ilk.

1K 55 73
                                    

merhabalar.. nasıl söze girsem bilemedim ama ilk yazdığım kurgu, bu yüzden pek tecrübeli değilim. okuyacağınız doktor sahnesini gerçekte yaşadım sonra sırıtarak doktoru hayal ederken dedim ki, neden fic yazmıyorum? öyle gelişti her şey. yarışmacıların gerçek yarıştığı sezona ya da olaylara bağlı kalmadan yazıyorum, ona göre okursanız sevinirim. umarım beğenirsiniz. iyi okumalar!!

25.02.22

buz gibi esen rüzgârı umursamadan önünde durduğum binaya son bir kez daha baktım. dile kolay 1 sene bazen uykusuz, bazen ağlayarak, bazen korkarak girmiştim bu kapıdan. ve biraz önce; Masterchef ikincisi olmuştum. yorgundum ama mutluydum, bir yanım buruktu ama diğer yanım bir o kadar sevinçliydi. çünkü kupayı ne kadar birlikte kaldırsak da, sahibi Cemre'ydi.

benden önceki sezonu izlemedim ama buraya gerçekten çalışarak geldim, hastalığıma rağmen hiçbir zaman pes etmedim.

dolan gözlerimi sildikten sonra derin bir nefes aldım ve gözyaşlarımı silip ceketime biraz daha sarılarak gülümsedim. önümde duran sırt çantamı alıp arabama doğru ilerledim. direkt arka koltuğa fırlattım. kapıyı kapattım ve sürücü koltuğuna oturdum. arabayı direkt Cemre'nin evine sürdüm. onunla aynı zamanda ev arkadaşıydık. en yakın arkadaşımdı. her sırrımı bilirdi, her sırrını bilirdim. o benden önce gelmişti, bu yüzden ev onundu ama yedek geldiğim hafta beni uğraştırmamak için onda kalabileceğimi söylemişti, o günden beri onun evindeydim.

arabayı sürmeye başlayınca kısa sürede evin önüne vardım. heyecanla evinin önüne doğru koştum ve kapıyı birkaç kez tıklattım. gelmesini beklerken sol ayağımın üzerinde durup sağ ayağımla yerde ritim tutmaya başlamıştım, kısa sürede kapı açılınca kollarımı direkt Cemre'nin beline doladım, onun da kolları anında sarılmıştı boynuma. uzun zamandır bu anı bekliyorduk. sarılma faslından sonra üzerimdeki ince ceketi çıkarıp içeriye geçtim ve çantamla birlikte koltuğun kenarına bıraktım.

"sonunda bitti. artık baskılar yok, zorbalıklar yok, gereksiz insanlar yok, stres yok."

Cemre'nin kapıyı kapatıp hızla yanıma gelmesinden sonra kurduğu cümleyle hızlıca başımı salladım, haklıydı. kötü zamanlardan geçmiştik ve birbirimizin yanında duran sadece bizdik.

"evet, evet. o kadar mutluyum ki ben de, içim içime sığmadı buraya gelene kadar."

siyah, boncuk gözleriyle direkt bana bakarken aklına ne geldiyse gözbebeklerinin büyüdüğünü fark ettim.

"diyorum ki, acaba bu olayın üzerine kutlama mı yapsak?? yarışmadan arkadaşlarımızı da çağırırız. ve şefleri da tabii."

"çok iyi olur yavrum. ama nerede ve ne zaman yapacağız?"

"bizim evin alt tarafında bir kafe var, biliyorsun. çalışmaya gidiyoruz bazen."

"hıhım, biliyorum."

"2 gün sonra. orası uygun olur bence. zaten çok büyük bir şey yapmayız. kendi aramızda, şeflerle. özellikle 'Danilo şef' ile."

Danilo şef. bu kısmı bilerek bastırarak söylemişti. o benim yıl boyunca her zaman yanımda olan; koşulsuz güldürebilen, sorunlarımı anlatabildiğim ve çoğunlukla onlara çare olan, bazen abi ama çoğunlukla babam yerine koyduğum şefimdi. gelmesini isterdim. gelmesini biraz çok isterdim.
kimi kandırıyorum ya?
gelmesini aşırı aşırı isterdim.

"Danilo şefim. canım şefim, bal şefim. canımı istese veririm şefime. kesinlikle ilk onu çağırmalıyız."

bu dediğime karşılık Cemre kahkaha atmıştı. komik bir şey değildi bence. yani herkes şefini babası görüp bağlanabilir, sonuçta burada ailemizden uzak ve yalnızız. değil mi?

zıtlıklarına hastayım. // Alican Sabunsoy - Barbaros Yoloğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin