4.bölüm
'KALBE BATMAK'Bazı kelimelerin sığmadığı acı anlar vardır, su gibi akar gider ve bir gün geçmişe baktığında anlarsın her şeyin boşa olduğunu...
Yere yığılan adama dönüp bakarken bir kurşun daha geldi bana değecekti ama bacağımdan tutup beni yere çeken adam buna engel oldu.
Yere yapıştığımda alnımı yere çarptığım için ağzımdan "ah!" kelimesi çıkmıştı.
Alnımı sıvazlarken tekrar yanımda duran adama baktım. Hala yaşıyordu.
Bu şans mıydı? Bilemezdin belki ama bu adam şuan...
Boran'ın kalbine çarpan kurşun canını acıtıyordu ama buna rağmen hâlâ gülümsüyordu.
Neden bu kadar güzel gülümsüyordu?
Öleceğini bilsem bile bir şans daha arıyordum. Onu kurtarabilecek bir şans. Bana ne kadar kötü davransa da benden özür dileyecek bir şans arıyordum.
Belkide aradığım şey tam karşımdaydı.
Gözlerim hızlıca sehpanın üzerinde duran çantaya kaydı. İçi malzeme dolu gibi gözüküyordu. Yerde eğilerek sehpaya kadar ilerledim. Elim ile sehpaya yanaştığımda hızlıca çantayı aldım ve yere eğilerek Boran'ın yanına doğru geri geldim.
Çantanın içini açma fırsatında içinde işe yarayacak ilk yardım malzemeleri vardı.
Hızlıca kurşunu çıkarabileceğim bir şey aradım. Kurşunu çıkarabileceğim bir alet bulduğumda hızlıca alarak Boran'a yaklaştırdım. Onun gözleri büyürken "Kurşunu çıkarmam gerek" dedim.
Elimdeki alet ile kalbine yaklaşarak üstündeki gömleği çıkardım ve kurşunu bulmaya çalıştım. Neyseki fazla derine inmedi kalbine batmadan durmuştu.
Atletle kurşunu tutarak serisine daha fazla zarar vermemeye çalışarak kurşunu yüzeye doğru çıkardım. Artık kurşunu onun bedeninde değildi.
Onun nefesleri elime doğru vururken zor nefes alabildiğini anlıyabiliyordum.
Çantanın içinden iğne ve iplikte çıkmıştı. Elime alarak yarasını dikmeye başladım. Onun haykırışları ve izlemeleri kulağımı meşgul ederken "Dayan," dedim. "Çok az kaldı lütfen dayan." diye tekrarladım. O kendini ayık tutmaya çalışırken son dikişleri atıyordum. İşim bittiğinde derin bir nefes alarak alnımdaki teri sildim.
Çantanın içine doğru baktım. İçinde sargı bezi yoktu. Odaya göz gezdirdiğimde dışarıdan çatışma sesleri geliyordu. Daha fazla etrafa bakmayarak gömleğini yırttım ve yarasını sarmaya çalıştım.
Gömleğin sarmadı bitince iğneyle gömleği diktim ve sargının açılmamasını sağladım.
"Bitti." dedim nefes nefese. Titreyen ellerim ilk kez işe yaramıştı. İlk kez bir şeyler becermişti. İlk kez bir insanı hayata döndürmüştü.
Boran'a doğru eğilerek kafasının altına yere dağılmış olan kazağı koydum. Kafası acımasın diye.
Beni zar zor algılıyordu. O sırada odanın kapısının aniden açılması ile içeri Slaven ve arkadında birkaç adam girdi. Slaven ilk önce beni süzdüğünde abim diyecekken gözleri yerde duran Boran'a kaydı.
Ona doğru bakarken slaven'e dönerek "Kurşunu çıkardım ve yarasını diktim ama acil hastaneye gitmesi gerek, fazla dayanamaz." diyerek ayağa kalktım.
"Teşekkürler." dedi. "Neden?" diye sordum. "Abimden nefret etsende onu kurtardığın için." diyerek arkasındaki adamlara abisini işaret etti. Gözleri kızarmaya başlamıştı çoktan.
Adamlar Boran'ı götürürken ben hâlâ olduğum yerdeydim. Boran gözlerini kapatırken Slaven bana döndü. "Sen burada kal birazdan adamlar seni almaya gelecekler." dedi ve gitti.
Saatler geçti.
1 saat dedim,
2 saat dedim,
3 saat dedim,
4 saat dedim,
Ama kimse gelmedi.Zaten beklemek aptallıktı.
Adımlarımlarımla evden çıkarken ölü ceset kokuları burunuma geliyordu. Ölenlerin ceplerini tek tek karıştırarak telefon aradım. Son kişininkine bakarken telefon buldum ve çalışıp çalışmadığına baktım.
Çok şükür çalışıyordu.
Adamın parmak izini okutup telefonu açtım ve aramalara girip yazdığım numarayı çevirdim.
"Alo?" dedi açıldığında gelen ses. "Benim, defne bana yardım edebilir misin?" diye sordum.
"Ederim tabii Revan, sen neredesin söyle seni oradan alayım." dediğinde etrafa bakındım. Evden hızlıca çıkmıştım ve orman gibi bir yerdeydim. Ara sıra karşıma evler çıkmıştı. "Ben seni beni Alman gereken yerde arayacağım tamam mı? Şimdi kapatmam gerekiyor." dedim ve aramayı kapattım.
Hızlıca yürümekten ağrıyan bacaklarım bu sefer inadına koşmaya başladı. Her şeye inat koşmaya başladım. Tüm zorlukların arasında umutlanmak koşmaya başladım.
Yolun sonuna yaklaştığımı çoğalan arabalar ve yeni yapılan binalardan anladım.
Hâlâ koşuyorum ve sonunda 3 yol ayrımı karşıma çıktı. Birinde 'Tuzla,Ankara' diğerinde 'havalimanı' diğerinde ise 'Ümraniye' yazıyordu.
Seçimini yazıp 3. Tabeladan geçerek tekrar koşmaya başladım. Yaptığım tek şey kimseyi umursamadan hedefe koşmaktı.
Saatler mi dakikalar mı desem bilemezdin ama çocukken dikkatimi çeken otobüs durağındaki camlar gibi olan ve üzerinde siyah martılar olan adını bilmediğim şeyle gülümseyerek durdum.
Ümraniyenin de sonuna gelmiştim. Cebimden çıkardığım telefon ile yine aynı numarayı aradım.
Numara açar açmaz "Revan!" diye bir bağırış koptu. "Revan neredesin? Saatlerdir aramıyorsun sana ulaşamıyorum! Hemen konum at, hemen!" diye bağırdığında "sakın ol." dedim.
Kesinlikle papatya tarlası önerirdim.
"Konum atıyorum çabuk gelmelisin ama." dedim. Çünkü bulunduğum yerde ne kadar kalırsam o kadar çabuk yerimi bulurkardı. Gerçi şuan onların umrunda bile değildim.
Bana da papatya evreni lazımdı, kesinlikle.
Telefonu kapattım ve Defneye adamın internetini kullanarak konum attım.
Yakında adamın öldüğü belli olacak ve hattı kapanacaktı o yüzden elimden geldiğince hızlı olmalıydım.
Yaklaşık yarım saat sonrasında önümde duraksıyan arabayla gülümsedim. Araba kenarda durdu ve içinden Defne çıktı. "Revan!" diye bağırışkarı on metre öteden duyuluyordu.
Evet yine öneriyorum %100 %100 papatya tarlası pardon evreni, kesinlikle öneririm.
Gergin bakışları üzerimde gezinirken "Revan sana ne oldu böyle? Üzerin bütün yırtık," biraz daha inceleyerek "kan..." dedi.
Hızlıca koşarak bana sarıldı. Kokusunu içime çekerken kiraz kokulu parfüm on metre öteden anlaşılıyordu. Burnumu tutarak. "Defne sana asla kiraz çayı değil tarlasını bile önermem." dedim.
Bana niye der gibi bakarken hızlıca daha sıkı sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM ATEŞİ
FantasiaASKIYA ALINDI "Sen ne diye odayı bu hale getirirsin!" diye bağırdığında korkudan titremeye başlamıştım. Niye titriyor dum ki o kadar da korkmuyordum. En sonunda yaklaşan hareketleriyle karnıma bir yumruk vurdu. Acıyla inlesemde durmayarak boks kumu...