Bu ne kriziydi? Boğazı kurumuştu uykusundan uyandı. Zehir kendisini belli ediyordu. Ter içinde uyandı, lavaboya koştu. Salak gibiydi, beyaz suratına baktı soğuk su musluğunu açtı . Avuç dolusu suyu suratına çarptıktan sonra kendisine gelebilmişti. İçindeki öfke sesini duyabiliyordu. Kötülük istiyordu. Bu şekilde uyuyamazdı, mutfağa gitmek için koridora çıktı. Salonun önünden geçerken, salonda mışıl mışıl uyuyan bacağı açılmış kıza baktı. İçinden ona sahip olmak geliyordu, deliler gibi çıldırıyordu. İçindeki kötülük ona yol gösteriyor ama o aldırmıyordu. Bir bardak süt içip tekrar yatağına doğru yola çıktı. Uyuyan kıza bakmamak için kendini kastı ve başardı. Yatağına ulaştıktan sonra, tekrar uyuyamadı. Canı sıkılınca, sigara içmek istedi paketi salonda unuttuğunu fark etti. İçindeki boktan sese anlam veremiyordu ayağı kalktı ve salona doğru yürümeye başladı. Bir yanı onu uyandırmak ve sahip olmak isterken bir yanı da, sessizce sigarasını alıp odasına geçmesini söylüyordu. Çelişkilerden sonra paketi alıp derhal odasına döndü. Bir dal çıkartıp yaktı dumanı içine çekerken camdan esinti alıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sigarası bittikten sonra, düzgünce küllükte söndürdü saat sabaha karşı beşi gösteriyordu. Yatağına geçip son kez uyumaya çalıştı. Zorladı kendisini, sayabildiği kadar koyun saydı ve uyudu.
- Hadi uyan tembel teneke!
Gözleri kıpkırmızı uyandı sinirlenmişti hemde çok.
- Geliyorum be patlama sıçarım böyle işe! Her sabah böyle mi uyandıracaksın beni! Tanrının zavallı askeri!
Her şeyin farkındaydı kız bunları söyleyen o değildi. İstese hemen gerçek görevini yapar, bu zavallı basit insanın canını alırdı ama yapmaması gerekiyordu. Kırmızı damarlı gözlü mutfağa koşmuştu.
- Bana bak sürtük! Burası benim evim burada benim kurallarım geçerli uyumak istiyorsam uyurum anladın mı!
Cevap vermiyordu ama içten içe, hem üzülüyor hemde adamı yere yıkma planları yapıyordu. Sakinliğini korumaya çalıştı içine giren o şeyi temizlemesini beceremiyordu olmuyordu. Bünyeye giren pisliği çıkardığında, elinden kaçırıyor ve pislik yine özgür kalıyordu oda, şeytan gün yüzüne çıkıncaya kadar gerçek görevine devam ediyordu. Adamın kolundan tuttu.
- Sakin ol... bu sen değilsin.
- Evet sürtük bu ben değilim.
Kızı boğazından tuttuğu gibi duvara yapıştırdı. Aralarında bir karışlık mesafe kalmıştı nefesi cehennem kokuyor, gözleri işkence ve kin saçıyordu. İğrenç sesiyle konuşmaya devam etti.
- Engelleyemedin değil mi küçük sürtük? Ben buradayım ve artık çok yakınım seni buraya gönderen amacına ulaşamayacak!
İçeride işler değişikti, ruhu zindanlara kapatılmıştı. Nasıl çıkacaktı bu zindandan? etrafına dokundu, taş dese taş değil, toprak dese toprak değil. Ellerine siyahımsı bir sıvı bulaştı midesi bulandı. Neredeydi? dışarıdan insan sesleri geliyordu veya insan sandığı sesler. Bir konuşma sesi kimdi bu neler oluyordu? Hala uyuyor muydu? Bu bir kabus muydu? Hayatta ise, her şey tam tersiydi. Dışarıda mükemmel bir hava vardı kuşlar cıvıldıyor, güneş insanları mutlu ediyordu. Mutfakta ise, ilahi atışma hüküm sürüyordu.
- Ulaşacak göreceksin cehennemin kölesi...
Sırtındaki duvara aldırmadan kanatlarını çıkarttı ve adamın suratına tüm gücüyle geçirdi. Şeytan sendeleyince, kanatlının dev orağı birden belirir oldu. Huzurlu kızın ifadesi artık yok olmuş, insan oğlunun en son gördüğü melek olmuştu. Suratsız cisimsiz gölge.
Şeytan sendeleyince zindanda baya sallanmıştı. Bir kapıya benzer bir yapıya elini uzattı ama çözüm yoktu. Sesler yerini anlaşılamaz konuşmalara bırakınca, garip bir durumda olduğunu anladı. Aklına geçen günkü, o ihtiyar geldi, o ara sokak o bağlama ve... Evet bulmuştu Şeytan onun ruhunu kendi bedenine gizlemişti. Bedeni şeytanın elindeydi ruh olduğunu anlayınca buradan çıkabilmenin kolay olacağını düşündü. Ufacık zindanda yapılabilecek her şeyi yaptı. Mutfakta ise, melekle Şeytanın kavgası yaşanıyordu dev siyah orak, vahşice bedene doğru savruluyor pislik ise kedi gibi kaçıyordu. Her darbede, pislik çaresizlik haykırmasını yapıyordu karşı koymak istese de koyamıyordu çünkü adama tam hakim olamamıştı. Melek kendisinden geçmiş, asırlardır elinden kaçan bu zebaniyi öldürmeye çalışıyordu. Artık yakalamıştı, orak mutfağın duvarlarını yıkarken aklına geldi. Peki masum olan neredeydi? Zebaniyi öldüremezdi. Başka bir yöntem olmalıydı, en son masum ruhu serbest bıraktığında, orağı ile bedeni yarmıştı tabi ondan sonrada insanın bedeni eski haline çok zor dönmüştü hatta dönememiş altı ay sonra onun canını almak zorunda kalmıştı. Bu insan yaşamalıydı onun kaderinde farklılık vardı. Mutfağın yemek yenilen kısmında şeytanı kıstırdı. İçeride ise, çıkış yolu aramaktan farklı olarak yardım sesleri duyuluyordu. Avazı çıktığı kadar bağırdı, sanki bir mağaranın içindeymiş gibi ses yankılandı. Bir kere daha bağırdı, boğazı yanmaya başlamıştı. Son bağırışında sesini duyurdu, orağın rengi siyahtan parlak gümüş formuna geçti. Orağın parıltısı Şeytanın güçsüz halini daha da güçsüz kılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aabad
FantasyBir günde hayatı değişmişti, bunu hak etmiş miydi? yoksa yalnız hayatında ona göre her şey normal miydi? Davetsiz misafir kimdi? veya aşık olduğu kadın? ya da yazdığı defterlerle neyi planlıyordu? gerçekten o defter neydi? veya onu yazmaktaki amacı...