Aslında tuhafmış gibi anlattım. Ama Selim'i prens kostümüyle görmek... Yanımda Melike vardı. Kahkahaya boğuldu. Kızgın bir surat ifadesiyle döndüm. Gülmesi kesildi. Ama kıkırdamaya devam ediyordu. Aman sen ne anlarsın dedim içimden. Tuvalete gittim. Aynaya baktım ve o anı tekrar hayal ettim. Yüz ifademe aynadan baktım. Ay ne kötü!!1!
O anı unutmak için yüzümü yıkadım. O an zil çaldı. Sınıfa koştura koştura gittim.
Sınıf bomboştu. Herkes neredeydi? Arkam dönükken arkamda kim olduğunu göremem öyle değil mi? Müzik öğretmenimiz Levent Hoca geldi ve bana "Sana kimse söylemedi mi?" dedi. "Neyi?" dedim. "Cevap verme bana! Annelere cevap verilmez!" dedi tereddütle. Şaşkınlığımla düşünmeye başladım. Acaba bütün sınıf nerde olabilirdi?
Müdüre Pelinsu Hanım'ı bulmalıydım. Odasına gittim. Kimse yoktu. Ya neredelerdi? Melikeyle de az önce yanyanaydık.
Sonra durdum ve düşündüm. "Neden ben bu güzide teknolojinin nimetlerinden yararlanmıyorum?" dedim. Aldım elime telefonu aradım Melike'yi. Nerdelermiş bilin bakalım?
Tuvalet!
Hayır tabii ki de ne tuvaleti.
Kandırdım.
Tiyatro salonundalarmış.
Neyse indim aşağıya.
İndim inmesine de...
İnmez olaydım...
