini istemişti. Daha sonra ise şirkete, Jimin'in yanına gelmişti çünkü ikisinin de üzülmesini istemiyordu.

"Her zaman bir birinizi dinleyin ve mutlu olun oğlum." Cümlesinin sonunda tebessüm etmiş, iç çekerek ayağa kalkmıştı. Bir baba olarak oğulları ile konuşmayı istemişti ve görevini yerine getirmişti. Şimdi ise kendi gitme vaktiydi.

Yaşlı adamın yerinden kalkması ile Jimin'de ayaklanmış, karşısında durmuştu. "Teşekkür ederim efendim.." diye konuştu kısık sesle. Babasını kaybettikten sonra ilk defa baba sıcaklığını tatmıştı. Küçük bir çocuk gibi karşısındaki adama sarılıp ağlamamak için zor duruyordu.

Neyse ki bay Jeon bunu hissetmiş gibi yanına yaklaşıp kollarını açmıştı. Jimin ise ilk başta gözlerini irice açarak şaşkınlığını belli etmiş, daha sonra ise baba sıcaklığındaki kolların arasına girmişti.

"Bundan sonra izin verirsen eğer sende benim oğlumsun. Tek isteğim bir birinize sahip çıkmanız oğlum."

Kısa kucaklaşmadan geri çekilip yorgun gözlere baktı Jimin. "Size söz veriyorum Jungkook'u asla üzmeyeceğim-" konuştuğunda yaşlı adam cümlesini tamamlamasına izin vermeden, "sadece Jungkook değil, senin de iyi ve mutlu olmanı istiyorum." demişti.

Jimin'in gözleri tekrar dolarken derin bir nefes almış ve başını olumlu anlamda sallamıştı. Daha sonra ise bay Jeon'u yolcu etmişti. Kapıyı kapattıktan sonra geriye dönmüş ve sandalyesine oturmuştu. Tek yapması gereken şey Jungkook ile konuşmaktı. Bu fırsatı nasıl elde edeceğini düşünürken telefonuna gelen mesajla gülümsedi.

Mehlikam:
Hyung,
Konuşmak istiyorum.
Eve gelir misin?
Senin evine.
Kapıda seni bekliyorum..

•••





MEHLİKÂ-JİKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin