"Elini tutan kişinin elini asla bırakma prensesim..elini sıkıca tut ve asla-asla bırakma."
Judas: *uykusunda sayıklar* Anne..
"Judas: *Annesi'nin kapanan gözlerine bakar* Anne.. Hayır hayır, anne *annesinin cansiz bedenini sallar* Hayır.. ANNE *kanlı elleriyle annesine kalp masajı yapmaya başlar* Anne lütfenbeni bırakma, LÜTFENN, ANNE!!"
Judas: *uykusunda sayıklar* Hayır.. beni bırakma anne.
X: Kalkın!! HERKES KALKSIN!
_____________________________________
Gözüme gelen güneş ışıklarıyla birlikte gözledimi zar zor aralamaya başladım. Gözlerimi açınca hücre kapısını açmış olan gardiyanı gördüm, bize bakıyordu. Uyuduğum yerde oturur pozisyona gelerek çevreme bakındım. Bir sürü kadın ve çocuk vardı.
"Baba: Seni de annen gibi öldürmeden önce gözümün önünden kaybol.
Judas: *akan göz yaşlarının arasında gülerek* Dalga mı geçiyorsun?
Baba: Ne dedin sen?
Judas: Sen benim halime yaşamış mı diyorsun? Oradan bakılınca şu an yaşıyor gibi mi görüyorum pislik herif.
Baba: *Judas'a tokat atarak yere düşürür* Pislik öyle mi.. peki. Madem yaşamadın seni yaşatacak birilerini bulurum.
*Judas gözünde akan yaşlarla annesinin yerdeki kan izlerine bakar, ellerini yumruk yapar*
Baba: Daha doğrusu buldum bile. Seni saraya sattım, madem burada zaten yaşamadığını söylüyorsun, eminim onlar seni güzelce yaşatırlar
Judas: *dolan gözleriyle babasına bakar* Ne?
Baba: Sen sarayın malısın, seni krallığın kölesi yaptım, artık onlara orospuluk yaparsın."
O kadar insan.. dışarıdan bakan birisi bu hücrediki kişilerle ilgili farklı düşüncelere sahip olurlar. Acaba buraya nasıl düştüler, hayatları önceden nasıldı, hayatları bu raddeye gelebilecek kadar nasıl kötü olmuş olabilir? Fakat biliyorum, buradaki hiç kimsenin hiç bir zaman bir hayatı olmadı.
_____________________________________
X: KALKIN HADİ, SARAYA GELDİK!
Y: Sanki güzel bir şeymiş gibi söylüyorlar. Sence nasıl bir yer?
Judas: *yanımdaki kişiye baktım, tekrar önüme döndüm* Bilmiyorum.
_____________________________________
Tek bildiğim buranın her halükarda benim mezarım olacağı.
Kapıdaki adam biraz ilerleyerek kapıdan uzaklaştı. Dışarıda başkalarıyla konuşmaya başladı yavaş yavaş hücreden dışarıya çıktım ve etrafa baktım. Krallığın içine girmiştik. Uzun ağaçların arasında, çok yakınımızda olan sarayı izliyordum. Sarayın bahçesi ormandan farksızdı, güzel sesleriyle muhabbet eden kuşlar, oradan oraya uçan rengarenk kelebekler.. ve biraz ilerisinde ihtişamından gözler kamaştıran büyük saray.
Bizi uyandıran gariyan tekrar kapıya doğru geldi. Bana bakarak yanımda kapıda duran bekçiyle konuştu.
_____________________________________
X: Hücreden çıkan herkesi zincirleyin ve zindana götürün. Bundan başlayın.
_____________________________________
Gözlerimi adamdan ayırlmadan bakmaya devam ettim. Bir süre sonra arkadasını dönerek saraya doğru ilerledi. Bekçi ellerime ve ayaklarıma zincirler vurdu, diğer herkese de teker teker aynısını yaptılar. Sonrasında bizi karanlık bir odaya götürdüler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𓄂𝐊𝐫𝐚𝐥𝐢𝐲𝐞𝐭𓆃
Teen Fiction✧Açıklama✧ "Elini tutan kişinin elini asla bırakma prensesim..elini sıkıca tut ve asla bırakma." Ne zaman göğe bakacak olsam her zaman annemin son cümleleri kulaklarımda yankılanıyordu. Ama ne komik geliyor du şu an... Kimsem yoktu, hiç bir varlığım...