ed sheeran - shivers
***
Bang Chan yanımda iken gerçekten telefonum aklıma gelmiyordu, dünya umurumda olmuyordu ki ben normalde sürekli telefona bakıp duran bir insandım. Şimdi sadece anın tadını çıkarıyordum. Başım omuzunda, ikimiz sessizce denizi izlerken "Bir şeyler alalım mı?" demesi ile kafa salladım.
O günkü gibi geride kalan küçük market yine açıktı, hafifçe titreyerek kolundan çıktığımda "Üşümüşsün," demişti. İç çektim. "Dışarıda kalalım ama, ben böyle seviyorum."
"Gel."
Elimi tutarak ikimizi yürüttü ve arabasının arkasına getirdi, ben merakla ona bakarken o bagajı açmış ve köşede katlanmış bir şekilde duran hırkayı alıp bana vermişti. "Hafta sonları bazen yürüyüşe çıkarım, o yüzden arabada bir tane hırka oluyor hep."
"Sanırım şu an çok heyecanlandım." dememle o halimize gülerken elimde hiçbir şey yapmadan tuttuğum hırkayı almış ve yavaşça bana giydirmişti. Bol, uzun hırka anında beni ısıtırken fermuarını çekip gülümsedim.
"Gidelim." Yürümeye başlarken ekledim. "Şimdiden anlaşalım, bu sefer ben ödeyeceğim. Geçen sefer sen ödedin, bu sefer olmaz."
"Hayır olur." dedi. "Çünkü bu sefer de randevuya çıkaran benim."
"Ne dedin, duymadım? Ben mi ödüyorum, tamam canım."
Ellerim ceplerimde, hızlı hızlı yürürken Bang Chan uzanıp kolumdan tutarak kendine çekti beni. Ani yakınlığımız ile nefesimi tutarken "Olmaz," demesi ile omuz silktim. "Ya Bang Chan, itiraz etmez misin lütfen?"
"Ortak ödeyelim."
Sırıttım. "Kabul."
İkimiz eğlenerek markete doğru yürüyüp içeri girdiğimizde geçen sefer yine beraber geldiğimiz için kasiyer tanımış olmalıydı. Rafların arasına girip merakla dolaştım. "Ne alsak? Hava soğuk, bira da içersek sanırım donarız. Sıcak bir şeyler?"
"Olası," deyip tek eli cebindeyken diğer eli ile raftan aldığı bir şeyi inceliyordu. Gözlerimi ona çevirdiğimde ciddi yüz ifadesinin yine yüzünde olduğunu gördüm, ne kadar gezsem de içecek pek bir şey yoktu.
Sonra gördüğüm şeyle duraksadım, kıkırdadım. "Hey, Bang Chan. Mandalina alalım mı?"
"Ne?"
Benim baktığım yere baktığında bir kasada olan mandalinaları gördü, bir randevu için gerçekten absürt olabilirdi ama hiç umurumda değildi. "Şaka yapıyorsun?" diye inanamazca sorduğunda kıkırdayarak kasaya yaklaştım. "Hayır."
Bir poşet alıp içine mandalina koyduğumda şaşkınca beni izliyordu, beklemiyor olmalıydı ama hoşuna gittiği de gülüşünden belliydi. Sırıtarak torbaya mandalina attım bir sürü, keyifle gülümsedim. "Sen bize iki tane su alır mısın, elimizi yıkarız."
O su almaya giderken koşa koşa kasaya gidip telefonumun arkasındaki kartla mandalinaların parasını ödedim. Yanıma gelen Bang Chan bana dik dik bakmış, bense benden mutlusu olmadığı için sırıtmıştım.
İkimiz dükkandan çıkıp geri arabaya doğru yürürken keyifle elimdeki poşeti sallıyordum. Kahkaha attım. "Çocuk bile beklemiyordu mandalina almamızı."
"Biliyor musun," dedi aniden. "Tanıdıkça daha çok hoşuma gidiyorsun."
"Sanırım az önce bayıldım."
Hızla koluna tutunduğumda şok olmuş halime güldü, ben heyecanla ona bakarken ikimiz arabaya yaklaşmıştık ki birkaç kişi gördük arabanın etrafında. Bang Chan benden önce fark etmiş olmalıydı ki kaşlarını çatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
va va vis, seungchan ✓
FanficModa tasarım öğrencisi Seungmin'in gözüne kestirdiği biri vardı; 21. yüzyıl Kore Kraliyet ailesinin koruması Bang Christopher Chan.