1

3.3K 225 194
                                    

"Yeonjun şurayı siler misin yanlışlıkla bardak düşürdüm." kendi sesini bile duyamadığı alanda ondan biraz uzakta olan çocuğun dediğini oldukça net duyabildiği için şaşırırken kafasını salladı ve eline ilk geçen bezi alarak gösterilen yeri sildi. Bu sırada etrafı süzmeyi de ihmal etmedi. Herkes değişen müziklere uyum sağlayarak birbiriyle dans ediyor ve gülüşüyordu. Her şey her zamanki gibi sıradandı. Sanki bir günü dönüp dolaşıp tekrar yaşıyor gibi hissediyordu. Aynı şarkılar, aynı sohbetler ve aynı yüzler.

"Sildim." diyerek elindeki bezi aldığı yere bıraktı ve tezgahın hemen önündeki bar taburelerine yerleşenlere dönerek içmek istedikleri şeylerin siparişini aldı. Bugünün dünden tek farkı içerinin daha kalabalık olmasıydı. "Ayakkabı ayağıma vurmaya başladı." doldurduğu içecekleri müşterilere uzatırken bir anda dibinde biten kız yüzünden korkup sıçradı.

"Şunu yapmaktan ne zaman vazgeçeceksin?" dedi azarlar gibi görünerek. Karşısındaki kız acıdan ekşittiği yüzüne kocaman bir gülücük yerleştirdi ve omuz silkti. "Hala alışamamış olman senin sorunun."
"Ayrıca bütün gece çalışacağını bile bile topukluyla gelmen en salakça kararlarından biri." kız gözlerini devirdi ve Yeonjun'un omzuna vurdu. Ancak bu kısa hareket bile canını acıttığında yüzünü yeniden ekşitti.

"Winter'a sana yedek ayakkabılardan birini vermesini söyle."
"O bana bir bardak su bile vermez Yeonjun." Yeonjun sırtını bar tezgahına yaslayıp ondan tarafa döndü. "Yine ne yaptın da sinirlendirdin kızı Karina?"

Karina önce gözlerini kaçırdı, hemen ardından Yeonjun'a bakıp omuz silkti. "Hiçbir şey yapmadım ki." Yeonjun'un buna inanmadığı her halinden belliydi. "Bir kız benimle flörtleşti sonra Winter da bunu gördü ve bana kızdı."
"İşe aşk hayatınızı getirmeyin diye kırk kere söylememişim gibi."

Karina gözlerini devirdi. "Ne yapalım herkes senin gibi duygusuz olamıyor canım." Yeonjun saçını çekecekmiş gibi yaptığında Karina ondan uzağa doğru kaçtı ve acıyan ayağına aldırmıyormuş gibi görünerek hızlı adımlarla gözden kayboldu.

"Bence fazla sıkıcı bir patronsun." bir anda ensesinde hissettiği nefes ve hemen dibinden gelen sesle panikleyerek yaslandığı yerden ayrılıp önüne döndü. Birkaç saniye durumun gerçekliğini idrak etmeye çalıştı. Hiçbir şey söylemedi. Gözlerini yumup tekrar açtı ve bunu bir iki kez daha tekrarladı. Gözlerini her açtığında aynı bedenin karşısında sırıtarak onu izlediğini görüyordu ancak bunun gerçek olmamasını istiyordu.

"Sen?" dedi sesi kendinden beklenmediği bir şekilde titreyerek çıkarken. İçini kaplayan öfke onu şaşırttı. Bunca zaman boyunca hala ilk günkü gibi yoğundu. "Sen nereden çıktın?" kendini zorlayarak konuştuğunda gülümseyerek onu izleyen çocuk omuz silkti ve Yeonjun'un yanından ayrılıp bar taburelerinden birine yerleşerek gözlerini Yeonjun'a dikti.

"Sürpriz yumurtadan." yüzündeki kasların seğirmeye başladığını hissedebiliyordu. Kendini kasıyordu ve öfkesi yüzünden düzensiz nefes alıp veriyordu. "Geri gir o zaman oraya."
"Beni gördüğüne sevinmedin mi yani?"

Dudaklarını sinirle birbirine bastırdı ve sabır dileyen bakışlarıyla önce etrafına hemen ardından çocuğa baktı. "Bana bak Soobin," aralarında yalnızca mermerden bir tezgah bulunuyordu. Ellerini tezgaha yasladı ve öne uzanarak Soobin'e yaklaştı. "Beş dakika içinde buradan kendi isteğinle çıkmazsan seni zevkle dışarı attırırım."

Soobin sanki açıkça tehdit edilmiyormuş gibi rahatlıkla gülümsedi ve umursamadan saçlarını düzeltti. "Bana hala öfkeli olman inanılır gibi değil." dedi şaşkınlıkla. Alaycı ifadesi hemen oradaydı ve içten içe bu durumdan zevk aldığı belli oluyordu. "Sekiz yıl oluyor Yeonjun."
"On, yirmi, otuz yıl bile olsa hala seni boğmak istiyor olacağımdan emin olabilirsin Soobin."

back for more • yeonbin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin