3.Bölüm: Ölüm İle Yaşam Arası

11 2 35
                                    

    İyi okumalar

......................................................

    Her birimiz ayaklanarak odadan teker teker çıkmıştık fakat nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Hiçbirimiz konuşmadan öyle sessizce yürümeye devam ettik. Jisung ara sıra fısıldayarak şarkı söylüyordu. Her seferinde de Felix şarkıyı tahmin etmeye çalışıp devam ettiriyordu.

    "Yürü yürü daha nereye kadar yürüyeceğiz?" En sonunda dayanamayıp isyan etmiştim. Resmen koridor bomboştu. Tek bir kapıya dahi rastlamıyorduk. "Keşke cevabı bilseydim Chan." Seungmin kafasını sallayarak itiraz etmişti. Jisung elini duvara doğru yaslayınca duvar hızlıca içeriye doğru çöktü. 

    Jisung çığlık atarak geriye doğru giderek Felix'e çarptı. Felix'te Hyunjin'e doğru çarpınca olanlar oldu. Felix Hyunjin'in üstüne düşerek yerde yuvarlandılar. Hemen hızlıca kalkarak birbirlerinden ayrıldılar.  

    "Tanrım, geldiğim yerde bunlardan bu kadar yoktu! Sınanıyor muyum ne?" Felix'in dediğiyle hepimiz ona doğru baktık. "Geldiğin yer nasıl bir yer Küçük Bey?" Kolumu Hyunjin'e doğru uzatarak onu bir nevi uyardım. "Haklısın dostum, belki de geldiği yerde ondan çok daha fazla vardır? Ne dersin Küçük Bey, buradan çıktığımda kazandığım para oraya yeter mi?" Changbin'in dediğiyle kaşlarımı çattım. 

    "Sizin gibilerin olmadığı bir yerden geldiği kesin, bırakın aptalca davranmayı!" Jisung, Felix'in elini tutarak ayağa kalkmasına yardımcı oldu. "Sen ne bilirsin ki oraları Sincap Suratlı?" Tam Jisung arkasını dönüyordu ki Changbin'in suratına inen yumruk onu durdurdu. "Kapat çeneni, anca küçüklere yetiyor değil mi gücünüz!" Kafamı soluma doğru çevirerek Minho'ya baktım. Changbin'in yanağı kıpkırmızı olmuş ve derin derin soluk alıp veriyordu.

    "Şuna da bir bakın!" Deminden beridir fark edemediğimiz odanın içine baktım. Jeongin çoktan odanın içine girmiş odayı geziyordu. "Sonunda karnımızı doyurabileceğiz!" Haklıydı, masanın üstü belki de ömür hayatım boyunca göremediğim yiyecekler ile donatılmıştı. Ve bunların hepsi sekiz kişiye çok fazlaydı. Yani bunların hepsini yedikten sonra bir hafta aç kalmazdık.

    "Ne var içeride?" Seungmin'in sorusuyla arkamı dönerek Seungmin'i yakalım. Kolundan tutarak odanın içine sürükledim onu. "Şuna da bir bak, ne kadar da güzeller değil mi?" Hızlıca kafasını salladı. Odanın ayrıca bir karartısı vardı, belki de herkesi korkutmaya yeterdi ama şuan hiçbirimiz bunu umursamıyorduk. Masanın üstündeki mumlar ve duvardaki lambalar etrafın karanlık gözükmemesini sağlıyordu.

 "Ne bekliyorsunuz, otursanıza!" Diğerleri de arkamdan gelerek hızlıca masaya geçtiler. Fakat ben hala daha emin değildim. Evet doğru tüm yemekler çok güzel gözüküyordu fakat zehirlilerse ne yapacaktık? Seungmin'in kulağına eğilerek konuştum. 

    "Ben bundan pek emin değilim." 

    "Ben de emin değilim ama eğer bir gerçek varsa o da şuan çok aç olduğumdur." Ben de çok açtım. Hatta utanmam olmasaydı karnım guruldayabilirdi. Başıma ne geleceğini düşünemeyecek durumdaydım. Seungmin'i de kolundan sürükleyerek masaya oturttum. "Boş versene şuan kurt gibi açım!" Ben de çekinmeden hızlıca masaya oturdum. Her birimiz başımıza kötü bir şeyin geleceğini düşündüğümüzden hiçbirimiz yemeklere dokunmuyorduk. "Hey Küçük Bey, kendine yakışanı yaparak ilk sen denemeye ne dersin?"

   "Hayır, belki de sen alışkınsındır hayatındaki dönüm noktalarına. Sen başlamaya ne dersin?" Hyunjin meyve tabağının kenarında duran meyve bıçağını alarak Felix'e doğru uzattı. "Tercih etmen gerektiğini belirtmedim. Ye şu önündeki yemeği!" Deminki cesaretli Felix'ten esaret yoktu şimdi. Jisung Felix'i desteklemek istercesine elini Felix'in omzuna koydu. O da eline kaşığını alarak kaşığı çorbaya daldırdı. İkisi aynı anda kaşıklarındaki yemeği ağızlarına götürerek yemeği yuttular. 

HellevatorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin