Bölüm 1

2.5K 126 104
                                    

Yongbok yavaş yavaş kendine gelmeye başladığında vücudunu hareket ettiremiyor, hiç bir şey göremiyor ve neredeyse nefes bile alamıyordu. Yavaş yavaş bilincinin gelmesi ile bağlı olan ellerini çekmeye çalıştı, nafile. Başında ki çuvalı yere atmaya çalıştı, nafile. Neredeydi? Ne olmuştu? Kim vardı etrafında? Bu sorular aklından sürekli geçiyor, içine bi havuz gibi daldığı korkusunu ve gerginliğini de yatıştırmaya çalışıyordu. Tek hatırladığı şey güzel tadı olan bir meyve suyu ve başına sertçe vurulan bir cisim. Başının ağrısı yüzünden de çığlık çığlığa bağırmak istiyordu. Küçük çocuk bağlı olduğu sandalyeden kurtulmaya çalışırken tüm cesareti topladı.*

Felix : K-kimse var mı?

Tüm cesaret; titreyen ve kendinden emin olmayan bir sesten ibaretti.

Hyunjin her gün ki gibi bugünde birini kaçırmış, onu depoya getirmiş ve uyanmasını bekliyordu. Her zaman ki gibi biraz hıncını çıkarttıktan sonra organlarını alacak ve ortalığı temizleyecekti. Onu buraya getirdikten sonra onu sıkı sıkı bağlamış, kaçmaması için güvenli bir odaya koymuştu. Kapıda sessizce kahvesini içip onun uyanmasını bekliyordu. Kahvesini içerken gelen sesle beraber kalkarak kahvesini kenara bıraktı. Kapının kilidini açarak içeri girdi, sandalyede ki küçük ve şirin omegaya bakarak sırıttı. Işıkları açarak daha net görünmesini sağlamıştı.
Odanın çoğu yerinde kanlar ve kemikler doluydu. Dün fazladan işi olduğu için temizlemeye zaman bulamamış ve haliyle böyle kalmıştı. Etrafta kısa bir bakış gezdirerek kapıya yaslandı.

Hyunjin : Sence sanat eserlerim nasıl durmuş?

Diyerek alayla gülerek başını eğdi ve ona baktı.

Felix ışıklar açıldığında gözlerini sıkıca kapattı. Uzun süre karanlıkla kaldığı için ışıklar gözlerini acıtmıştı doğal olarak. İçeri birinin girdiğini görmüştü. Korkusu artmıştı. Gerginliği tüm vücuduna yansıyordu resmen. Sandalyede çırpınmayı bırakmış kımıldamadan oturmaya başladı. Gözlerini yavaş yavaş açtı. Açtığı an yerde ki, önünde ki kan izleri çekmişti dikkatini. Daha sonra korkuyla başka bir yana çevirdi başını. Kemikler. Başka bir yana çevirdi. Et parçaları. Korkuyla göğüsü inip inip kalkmaya başladı. Derinleşen nefesleri ile vücudu kaskatı kesildi. Kapıdan gelen sesle kapıya çevirdi bakışlarını korkuyla. Bir genç. Güzel bir genç. Sorduğu soruyla korkudan beyaza dönmüştü teni. Belliydi bu adam bi katildi. Bi psikopat. Korkudan dili bağlandı.

Felix : ...Siz kimsiniz..?

Hyunjin, omeganın gözlerini kapatması ile korktuğunu düşünmüştü. Bu da haliyle gayet hoşuna gitmişti. Onun korktuğunu ve gerildiğini oda içinde yayılan portakalı anımsatan feromonlarından anlamıştı. Yavaş adımlarla sandalyenin ətrafında dolaşmaya və konuşmaya başladı.

Hyunjin : Ben mi kimim? Ben delta Hwang Hyunjin. Bir organ mafyasıyım ve organların yaşına göre daha da iyiler. Sana biraz işkence ettikten sonra senin organlarını alacağım yani ölmeye hazır olmalısın güzel omega.

Diyerek delta olduğunu kanıtlayacak feromonlarını salgılamaya başladı. Onun gittikçe kendinden korkması gayet kendisinin hoşuna gitti.

Felix sandalyeye yaklaşıp etrafında dolaşmaya başlaması gerilemesine her geçen zaman daha da arttırıyordu. Kendini tanıtmaya başlayınca şaşkınca dinledi. Organ mafyası.. Ölüm günü bugün mü olucaktı? Ya da buraya kadar mı yaşayacaktı. Hayatı bundan ibaret miydi? Gözleri dolmuştu. Ne konuşabilmişti ne de hareket edebilmişti. Hayır yalvarmıcaktı. Ölmemek için yalvarmıcaktı. Bi koyun gibi şimdiden boyun bile eğmişti hatta. Ölümü kabullenmesi korkusunu yenmemişti tabi ki. Kalbi hızla çarpıyor, derin nefesler alıyor ve göz yaşlarını tutmaya çalışıyordu.

Felix : İşkence..? Organlarım... Neden bunu yapıyorsunuz...?

Komik şeyler sorduğu kesindi küçük omeganın. Durumu tam kavrayamamışı bile. Ne diyebilirdi ki? Duyduğu delta feromonları karşısında titremeye başladı korkudan. Deltalar, korkunç varlıklar. Engel olamadığı göz yaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Sesi çıkmıyordu ama sadece süzülen gözyaşları vardı.

Felix'in feromonları gittikçe çoğalıyordu ve bu da kendisini zor bir duruma düşünüyordu. Ne kadar güçlü bir tür olsa bile, omeganın güzel kokusuna karşı çok fazla dayanamayacağından emindi. Onu uyarmak amaçlı sert bir şekilde konuştu.

Hyunjin : Yeter ölmeden önce sikilmek istemiyorsan şu feromonlarına sahip çık salak omega!

*Diyerek sinirle ona baktı, normalde de çok sinirli ve baskıcı biriydi dolaşmayı bırakarak tam önünde durdu kollarını birbirine bağlayarak:*

Hyunjin : Canım istiyor siz omegalardan nefret ediyorum.O eteklerinizin altından simli pipiniz gözükücek diye hiç korkmuyor musunuz?

Alayla sırıtarak ona bakıyordu gözlerinden akan küçük tuzlu su damlalarına baktı üzerine eğilerek gözlerini sildi.

Hyunjin : Şşt yaşlarını biraz sonraya sakla şimdi ağlamanın zamanı değil.

Söylediklerime karşı sert tavrı vücudumun her bi hücresini uyarmıştı sanki. Korkudan daha da yayılmıştı. Bu durumda feromonları bırak, çişimi bile hatta bedenimi ayakta bile tutamazdım. Yutkundum. Önüme dikildiğin de korkak gözlerle yüzüne bakındım. Sorduğum soruya verdiği alçak tavırlı cevap karşımdakini tanımama daha da yardımcı olmuştu. Göz yaşlarımı sildiğinde başımı hafifçe eğdim. Tüm vücudumu sıkıyordum hareket etmemek için.

Yongbok:..Tutamıyorum. Kendimi tutamıyorum. Siz karşımda bu şekilde konuşurken, beni bu şekilde bağlamışken nasıl tutabilirim ki...

Sildiği göz yaşları tekrardan süzülmeye başlamıştı. Daha şiddetliydi.

Yongbok : Omegayım diye mi beni buraya, öldürmeye getirdiniz...?

Duyduklarımla hâlâ gerçekliği sorguluyordum. Rüya mıydı bu? Eğer bi kabussa hemen uyanmayı diledim. Evet hep ölmek istiyordum. İğrenç ezik hayatımdan kurtulmak istiyordum ama bu şekilde değildi. Asla bu şekilde değildi. Korkuyla ağlamaya başladım.

Feromonları iyice kendisini çıldırtırken ona dokunup dokunmamak arasında gidip geliyordu hrlayarak çenesini kavradı ve okşamaya başladı. Belki de onu bu geceliğine kullanmalıydı.

----------------
Yeni ficle karşınızdayım<33

My Mafia // HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin