6

3 0 0
                                    

- Defterin bitmiş değil mi?

- Sen harikasın ya teşekkür ederim.

Kız gülümseyerek adamın yanına oturdu.

-Buradan gitmemiz gerek.

Şaşırmıştı adam;

- Nereye?

Kız ayağa kalktı, derin bir nefes aldı.

- Senin kaderin sana verilenler, benim buraya gelmem bunların hepsi o defterle alakalı.

Adam şaşırmıştı kızın gözlerine uzun uzun bakıyordu. Ayağa kalktı, kalbi pır pır atıyordu. Kızı dinlemişti ama kavrayamamıştı. Uzun zaman önce onu terk eden duygular, hastane odasında geçen on günde kendini tekrar göstermişti. Göz göze bakışarak kıza doğru yürüdü. İkisi de susmuştu, ellerini kızın beline koydu kendisine usulca yaklaştırdı. Kız ne olduğunu anlamıyordu. Alnını kızın alnına götürdü gözlerini kapadı ve mırıldandı.

- Son geliyor değil mi?

Adamın gözlerinden yaş akmıştı, sanki o an zaman durmuş hayat sadece onların etrafında dönüyordu. Şeffaf kalkanları vardı sanki zaman durmuştu. Dudaklarının buluşmasına bir karıştan daha az bir mesafe vardı. Sesleri yumuşamıştı.

- Evet...

Adam koltuk altındaki defteri bir an olsun bırakmıyordu.

- Hazırım götür beni.

Evin salonuna geldiği gibi, parladı ve yıldızlar arasında adamı güvenli bir yere götürdü. Gözlerini açtığında ise alnı hala kızın ışık saçan tenindeydi. Yıldız tüneli bitince, etrafına baktı kız onu en güzel manzaraya getirmişti. Dünya, şehvetle önündeydi.

- İşte son...

Dünyadan dumanlar tütmeye başladığında gözlerine inanamadı, ağırlaşan damlalar kendisini bıraktı. Yaşadığı dünya gözlerinin önünde düdüklü tencere gibi buhar çıkarıyordu.

- Her şey bir anda olur ilk yaratıldığı gibi...

Milyonlarca haykıran ruhların sesini duyabiliyordu kız yıkım başlamıştı.

- Her şey değişecek...

Adam şoka girmişti kızı duymuyordu. Oraklı kafasını adamın omzuna yerleştirdi, havada süzülen iki nesne dünyanın insanlığa karşı savaşını izliyordu. O sırada kocaman bir gümbürtü koptu, güneş dünyayla ittifak yapmış cepheye destek kuvvetleri yolluyordu.

- Güneş patlaması, atmosfer zayıfladı.

Ruhların haykırması kısa bir süre sonra daha da arttı. Kız adamın kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu.

- Merak etme her son yeni bir başlangıç demektir.

Dünyanın çevresi tamamen toz bulutu ile kaplıydı. Artık güzelim mavi renk yoktu. Kız adamın önüne tekrar geçti ve ona dokundu.

- Gözlerini kapat.

Adam ağlamaklıydı onu dinleyemiyordu.

- Gözlerini kapat.

Adam kapattı, kız tüm içtenliğiyle adamın dudaklarına masum bir öpücük kondurdu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Sonra tekrar parladı, ve normale döndü.

- Gözlerini açabilirsin.

Adam gözlerini açtı, artık dünya yoktu ama yerine daha büyük ve renkli bir gezegen vardı. Gördüklerine inanamadı. Şimdi ne yapacaktı bilmiyordu.

- Yaradanın gücü.

Gerçekten'de haklıydı, saniyeler öncesinde milyarlar yok olmuştu ve şimdi rüya gezegen karşısında duruyordu. Kız tebessüm ederek adama döndü;

- Oraya gitmek ister misin?

Adam salakça kafasıyla onayladıktan sonra, tekrar yıldız tüneline girdiler. Pamuğumsu zemine adım attıklarında ciğerlerinin hiçbir zaman böyle güzel bir hava aldığını hatırlamıyordu.

- İnsanlar insanlar nerede?

Kız usulca açıklamaya başladı her şeyi;

- Bak; sen her şeyin başlangıcısın. Benim buraya gönderilme amacım buydu. O şeytan, seni ele geçirseydi, senin sayende kurulacak yeni insanlığın eskisinden bir farkı olmayacaktı. Senin kaderin buydu, yazdığın defterde bunun en güzel örneği. Yeni insanlığı bu deftere göre yetiştireceksin. Yüce güç senin bunu yapmanı istedi.

Adam her şeyi anlıyordu usulca, sonra birden aklına dank etti kızın gitme vaktiydi.

- Gidiyor musun?

- Görevimi tamamladım.

Tek başına bu rüya aleminde ne yapacaktı? henüz yeni yeni heyecanlanmaya başlamışken bu çok adaletsizdi.

- Gitme...

Kız onun ellerini bıraktı, trajik vedalaşma yaşanabilirdi ama birbirlerine bakan gözlerden yaş akmıyordu. Kız birden ışık olup ayrıldı. Koskoca gezegende tek başına kalmıştı, ne yapacağını bilmiyordu, yeni insanlıktan bahsedildi ama bunu nasıl yapacağını hiç bilmiyordu. Eğer insan hala aynıysa üremek için bir kadına sahip olması gerekirdi. Bir kadından çok, o meleğe sahip olmak istiyordu. Elindeki defterle, yürümeye başladı. Pembe pamuksu toprak, turuncu yapraklar. Defterin bir kaç sayfasını okumadığını fark etti oraya hemen göz attı. Sayfa sayfa okudukça bu gezegendeki hayatta kalma noktaları görünüyordu. Su yeri, barınma her şey mevcuttu. Kız çoktan kafasındaki planı gerçekleştirmek için yaradan katına çıkmıştı. Ona verilen tek hak için dil döktü. Her şeyden bahsetti, özellikle o erkekten. Dişi yapısını nasıl ortaya çıkarttığını, o hakkın ona değeceğini her şeyden bahsetti. Ve onunla vedalaşıp adamın olduğu bölgeye geri döndü. Adam çölde kaybolan aşık gibi yana yakıla kızdan bahsediyordu kendi kendine. En son karısına karşı böyle hissetmişti, ama o mutluydu onunda mutlu olmasını istiyordu, belki şuan onu izliyorsa her zamankinden daha da mutlu olabilirdi. Elinde defter bahtsız geze geze barınma yerini buldu. Bir mağara. Oraya girdi, mağaranın içine girdikçe onu boğmayan ılık bir rüzgar suratına çarptı. Rüzgarın olduğu bölgeye doğru yürüdü. Tünel daraldıkça nefesi kesilir gibi oldu ama merakı üstün geldi ve devam etti. Adım attıktan sonra, karanlıkta uçurumu görmedi ve gürültüyle korkarak aşağı düştü. İçeriden anlamsız bir parıltı geliyordu ışığa doğru yürüdü. Geniş bir hole çıktığında, karşısında elmastan binaların olduğu kocaman bir şehir çıktı. Yer altı canlıları orada yaşıyordu. Kısa boylu, bakışlarından zeka fışkıran bir insan asırlardır onu ararmış edasıyla gözleri parıldadı. Bağırarak diğerlerine haber verdi. Etrafında artık binlerce minik adam ve kadın vardı. İçlerinden biri çıktı, dev adamın önünde diz çöktü. Elinde defteriyle kala kalmıştı. Sonra içlerinden bir kadın deve doğru yürüdü ve ona gelmesini işaret etti. Defterli minik insanlara özen göstererek, kadını takip etti ve tapınak benzeri bir yapıya götürdü. Devasa duvarlardaki çizimlere dikkatlice göz attı. Kendi suratını gördü, elindeki defteri, ona yardım eden meleği. Bir dakika bir dakika, son kareyi gördüğünde şoka girdi. O melek tekrar ona sarılıyordu ama devamı yoktu silikti. Yakınlaştı, biraz daha yakından baktı kendisinden geçerken omuzunda bir parmak hissetti.

- Beğendin mi? Bize bir saniye onlara yüz asır seni ve beni bilerek dünyada yaratıldılar.

Adam gülerek kıza sarıldı öylesine sarıldı ki kız ilk defa sırt acısı hissetti.

- Sen sen...

- Evet ben.

Adam çocuk gibi şendi, etrafındaki yeni insanlıkta diz çökmüştü. Meksika dalgası gibi, herkes ayaklandı yıllardır, onlara vaat edilmiş, yıllardır nesilden nesile aktarılmış bu iki kişi şuanda karşılarındaydı. Deli gibi birbirlerine sarıldılar, kısa boyluların en yaşlısı silik olan kareye doğru yürüdü ve bir şeyler mırıldanarak, resmi tamamladı. Melek, defterli erkek ve neşeli çocuklar. Birbirlerine döndüler ve ilk davranan kız oldu;

- Artık kanatlar yok, orak yok hep senin yanındayım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AabadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin